“Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, tâate devam eden erkekler ve tâate devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar; sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, (Allah’a) saygılı erkekler ve saygılı kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah’ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar, (İşte) Allah bunlar için bağış ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır” (Ahzab: 35), “Rableri onlara karşılık verdi: ‘Ben, sizden erkek kadın, hiçbir çalışanın işini zayi etmeyeceğim. Hep birbirinizdensiniz’ ...” (Al-i İmran: 195). İyiliği emir, kötülükten men etme, bir öğreticiliktir. İslâm, kadına öğreticilik görevini de vermiştir. Peygamber’in hanımları, onun hadislerini ve dini hükümleri ashaba anlatarak öğretmenlik görevi yapmışlardır. Peygamberimiz, hemen her savaşta hanımlarından birini beraberinde götürürdü. Erkeklerin yanında kadınlar da savaşa katkıda bulunmuş, savaşçılara su taşıma, hastalara bakma, yaralıları nakletme gibi askeri görevler yapmışlardır. Cuma ve bayram namazlarına iştirak etmişler, erkeklerle birlikte Allah’a ibadet etmişlerdir. Hz. Peygamber ilim öğrenmeyi, her Müslüman erkek ve kadına görev olarak vermiştir: “İlim öğrenmek her Müslümana farzdır” (İbn Mace, Mukaddime: 17). Bu hadisin, “Her Müslüman erkek ve kadına farzdır” şeklinde bir türü de vardır fakat o sağlam değildir. “Her Müslüman” tabiri içine zaten kadınlar da girmektedir.
İlim öğrenme konusunda kadınla erkek arasında fark bulunmadığını, İbn Hazm şöyle ifade ediyor: “Akıllı, ergin olan erkek, kadın, hür, köle her Müslümana helal ve haram olan hükümleri bilecek kadar ilim öğrenmek farzdır. Devlet başkanı, kadınların kocalarını, kölelerin efendilerini, bu söylediğimiz şeyleri onlara öğretmeye ve bunları öğretecek öğretmenlere (okula) gitmelerine izin vermeye mecbur eder. İnsanları bundan sorumlu tutmak, bilmeyenler için öğreticiler görevlendirmek, devlet başkanına farzdır.” Hz. Peygamber, hanımlarına son derece nazik davranmış ve nazik insanların kadınlara nazik davranacağını, kadınlara katı davrananların kaba insanlar olduklarını belirtmiştir.
“Kim kız çocuklarla sınanır (kime kız çocuğu verilir) da onlara güzel bakarsa onlar, onun için ateşe karşı koruyucu perde olurlar” (Feydul-Kadir: 2/97), “Kim iki kıza bakıp ergenlik çağına kadar, onları yetiştirirse kıyamet gününde o, benimle şöyle olur: (Peygamber, böyle deyip parmaklarını birbirine geçirmiştir)” (Feydul-Kadir: 3/496), “Kimin üç kızı yahut üç kızkardeşi yahut iki kızı ya da iki kızkardeşi olur da onlara güzel bakar, onlar hakkında Allah’tan korkar (onlara haksızlık etmez)se, onun için cennet vardır” (Tirmizi, Tefsir: sure: 9). Kız çocuklarından utanıldığı, hatta bazı kabilelerde kız çocuklarının diri diri gömülerek öldürüldüğü bir devirde İslâm Peygamber’i, kadının üstüne çökmüş olan kâbusu kaldırmıştır. “Cennet annelerin ayakları altındadır” (Müslim, Birr: 8) meşhur sözüyle de kadını saygının zirvesine oturtmuştur.
İslâm’da kadının yeri (4)
Haberin Devamı