SORU: Geçen gün cuma namazına Şile’deki bir köy camisine gittim. Hoca, hutbenin ardından Kur’ân kursuna bağış toplamak için Peygamberimizle ilgili bir hikâye anlattı. Bunu sizinle paylaşıp doğruluğu hakkında bilgi edinmek istiyorum. Hikâye şu: “Peygamber Efendimiz Medine’ye hicret ettikten sonra bir Kur’ân kursu açtırmış. Bir zaman sonra kursa katılanların iaşesi için maddi imkânlar kalmamış. Bunun üzerine Peygamberimiz iş aramaya çıkmış. 6-7 devesi olan bir zat (o zaman zengin sayılırmış), develerini suluyormuş. Efendimiz, ‘Develerini senin yerine sularsam bana bir ücret öder misin?’ diye sormuş. Peygamberimizi tanımayan zat, ‘Olur’ demiş. Sulama işi biraz yavaş gidince adam önce sesini yükseltmiş sonra da elini kaldırmış. Ancak Efendimiz sesini çıkarmadan işini yapıp parasını almış. Böylece Kur’ân kursuna yardım etmiş. Zamanla o zatın olduğu yere de İslâmiyet ulaşmış. O da ‘İslâmiyet’i kabul edeceğim ama Peygamberinizle tanışmadan olmaz’ diye diretmiş. Zatı alıp Medine’ye getirmişler. Efendimizi uzaktan görünce, ‘Ben Peygamberinize bilmeden el kaldırdım’ deyip kaldırdığı eli vura vura koparmış. Efendimize haber vermişler. O zatın kopan kolunu mübarek tükürüğüyle yapıştırmış.” Bu doğru mu? Peygamberimiz, Hatice ile evlendikten sonra varlıklı değil miydi? Kur’ân kursu açtırdı mı? (Savaş Demiruz)
CEVAP: Hz. Peygamber Medine’de kurs falan açtırmadı. O zaman böyle bir şey mümkün değildi. Çevresinde bulunan okur yazarlar, inen Kur’ân’ı kayda geçirirler ve herkes yazdıklarını evinde saklardı. Peygamberimiz zamanında yazılmış olan Kur’ân parçaları henüz bir araya getirilip bir cilt halinde bağlanmamıştı. Bu iş, Hz. Ebubekir döneminin ilk altı ayı içinde yapıldı. Kur’ân’ı bilenler, kendi ailelerine, çevrelerine okuyor, dinleyenler zaten kendi dillerinden olduğu için anlayıp etkileniyordu.
Böylece Müslümanlık yayılıyordu. Peygamberimiz daha Medine’ye gelmeden önce Musab ibn Umeyr’i, Kur’ân dinini yaymak üzere Medine’ye göndermişti. Peygamberimizin mescidinin yanında bulunan odada sayıları 40 ile 400 arasında değişen fakir sahabiler yaşardı ki bunlar bir iş görmez, vakitlerini ibadetle, Kur’ân okumakla, Peygamber’in çevresinde bulunup onun sohbetlerini dinlemekle geçirirlerdi. Peygamberimiz bunların geçimini, Medine halkından hali vakti yerinde olanlara birer ikişer olmak üzere paylaştırmıştı. Yani imkânı olan her Medineli, Ashab-ı Suffa denilen bu yoksul Müslümanlardan bir iki kişinin geçimini üstlenmişti. DEVAM EDECEK
Cehalet sorunu (1)
Haberin Devamı