Abdullah İslamoğlu adlı okurum, gençler arasında inançsızlığın, dine karşı soğuk durmanın artmasına üzülüyor ve diyor ki: “Geçtiğimiz günlerde ölen, İslâm inancına ve değerlerine saldıran kişinin sitesinde çok acayip yazıların bulunduğunu gördüm. Bu tür yazılar birçok gencin aklını karıştırdı. Daha İslâm’la tanışmadan soğuyup gitti. Bu durumda sizlerden yardım istiyorum.”
Okuruma cevabım: Elimden geleni yapıyorum. İslâm’ın güzel yüzünü göstermek için şimdiye kadar çok sayıda eser yazdım. Ama insanlar okumuyorlarsa zorla okutacak halim yok. Hem okumuyorlar hem de kulaktan dolma sözlerle saldırmaya kalkıyorlar. Kadir Gecesi’nde Bayezit Kitap Fuarı’nda kitaplarımı imzalıyordum. Bir kadın geldi. Başı bağlı, örtüsü beline kadar inmiş. Şöyle dedi: “Siz Süleyman Ateş misiniz? Sizin düşüncelerinizde sapıklık var.” Kadının sözleri, orada bulunanlar üzerinde şok etkisi yaptı. Bu, sözde Müslüman kadın, mübarek Kadir Gecesi’nin feyzini alıp götürdü. O güzel havayı buz gibi yaptı. İşte bu da kendini Müslüman gören bir kadın. Cahil ve yobaz.
Kulaktan dolma sözlerin etkisiyle beni sapıklıkla suçlayabiliyor. Yaşı, benim yaşımın yarısı kadar yok. Büyüğe saygı diye bir şey var ya töremizde, bu kadında o da yok. Böyle davranışlar insanları İslâm’dan soğutur.
Bilmeyen kişi, Müslümanların hep böyle hoşgörüsüz, önyargılı olduğunu sanır. Ama gerçek öyle mi? Bu tür davranışlar, attıkları oklarla başını yarıp dişini kıran insanlara beddua değil, “Allahım, bunları doğru yola ilet çünkü bunlar bilmedikleri için böyle yapıyorlar” diyen rahmet Peygamberinin davranış ve düşüncesine uyar mı? Kur’ân onun son derece zarif, kibar olduğunu belirtiyor. Kabalık iticidir, toplamaz dağıtır: “Allah’ın rahmeti sayesindedir ki, insanlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onlar(ın kusurların)dan geç, onlar için mağfiret dile” (Nisa: 159).
“Allah’ın Elçisi, insanların en güzel huylusuydu” diyen ve Peygamberimizin 10 yıl hizmetinde bulunmuş olan Enes, görevindeki bir kusurundan ötürü kendisini hiç azarlamadığını ve hiç “Öf” demediğini söylüyor (Buhari, Menakıb: 23; Müslim, Fedail: 54, 81). Ömür boyu, karınca kararınca İslâm’a hizmet etmeye çalışan yetmişini aşmış bir insana böyle saygısız ve küstahça davranmak İslâm terbiyesine uyar mı? Üzülmeye gerek yok. Her zaman iman da var, küfür de... Geceyle gündüzün varlığı gibi. Küfür sonunda ezilir ama başka bir yerden yine uç verir. Düşünce sapığı, küfürle şartlanmış insan çok. Kur’ân’ın buyurduğu üzere: “Dileyen inansın, dileyen inkâr etsin.” İnkârcılar, inancımıza göre sonunda cehenneme varırlar. Aslında zaten dünyada da düşünceleri kendilerine cehennem olur. İman Allah’ın lütfudur. İmansız insandan hayır gelmez. Büyük filozoflar genelde inançlı insanlardır. Tabii inançları basit değil, felsefidir. Büyük zaferleri kazanan imandır.
'Dileyen inansın, dileyen inkâr etsin'
Haberin Devamı