Bağnaz yorumlar Kur’ân’ı çarpıtıyor

Haberin Devamı

* DÜNDEN DEVAM

Bakara Suresi 214’üncü ayet, bunalım anında peygamber de dahil, bütün inananların “Allah’ın yardımı daha ne zaman gelecek?” diyecek duruma düştüklerini belirtmektedir. Hatta Yusuf Suresi’nde bu bunalım daha açık boyutuyla anlatılır: “... Ne zaman ki, elçiler umutlarını kestiler ve kendilerine söylenenin yalan olduğunu (kâfirlere karşı kendilerine yapılacağı vaadedilen yardımın yapılmayacağını) sandılar, işte o zaman onlara yardımımız geldi ve dilediğimiz kimseler kurtarıldı. Azabımız suçlular topluluğundan asla geri çevrilmez” (Yusuf: 110). Peygamberler, gönderilmiş bulundukları halkların inanacağından, yola geleceğinden umudu kesince Allah’ın kendilerine söz verdiği yardım ve zaferin gecikmesinden ötürü artık kendilerine yardım edilmeyeceğini, kavimlerini azapla tehdit etmelerinin yalana çıkacağını, bu yüzden de kavimleri tarafından yalancılıkla suçlanacaklarını sanmışlar. İşte tam böyle umutsuzluğa düşüp iyice bunaldıkları sırada Allah’ın yardımı gelmiş. Allah’ın dilediği kimseler kurtarılmış, suçlular cezalandırılmışlardır.

Bu ayetteki, “Ve zannû ennehum kad kuzibû câehum nasrunâ” cümlesinin tam Türkçe’si, “Kendilerine yalan söylendiğini sandılar” demektir. Yani öyle bir bunalım içine girdiler ki, kendilerine söz verilen zaferin gelmeyeceğini, kendilerine bu konuda yalan söylendiğini sandılar. Bu ayet, insanın bunalım anındaki kuşkularını, psikolojik durumunu yansıtmaktadır. Burada Allah’ın yardımını bekleyen peygamberlerin, yardım gecikince kavimlerinin sürekli sataşmaları, incitmeleri karşısında sarsılarak Allah’ın yardımının geleceğinden kuşkuya düştükleri, bunaldıkları bir sırada bu yardımın geldiği buyurulmaktadır. Daha nice örnekler verilebilir.

Bu insanlar peygamberleri bir elçi değil, tanrı derecesine çıkarma gafletine düşüyor, kendilerine göre sözüm ona bir takım felsefi yorumlar yapıyorlar. Yapılan bu yorumların Kur’ân ile ilgisi yoktur. İşte bu bağnaz yorumlardır ki, Kur’ân’ı çarpıtıyor ve peygamberlere Kur’ân’ın tanımadığı sıfatlar veriyor, böylece tevhit inancını bozuyorlar. Böylelerine ne denir ki? Yetmedi bu adamların, bu bağnazların saldırıları. Aleyhimde kitaplar yazdılar, iftiralar ettiler. Hâlâ öfkelerini dindiremediler. Ama Kur’ân’ın dediği gibi bir gün “Kubitû kema kubetellezine min kablihim: Kendilerinden öncekiler, Hakk’ın gazabıyla tepelendikleri gibi kendileri de tepeleneceklerdir.” Evet o aleyhimde kitaplar yazanlar şimdi Hakk’ın Divanı’nda.

DİĞER YENİ YAZILAR