Dinde taklidin yeri (2)

Haberin Devamı

Gençler yeni düşünceleri kabule daha elverişlidir. İşte bundan dolayıdır ki, henüz gençlik çağının doruğunda olan Hz. Muhammed, peygamber olarak seçilmiştir. Önce ona inananlar gençlerdi. Bu genç insanlar Müslüman olunca, Peygamber’in öğretilerini, geleneklerine aykırı, türedi fikirler sayan anne-babalar, bunlara baskı yaptılar, engel olmaya çalıştılar. Böylece anne-babalarıyla yeni imanı kabul eden gençler arasında sürtüşme, huzursuzluk başladı. İşte Lokman’ın öğütleri arasında Allah’ın, insana ana-babasına iyilik etmesini, fakat ebeveyni kendisini şirke sokmaya çalıştıkları takdirde bu hususta onlara itaat etmemesini tavsiye etmesi, bu gençlerin durumuna bir çözüm getirmektedir. Çoğu insan, geleneklerine ve vehimlerine kapılıp doğru yoldan sapmış, onların ardından gelen nice nesiller de körü körüne onları taklit edip batıl yolda yürümüşlerdir.

Bu insanlara gittikleri yolun yanlışlığı gösterilip hak yola davet edilseler, bir türlü körü körüne saplandıkları taklit bataklığından çıkamazlar. Gittikleri yolun yanlışlığı ispat edilse, onlar atalarının gittiği yolun doğru olduğuna inanır, bir türlü ondan ayrılmazlar. “Üstat böyle dedi, onun dediği doğrudur” diye ısrar ederler. Peygamberler dahil, her insan hata yapabilir. Ancak peygamberlerin hatasını vahiy düzeltir. Fakat peygamber olmayan insanların hatasını kim düzeltecek? Onun için peygamberlerden başka hiç kimseyi körü körüne taklit etmek doğru olamaz.

“İşte benim yolum budur”

Dinde taklit batıldır. Allah, Elçisi’nin ve ona uyanların, birer gelenekçi değil, bilinçli hareket eden basiretli insanlar olduklarını bildirmektedir: “De ki: İşte benim yolum budur: Allah’a basiretle davet ederim. Ben ve bana uyanlar... Allah’ın şanı yücedir, ben ortak koşanlardan değilim.” Mukallit (taklitçi) Müslüman, Peygamber’e tabi olan basiretli müminler sınıfına girmemiştir. Peygambere vahyedilenlerin ilim, açık, kesin kanıtlar, belgeler olduğunu vurgulayan ayetler ve bu anlamdaki hadisler taklidi reddetmekte, yüce Allah, mukallit müşrikleri sağırlık, körlük ve düşüncesizlikle nitelendirmektedir.
Yüce Allah, Peygamber’in diliyle “Ben size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz(din)den daha doğrusunu getirmiş olsam da (yine babalarınızın yolunu)mu (tutacaksınız)?” (Zuhruf: 24) ayetiyle Peygamber’in getirdiği en doğru yola uymayanları kınamaktadır. Çünkü bunlar, cahil insanların çağlar içinde oluşturdukları gelenekler değil, saf akıldan, soyut ruhtan vahyedilmiş parlak düşüncelerdir. Enam: 90. ayet, gerçek imanın, ancak bir şeyi düşünüp, doğruluğuna kanaat getirmekle elde edileceğini, körü körüne taklidin, kafirlerin işi olduğunu belirtiyor. Bundan dolayı müminlerin, saplantılardan kurtulup inançlarını araştırma, düşünme ve tam kanaat üzerine bina etmeleri gerekir.

DİĞER YENİ YAZILAR