DÜNDEN DEVAM
Klasik Arapça’yı kendi anadilinden daha iyi biliyormuş. Kitabından vereceğim iki örnek, bu iddiasının nasıl abartılı olduğunu gösterecektir. Birinci kitabın 34. sayfasında Hz. Peygamber’in azl (doğumu önlemek için boşalmadan önce ayırma) ile ilgili sözünü aktarıyor. Ebu Said el-Hudri anlatıyor: “Peygamberle birlikte Benu Mustalik gazasına gittik. Tutsaklar elde ettik. Bekârlık çok güç gelmişti bize o günlerde. Azl yapmak istedik. Ancak “Peygamber aramızdayken ona sormadan nasıl azl yapacağız” dedik. Ve gidip Peygamber’e sorduk. Peygamber de azl yapmamakta sizin için bir sakınca yoktur (yapabilirsiniz de yapmayabilirsiniz de). Ama bilin ki kıyamet gününe kadar meydana gelecek bir yavru, ne olursa olsun meydana gelir” (Bkz. Buhari, es-Sahih, Kt. Itk/127, Tecrid, hd. No. 1596; Müslim, es-Sahih, Ktb en-Nikah/127, hds. No. 1438).
Bu metinde geçen “Yapmamakta sizin için bir sakınca yoktur” cümlesinin orijinali “mâ aleykum ellâ tef’alû”dur. Bunun Türkçe anlamı, “Yapmamakta sizin için bir sakınca yoktur” değil, “Yapmamanız için bir sebep yoktur, yapabilirsiniz” demektir. Yani hadiste, yazarın söylediğinin tersi söylenmektedir. “Yapmamanızda bir sakınca yoktur” değil, “Yapmanızda bir sakınca yoktur” denmektedir. Hatta “mâ”, olumsuz edatı olduğu gibi soru edatı da olabilir. Bu takdirde “Neden yapmayacaksınız?” anlamını da verir.
İkinci kitabın 46. sayfasında Arapça metni şöyle çevirmiştir: “Ancak onlar (Sabiiler),
7 yıldıza ve 12 burca saygı göstermek gerektiğini ve bunların suretlerini (resimlerini, heykellerini) tapınaklarında yapıp bulundururlar. Bunlara kurbanlıklarla ve darıyla yakınlaşmaya çabalarlar.” Burada Sabiilerin yıldız tanrılara kurbanlıklarla ve darıyla yaklaşmaya çalıştıklarını söylüyor. İbn Hazm’ın al-Fasl adlı kitabından aldığı Arapça metinde “ed-Dukhen” kelimesini darı diye çevirmiş ve Sabiilerin, kurban yanında darıyla da tanrılarına yaklaşmaya çalıştıklarını ileri sürmüştür. Bildiğim kadarıyla tarihte hiçbir millet tanrı diye taptığına darı sunmaz. Çünkü darı, tanrıya takdim edilecek değerde değildir. Asıl metinde geçen “ed-Dukhen” kelimesi darı değil, duman, tütsü, buhur demektir. Tanrıları için kurban kesenler, buhur yakarak güzel koku ve tütsüyle ibadetlerini tanrılarına takdim ederler. Dini törenlerde mevlitlerde buhur yakmak, tütsüyle topluluğa güzel koku yaymak hâlâ uygulanmaktadır. DEVAM EDECEK
Huzur imandadır (2)
Haberin Devamı