SORU: 27 yaşında bir bayanım. Yakın zamana kadar dini inançlarım oldukça zayıftı. Hareketlerimin günah olup olmadığını sorgulamamış, günah olduğunu bildiklerimi de yapmaktan vazgeçmemiştim. Sonradan öğrendiğime göre farkında olmadan küfre bile düşmüşüm. Birkaç ay önce namaz kılmaya başladım. İşlediğim günahlardan hemen kurtulamadım ama her günaha girdiğimde pişmanlığım arttı. Şükür ki en sonunda Allah bana tövbe etmeyi nasip etti. Bilerek işlediğim günahları terk edip bilmeden de günaha girmekten korktuğum için hareketlerime çok dikkat ediyorum. Daha önce gerçekleştirmediğim farz ibadetlerimin de kazalarını yapmaya çalışıyorum. Samimi bir şekilde tövbe edildiğinde tövbenin kabul olup, günahların bağışlanacağına dair çeşitli ayet ve hadisler okudum. Ama yapılanların vebali çok büyük olunca içteki sıkıntı, üzüntü, pişmanlık ve korku da o ölçüde büyük oluyor. Tövbe edildiği zaman küfre düşmenin de, büyük günahların da, yalan söylemenin de affı mümkün mü?
CEVAP: Kul samimi olarak (ihlas ile yani içtenlikle) günahtan tövbe eder, Allah’tan af dilerse Allah’ın, dilediği takdirde affetmeyeceği bir günah yoktur. Bütün günahları bağışlayacağını bildiren Yüce Allah, kullarına şöyle umut vermektedir: “Ey canlarına yazık eden kullarım, Allah’ın rahmetinden umut kesmeyiniz. Zira Allah bütün günahları bağışlar.” Allah öyle şefkatli, merhametlidir ki, O’nun acıması, bağışlaması insanların affıyla, acımasıyla mukayese edilemez. Nisa Suresi‘nde şöyle buyurulmaktadır: “Allah’a göre, şu kimselerin tövbesi makbuldür ki, cahillikle bir kötülük yapıp hemen ardından dönerler. İşte Allah onların tövbesini kabul eder. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Yoksa kötülükler yapıp da nihayet kendilerine ölüm gelip çatınca: ‘Ben şimdi tövbe ettim’ diyenlere ve kâfir olarak ölenlere tövbe (af) yoktur. Onlar için acı bir azap hazırlamışızdır” (Nisa: 17-18).
Hadis-i şerifte de can boğaza dayanıncaya kadar yüce Allah, içtenlikle tövbe eden kulunun tövbesini kabul edeceği belirtilir. Burada Cüneyd-i Bağdadi ile dayısı Seri Sakati arasında tövbe üzerinde geçen bir anekdotu hatırlatayım:
Cüneyd: “Bir gün Seri’nin yanına geldim, canı sıkılmış gördüm. ‘Neyin var?’ dedim.”
Seri Sakati: “Bir genç geldi, bana tövbeyi sordu. Ona, ‘Tövbe, günahını unutmamandır’ dedim. Bana itiraz etti. ‘Hayır, tersine, tövbe günahını unutmandır’ dedi.”
Cüneyd: “Bana göre gencin sözü doğrudur.”
Seri Sakati: “Niçin?”
Cüneyd: Çünkü ben, ‘cefa halinde bulunurken (Allah) beni sefa haline geçirirse, sefa halinde cefayı hatırlamam cefadır’ dedim, sustu.”
İslâm’a göre yaşayınız. Siz Allah’ı severseniz Allah da sizi sever. Siz Allah’a gitmek isterseniz Allah da size gelir. Yani rahmetiyle sizi kucaklar. “Allah tövbe edenleri sever.” Ne mutlu tövbe edenlere, ne mutlu Allah’a gidenlere.
Allah, tövbe edenleri sever
Haberin Devamı