Değerli Okurlarım,
Yine mübarek bir Ramazan ayının arefesindeyiz. Bir kaç yıl önce bu gazetede bana ayrılan köşede düşüncelerimi okurlarımla paylaşmıştım. Şimdi Ramazan münasebetiyle yine bize ayrılan köşede tekrar okurlarımla buluşacak, düşüncelerimizi paylaşacağız inşallah.
Umarım bir ay boyunca okurlar ve yazar arasında güzel diyalog kurulur ve karşılıklı memnuniyet oluşur.
Ramazan, ibadete yoğunlaşma ayıdır. Aslında her ay ve her gün ibadet ayıdır. İbadet Allah’a kulluk demektir. Kulluk sadece namaz ve oruçtan ibaret değildir. Yaratan’ın iradesi doğrultusunda yapılan her hareket, her eylem Allah’a kulluk sayılır. Allah’a kulluk eylemlerinin başında doğruluk, güzel ahlak gelir. Hz. Peygamber güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilmiştir. Kur’ân onun vasıflarını, yüksek ahlakını şöyle anlatmaktadır:
Peygamberimizin örnek ahlakı
“Allah’ın rahmeti sebebiyledir ki, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, çevrenden dağılır, giderlerdi. Öyleyse onlar (ın kusurların) dan geç, onlar için mağfiret dile (Yapacağın) İş (ler) hakkında onlara danış, karar verince de Allah’a dayan; çünkü Allah kendine dayanıp güvenenleri sever.” (Âl-i İmrânÂl-i İmrân: 94/159) Âl-i İmran: 159. âyet, Hz. PeygamberHz. Peygamber(s.Muhammed (s.a.v.)a.v.)in kaba davranışlardan uzak bulunduğunu, her zaman merhametli, şefkatli, yumuşak huylu olduğunu belirtmektedir. Bu yüksek ahlâk, onun peygamberliğinin gereği, liderliğinin sırrıdır. Eğer kendisine karşı kaba davrananlara, kusur işleyenlere o da kaba davransaydı, çevresinden dağılıp giderlerdi.
Onun belirgin niteliklerinden biri de yumuşak huylu, yufka yürekli oluşudur. Ahmed ibn HanbelAhmed ibn Hanbel’in rivâyet ettiği bir hadîse göre Peygamberimiz, Ebû Ümâme el-BâhilîEbû Ümâme el-Bâhilî’nin elinden tutmuş: “Ey Ebû ÜmâmeEbû Ümâme, benim kalbimin şefkat duyduğu kimse, inananlardandır” (İbn Kesîr, Tefsîr: 1/420) demiştir.
Doğruluk, dürüstlük...
Peygamber ahlakının ana direği doğruluk, dürüstlüktür. Müslüman kıldığı namazın her rek’atinde okuduğu Fatiha’da Allah’tan kendisini doğru yola iletmesini istemektedir: “İhdinâ’s-sırâta’l-mustakîm: Bizi doğru yola ilet!”
Başarıya ulaşan mü’minler...
Mü’minun Suresinin 1-11. Âyetlerinde başarıya ulaşan mü’minlerin vasıfları sayılmaktadır. Onlar namazlarını saygı ile kılarlar, lağv denen boş sözlerden yüz çevirirler, zekâtlarını verirler, kendi helallerinden başkasına karşı namuslarını korurlar, emanete ve verdikleri söze özen gösterirler. İşte onlar, en yüksek cennet olan Firdevs’e girip orada sürekli kalacaklardır.
Mü’minler, zekât ve sadaka ile mallarını yoksullarla paylaşır
Mü’minler emnate ve ahde söze özen gösterirler. Emânet, birisinin yanına bırakılan şey, ‘ahd ise bir şeyi yapmak için verilen sözdür. Her ikisi de önemlidir. Gerek Allah’ın, gerek insanların emânetine riâyet etmek, Allah’a ve insanlara verilen sözde durmak, dinin temel prensiplerindendir. Hayatımız, sağlığımız, Allah’ın bize emanetidir. Bunu muhafaza etmek görevimizdir. İnsanların, yanımıza emanet bıraktıkları eşyayı muhafaza etmek, kimsenin hakkını gizlememek, gördüğümüz olayı gerektiği zaman doğru söylemek, hatır gönül veya herhangi bir nedenle gördüğümüz olayın aynını söylemek, görüşümüze hıyânet etmemek, yalan şâhitlik yapmamak hep emânete riâyet gereğidirBirçok âyette emânete özen göstermenin verilen sözde durmanın önemine vurgu yapılır
“Allah size, emânetleri ehline vermenizi insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder” (Nisâ’ Sûresi: 58), “Ey inananlar, ahitleri yerine getirin.” (Mâide Sûresi: 1) âyetlerinde ve benzerlerinde verilen söze özen gösterilmesi vurgulanmaktadır. Peygamber (s.a.v.)’in ünlü hadisinde emânete hıyânet, nifak alâmetlerinden sayılmıştır (Buharî, İmân: 24.).
İşte Mü’minûn Sûresininilk dokuz âyetinde sayılanlara özen gösteren mü’minler felâha erip Firdevs’e yani cennete girecek ve orada sürekli kalacaklardır.
Önce istişare sonra azim...
Âl-i İmran: 159. âyet, Peygamber’e (s.Muhammed (s.a.v.)a.v.), Müslümanlarla istişâre etmesini, bir şeye karar verince de Allah’a dayanıp azimle sonuca gitmesini emretmektedir.
Bu âyetten çok önce inmiş olan ŞûrâŞûrâ 62/38’nci âyet de Allah’ın çağrısına koşup namazı kılan, mallarını Allah yoluna harcamaktan çekinmeyen mü’minlerin, işlerini birbirine danışarak gördüklerini belirtmektedir. Bu âyetler, İslâm idâre düzeninin istişâre (danışma) esasına dayalı olduğunu gösterir.
Hz. Peygamber, önemli konularda ashabıyla istişâre buyururdu. Bedir günü, düşman kervanının üzerine yürüyüp yürümeme konusunu onlara danışmış, onlar da, kendilerine denizi gösterse, kendisiyle birlikte denizi dahi geçeceklerini, nereye gitmelerini emretse, oraya gideceklerini, kendisinin çevresinde kenetlenip savaşacaklarını söylemişlerdir.
Yine Bedir Savaşı...
Bedir Savaşı’nda karargâh için seçtiği yerin uygun olup olmadığını ashâbına danışmış, Habbâb ibn MünzirHabbâb ibn Münzir, eğer burasını Allah’ın vahyiyle seçmiş ise bir şey diyemeyeceklerini, ama kendi düşüncesiyle seçmiş ise buranın uygun bir yer olmadığını söylemiş, Allah’ın Elçisi Muhammed (s.a.v.), Habbâb’ın önerdiği yeri karargâh yapmıştı (Tehzîbu Sîreti İbn Hişâm: 1/146, Beyrut, 1972). Peygamber hemen bütün kamusal işlerde ashabını toplar, onlara danıştıktan sonra karar alırdı. Uhud, Hendek, Hudeybiye, Hayber, Tebuk ve benzeri önemli işlerde bu istişarenin (görüşüp danışmanın) örneklerini görmekteyiz. Savaşında da Allah’ın Elçisi Muhammed (s.a.v.), birleşik Arap ordularının birliğini bozmak için Gatafân Kabîlesinin komutanları olan Uyeyne ibn HısnUyeyn ibn Hısn ile Hâris ibn ‘AvfHâris ibn ‘Avf’a, savaştan çekilip gittikleri takdirde Medîne meyvelerinin üçte birini kendilerine vermeyi va‘detmiş, hattâ bu konuda bir sözleşme de yazılmıştı. Bu durumu ashâbından Sa‘d ibn Mu‘âzSa‘d ibn Mu‘âz ile, Sa‘d ibn UbâdeSa‘d ibn Ubâde’ye açtı, konuyu onlarla konuştu. Dediler ki: Yâ Resûlallah, bu, senin bizden yapmamızı istediğin bir şey midir? Yoksa Allah’ın sana emrettiği bir şey midir? Eğer Allah sana böyle emrettiyse, mutlaka yaparız. Yoksa bizi korumak için mi böyle yapıyorsun?
Hayır, sizi düşündüğüm için böyle yapıp Arapların saldırısını kırmak istedim, dedi Sa‘d ibn Mu‘âzSa‘d ibn Mu‘âz şöyle dedi Ey Allah’ın Elçisi Muhammed (s.a.v.), biz de onlar da puta taparken biz onlara, ikramram olarak, ya da satmak suretiyle verdiğimiz dışında, bir tek hurma dahi vermezdik. Şimdi Allah bize İslâm’ı lütfetmiş, bizi seninle ve İslâm ile güçlendirmiş olduktan sonra mı mallarımızı onlara vereceğiz? Onlara kılıçtan başka vereceğimiz bir şey yoktur.
Allah’ın ElçisiMuhammed (s.a.v.)
Sen bilirsin Sa‘d, dedi.
Ve Sa‘d, yazılmış olan antlaşmayı alıp yırttı (Aynı eser: 1/200-201).
Ahmed ibn Hanbel’in kaydettiği bir hadîste Hz. Peygamber (s.a.v.) Hz. Pey-gamber (s.a.v.), Hz. Ebûbekir ve Hz. Ömer için: “Siz bir danışmada oy birliğine varırsanız, ben size aykırı hareket etmem” demiştir. (Müsned: 5/227).
Her Müslüman için örnek
İşte Peygamberimiz gönlü şefkat dolu, vahiy dışında çoğunluğun oyunu uygulayan örnek bir insan, her Müslüman için her bakımdan model öğretmen, bir Pak rehberiydi. Onu model alan, onun gibi yaşamaya çalışan insanlar hem dünyada hem âhirette mutlu olurlar. Ne mutlu ona uyanlara. Ramazan’ın, onun rahmetiyle dolmamıza, bencillikten uzak, dürüst, içi dışı bir, saygılı insanlar olmamıza vesile olmasını dilerim.