DÜNDEN DEVAM
Peygamberimizin mescidinin yanındaki bu sofa (oda) bugünkü anlamda bir Kur’ân kursu değildi. Öyle olsaydı en iyi Kur’ân okuyanların bunlar olması gerekirdi. Oysa Kur’ân’ı en iyi bilen bunlar değildi. Hz. Ali, Abdullah ibn Mesud, Zeyd ibn Sabit gibi en iyi Kur’ân bilen sahabiler, sofa halkından değillerdi. Yani mescit yanındaki sofa, bir Kur’ân Kursu değil tabir caizse bir bakımevi sayılırdı. Peygamber’in, kurs için ırgatlık yaptığı yalanını uyduran alçağın biridir. İşte böyle yalanlarla insanları kandırıp paralarını alıyorlar. Yalanla iman bir arada bulunmaz. Bile bile bu yalanı söyleyenlerde acaba imandan eser var mı? Ben bu tür insanlara ne diyeyim? Kabahat onlarda değil, bu yalanları tepkisiz dinleyenlerde. Orada bulunanların hiçbirinin bu yalancıya tek bir kelime söylememeleri de cidden hayret edilecek bir şey. Peygamberimiz kurs açtırmadı. Kurs için de gidip para dilenmedi. Ancak Bedir Savaşı’nda alınan esirlerden fidye veremeyecek durumda olup okuma yazma bilenlerden her birinin, on kişiye okuma yazma öğretmeleri karşılığında serbest kalacaklarını bildirdi.
Halkın bilinçlenmesi gerekir
Yani okuma yazma bilenlerden her birinin, kurtuluş fidyesi olarak on kişiye okuma yazma öğretmesini şart koştu. Bu da Peygamberimizin, okur-yazarlığa, bilime ne derece önem verdiğini gösterir. Zaten Kur’ân da bunu vurgular: “Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Peygamber’i dinleyen herkes ağızdan belledikleri Kur’ân’ı okur ve manasını anlardı. Sorun Kur’ân okumak değil, okuma yazma sorunuydu. Yani Arapça ümmilik denilen cehalet sorunu. İşte Hz. Peygamber, cehaletle savaşmak üzere böyle bir yöntem uygulamıştır. Peygamberimizin başlattığı iş Kur’ân kurusu değil, okuma yazma öğrenmek, cehaleti ortadan kaldırmaktı. Okuma yazmayı öğrenen de doğal olarak yazılı Kur’ân’ı okumasını da bilirdi. Ama Peygamberimizin bugünkü anlamda Kur’ân kursu açtırdığı, bunun için sokakları gezip para topladığı, hâşâ birinin yanında ırgatlık edip aldığı parayla Kur’ân kursuna yardım ettiği kâmilen yalandır. Medine döneminde aynı zamanda devlet başkanı olan Peygamber’in korumaları vardı. Sahabileri onu bir yere giderken yalnız bırakırlar mıydı? Hangi kendini bilmez veya soytarı Peygamber’e el kaldırma küstahlığını gösterebilirdi? Ne yapalım din, cahillerin elinde yalanlara beleniyor. Halkın bilinçlenmesi gerekir. Çünkü sorun yine cehalet sorunudur.
Cehalet sorunu (2)
Haberin Devamı