Ayların sultanı hoş geldin!

Allah’a hamdolsun, yeni bir Ramazan’a daha ulaştık. 11 ayın sultânı, bolluk, huzur ve saadet ayı olan Ramazan, her yıl mü’minlere kendilerini yenileme, bunalımları atma, huzura ve mutluluğa kavuşma fırsatı veriyor. Her sağlıklı ve ergin Müslümanın, bu ayı oruç tutarak geçirmesi gerekir. Bakara Suresi’nin 183-184’ncü âyetlerinde daha önceki milletlere olduğu gibi Müslümanlara da oruç tutmanın farz kılındığı, hasta ya da yolcuların Ramazan’da tutamadıkları oruçları başka zamanlarda tutabilecekleri, oruca dayanabilen, fakat tutmakta zorlananların, oruç yerine fidye verebilecekleri, ama gönül isteğiyle oruç tutmanın daha hayırlı olduğu belirtilmektedir.

Âyette belirtildiği üzere oruç yalnız Müslümanlara değil, daha önceki toplumlara da farz kılınmıştır. Çünkü insan nefsini şehvetlerden çekip dizginleyen, temizleyip yücelten en güzel ibadet oruçtur. Onun için 183. âyette orucun, daha önceki dinlerde de emredildiği bildirilmektedir. Ancak Yahudilerin ve Hıristiyanların, Allah tarafından emrolunan bu en güzel ibadeti değişikliğe uğrattıkları; Yahudilerin, orucun günlerini azalttıklarını; Hıristiyanların da gün sayısını artırıp, şeklinde değişiklik yaparak orucu bazı yiyeceklerden perhiz haline dönüştürdükleri anlaşılmaktadır. Son İslâm ile oruç, aslına çevrilmiştir.

Haberin Devamı

Oruç tutmakta güçlük çekenlerin fidye vermesi gerekir...

Âyette “Oruca dayananların fidye vermesi, bir yoksulu doyurması lâzımdır” cümlesi, oruca güçlükle dayananların, oruç yerine fidye verebileceklerini belirtmektedir. Bu ifadeden, Oruç tutmakta zorlanan insanların, oruç yerine fidye verebilecekleri anlaşılır. İleri derecede diyabet hastaları, güçsüzler, oruç yerine fidye verebilirler. Fidye, bir fitre, yani 10 TL kadar bir parayı yoksula vermektir..

Doğru görüş, bu görüştür. Âyete takdirler biçmek veya âyetin, müteakip âyetle neshedildiğini düşünmek, âyetin açık anlamını çarpıtmadan başka bir şey değildir. Gerçekte bu âyetler arasında hiçbir çelişki yoktur. 183. âyet, genelde inananlara oruç tutmayı farz kılmakta, ancak oruç tutmakta zorlananlara fidye karşılığında oruç tutmama izni vermektedir. Ama bunlar oruca hiç dayanamayan kimseler değil, oruç tutma gücünde olup da biraz zorlananlardır. Yoksa oruç tutma gücünde olmayan hastalar zaten oruçla yükümlü değillerdir. 185. âyette hasta ve yolculara oruç yeme izni verilmektedir. Ama onlara fidye değil, iyileştiklerinde veya seferden döndüklerinde, tutamadığı günler sayısınca oruç tutma, yani oruçlarını kaza etme emredilmektedir. İyileşme umudu kalmamış hastalar ve günden güne zayıflayan güçsüz ihtiyarlar zaten oruçla yükümlü değillerdir. Çünkü Bakara Suresi’nin 286. âyetinde yüce Allah’ın, hiçbir nefsi, hiç kimseyi gücünün üstünde bir şeyle yükümlü tutmayacağı vurgulanmaktadır. Oruç tutamayacak durumda olanlar oruçla yükümlü değillerdir ki oruç yerine fidye vermek zorunda kalsınlar. Onların fidye vermeleri gerekmez. İşte âyetler bu kadar açık, net ve birbiriyle uyumlu iken egemen görüşün ve kamuoyunun baskısıyla evrilip çevrilmiş, kendilerinde olmayan manalar yüklenerek çarpıtılmıştır.

Haberin Devamı

Emzikli ve gebe kadınlar zaten hasta hükmündedirler. Âyette belirtildiği üzere onlar, iyileştiklerinde kaza etmek üzere oruçlarını yiyebilirler. Onların fidye vermeleri gerekmez. Fidye, oruçla mükellef olduğu halde, tutmakta zorlandığı için oruç tutmayan kimselere farzdır. Oruçta zorlananlar, isterlerse fidye karşılığında oruç tutmayabilirler. Ancak âyette, bunların, oruç tutmalarının, kendileri için daha iyi olduğu vurgulanmıştır.

Haberin Devamı

FİDYE: Oruçlunun, ailesine yedirdiği orta cins yemekten tam bir gün fakiri doyurmasıdır. Âyette fidyeye izin verilmekle beraber oruç tutmanın daha iyi olduğu belirtilmiştir. Elbette oruç tutmak, fidye vermekten iyidir. Çünkü oruç doğrudan kişinin nefsini eğitir, yüceltir.

DİĞER YENİ YAZILAR