SORU: Kur’ân-ı Kerim’de ve diğer dini kitaplarda insanın düşünce sistemiyle ilgili olarak ne kadar bilgi verilmiştir? Bir insanın düşünceleri Allah tarafından herkese açılabilir mi? İnsanın beyni, tüm düşünce sistemi, aklından geçen her şey başkaları tarafından duyulabilir mi? Tarih boyunca böyle bir şey yaşanmış mıdır? Kur’ân-ı Kerim’de bununla ilgili bir anlatım var mı? (Efkan Rüstem)
CEVAP: Kur’ân’a göre gaybı yani beş duyudan gizli kalan şeyleri sadece Allah’ın bildiği, gizliyi Allah’tan başka kimsenin bilmediği vurgulanır. İnsanın kafasından geçen düşüncelerin başkaları tarafından algılanması bazı kişilere verilen olağan dışı özelliktir. Buna İslâm kelamında keramet denir. Ama keramet genel değil, ibadetle olgunlaşmış bazı kişilere yani ermişlere verilen özel lütuftur. Peygamberlerde görülen olağanüstü şeylere mucize, onların yolunda giden ermiş kullarda görülen olağanüstü durumlara da keramet denir.
Bunun dışında kamu için geçerli olan, akıl kurallarıdır. Bilgilerimiz, duyularımıza çarpan verilerden gelir. Bu münasebetle Kur’ân’da aklın yeri hakkında biraz bilgi vermeyi gerekli görüyorum: Bağlamak, tutmak, korumak anlamındaki “akl” sözcüğü, terim olarak algılamak demektir. Algılama aracı olan akıl, “Bir nurdur ki kişi onunla, duyularla kavrayamadığı şeyleri kavrar”, sahibini tehlikelere düşmekten koruduğu için düşünce yetisine akıl denmiştir. Akıl, iyiyi ve kötüyü seçip ayırdetme yeteneğidir. Ragıb aklı, “Bilgiyi kabul etme yetisi” yahut “Kavrama yetisiyle kazanılan bilgi” şeklinde tanımlamış ve bu konuda Hz. Ali’nin şu manzumesini anmıştır:
Akıl ikidir: Yaratılıştan gelen ve işitilen (duyularla kazanılan).
Yaratılıştan gelen yeti olmadıkça duyularla elde edilen yarar sağlamaz.
Nasıl ki göz görmedikten sonra güneş ışığının bir yararı olmaz.
Kur’ân-ı Kerim’de isim olarak akıl kelimesi geçmez. Fakat akıl kökünden yapılmış ve aklın işlevlerini belirten fiiller geçer. Yani Kur’ân, işlevi olmayan akıldan değil, fonksiyoner akıldan söz eder. Çünkü ancak fonksiyoner akıl düşünce üretir ve insanı diğer canlılardan ayırdeder. Hz. Peygamber’in de “Hiç kimse, kendisini doğruya ulaştıran ya da bir kötülükten alıkoyan akıldan daha değerli bir şey kazanmamıştır” dediği rivayet edilir. Ankebut Suresi’nin 43’üncü ayetinde bu düşünce yetisine sahip olan insanlar övülmektedir. Burada kastedilen akıl, doğuştan gelen değil, kazanılan akıldır. Allah’ın, akılsız diyerek kınadığı her yerde bu ikinci (kazanılmış) akıl kastedilir. Mesela “(Onlar), sağır, dilsiz ve kördürler, onun için düşünmezler” (Bakara: 171) gibi ayetlerde kastedilen ikinci akıldır.
* DÜNDEN DEVAM
Kur’ân’da aklın yeri (1)
Haberin Devamı