* DÜNDEN DEVAM
Gazali, zikir hakkında şunları yazıyor: “Zikrin başı ve sonu vardır. Başı üns ve sevgi doğurur; sonu da üns ve sevginin, zikri doğurmasıdır. Zikrin asıl amacı, üns ve sevgidir. Zira hak yolcusu, başlangıçta kalbini, Allah’ı anmak için zorlar. Bunda süreklilik kazanmayı başarırsa zikirle ünsiyet (arkadaşlık) eder ve kalbine, zikredilenin sevgisi dikilir. Bunun örneği dışarıda da cereyan etmektedir. Birinin yanında, tanımadığı ve orada bulunmayan birini anar, onun iyiliklerini, meziyetlerini tekrar tekrar söylersen o kişi, orada bulunmayan kişiyi sevmeye başlar. Hatta sadece çok çok duya duya ona âşık da olabilir. Önce istekle yapılan çok anmayla başlayan aşk, öyle bir hal alır ki kişi, o gaiptekinin adını anmadan duramaz olur. Hep ondan söz eder. Çünkü bir şeyi seven, onu çok anar. Bir şeyi çok anan da (bunu başlangıçta kendi isteğiyle ve zorlanarak yapsa da) sonunda onu sever.
Önce zorlanmayla başlar
İşte Allah’ı zikir de böyle, önce tekellüf (zorlanma) ile başlar, sonra mezkur (zikredilen) ile üns ve O’na sevgi doğurur ve bir noktaya varır ki zakir (zikreden), onu zikretmeden duramaz olur. Mucib (gerektiren) muceb (gereken) olur, semer (meyve), müsmir (meyve veren) olur. Mutasavvıflardan birinin söylediği, ‘Yirmi yıl Kur’ân okumaya çalıştım (kendimi zorlayarak Kur’ân okudum), sonra yirmi yıl da Kur’ân okuma nimetinin zevkini duydum’ sözünün anlamı budur. Nimet zevkini duymak ancak üns ve sevgiyle olur. Bu suretle tekellüf (ile yapılan iş) huy (karakter) haline gelir.
Vazgeçilmeyen bir besin
Baksana insan, önce sırf karnını doyurmak için yediği şeye alışır. Önce güçlükle yediği şeye bir kez alışınca artık o, vazgeçemeyeceği bir besin haline gelir. Nefis, sürekli yaptığı şeye alışmaktadır. Allah’ı zikretmekle üns doğunca zikreden, Allah’ı anmaktan başka şeylerle uğraşmaz. Zira Allah’tan başka her şey, ölümle ondan ayrılır. Kabirde kendisiyle ne ailesi, ne malı, ne evladı, ne de mevkii kalır. Yalnız Allah’ı zikretmesi kalır” (İhyau Ulumid-din: 1/393).
* DEVAM EDECEK
Allah’ı zikir (3)
Haberin Devamı