Çeçenistan (12)

Haberin Devamı

* DÜNDEN DEVAM

Elçi “ya Emîrülmü’minîn! Can yücelerden yere nasıl indi? Hiçbir şeyle mukayyed (bağlı) olmayan can kuşu nasıl kafese girdi?” diye sordu.

Ömer dedi ki: Hak, ona afsunlar okudu, hikâyeler söyledi. Tanrı; gözü kulağı olmayan yokluklara afsun okuyunca onlar, coşmaya başlarlar; varlık âlemine konarlar.

Yok olanlar, onun afsunuyla varlık diyarına takla atarak ve derhal gelirler. Sonra var olana yine bir afsun okuyunca onu yokluğa, derhal ve iki çifte atla sürer.

Gülün kulağına bir şey söyledi, güldürdü. Taşın kulağına bir şey söyledi, akik ve maden haline getirdi. Cisme bir âyet okudu, can oldu. Güneşe bir şey söyledi, parladı.

Sonra yine güneşin kulağına korkunç bir şey üfler, yüzüne yüzlerce perde iner.

O kelâm sahibi Tanrı, bulutun kulağına bir şey okur; gözünden misk gibi yaşlar akıtır.

Toprağın kulağına ne söyledi ki murakabeye vardı (boynu bükük), dalgın bir halde kaldı!...

Can kulağıyla can gözü, zahirî duyguya yabancıdır; o duygu, bu duygudan bambaşkadır. Akıl ve duygu kulağı, bu hususta iflâs etmiştir.

Yağmur damlaları sedeflerin içinde inci olur. Sedeften dışarıda küçük, büyük damlalar var, sedefin içindeyse küçük, büyük inciler.

Dışarıdaki kan damlaları, misk ahularının içinde misktir. Sen, “dışarıdaki kan, göbeğin içinde nasıl misk olur?” deme!

“Bu bakır, dışarıda âdi ve bayağı bir şeyken iksirin içinde nasıl altın olmuş?” da deme!

Ekmek, sofrada durduğu sürece cansızdır. Fakat insan vücudunda neşeli ruh kesilir.

Sofranın ortasında duran o ekmeğin can olması imkânsızdır. Fakat can, Selsebil suyuyla o olmayacak şeyi yapar, ekmeği ruh haline getirir.

Ey doğru okuyup doğru anlayan! Bu can kuvvetidir; bir düşün, o canlar canının kuvveti ne olabilir?

Gönül, Tanrı sırları dağarcığını açarsa can, arşa doğru süratle koşar gider.

Elçinin Ömer’den, ruhların, bu balçığa tutulmalarının sebebini sorması

Ömer’den bu sözleri işiten elçinin gönlünde bir parlaklık belirdi. Soru da mahvoldu, cevap da. Hatâdan da kurtuldu, doğrudan da.

Gövdeyi anladı, dallardan geçti. Ancak bir hikmete erişip faydalanmak için sormaya başladı.

Ömer’e, “O duru suyun, bulanık yerde hapsedilmesinin hikmeti ne? Bunda ne sır var? Duru su toprakta gizlenmiş, saf can, cisimlerle bağlanmış, sebebi nedir?” dedi.

* DEVAM EDECEK

DİĞER YENİ YAZILAR