1000 yıllık tarihiyle İskandinav ülkelerinin en eski başkenti Oslo... Şehri ziyaret etmeniz için, muhteşem doğa manzaralarından görkemli mimari yapılara, göz kamaştıran “Auroralar”dan ünlü isimlerin heykellerinin yer aldığı müzelere kadar pek çok sebep var.
Diğer Nordik ülkeleriyle kimi yönden benzerlikleri bulunsa da İskandinavya, Avrupa’nın bütününden oldukça farklı bir kültüre, yaşam biçimine sahip. Vikinglerin torunları kabul edilen İskandinavlar, aynı zamanda bugün dünyanın en temiz ve yaşanabilir yeşil kentlerine, en yüksek hayat standartlarına ve refah seviyesine, en ileri sosyal demokrasiye ve sosyal haklarına sahip. Dolayısıyla İskandinav ülkelerinden herhangi birine yapacağınız bir seyahat, elbette diğer seyahatlerde de olduğu gibi, size pek çok şey katacak; ama buna ilaveten İskandinavya’nın sahip olduğu bu özellikler, sizin için bir harikalar diyarının yeryüzünde gerçek olabileceğinin de kanıtı olacak.
Işık oyunları büyülüyor
İskandinav ülkelerinden biri olan Norveç, Kuzey Atlantik’in kıyısında bulunan; yeryüzünün en görkemli coğrafi şekillerinden fiyortlara sahip, maviyle yeşilin birbirine karıştığı, kendi hâlinde bir Kuzey Avrupa ülkesi. Ülkenin Atlantik Okyanusu’nda yer alması iklimi oldukça yumuşatıyor. Gulf Stream olarak da bilinen körfez akıntısının taşıdığı sıcak su sayesinde Norveç’te ve özellikle de ülkenin kıyı kentlerinde kışlar, ortalama, eksi birkaç derecelerde, nemli ve ılıman geçiyor. Ülkeyi kışın ziyaret etmenin en büyük mükâfatı ise hiç şüphesiz, Auroralar oluyor. Kutup ışıkları ya da kuzey ışıkları olarak da bilinen Aurora, Güneş’teki parçacıkların Dünya’nın manyetik alanıyla etkileşimi sonucu ortaya çıkan ve gökyüzünü enfes ışık oyunlarıyla süsleyen, büyüleyici bir görsel şölen olarak tanımlanabilir. Bunları izleme fırsatı yakalayanlar için, Kanada’da yaşayan Kızılderililerin Aurora’ya niçin “Ruhların Dansı” adını verdikleri, hiç şaşırtıcı gelmeyecektir.
Norveç’in bin yıllık başkenti olan Oslo, hem ülkenin en büyük şehri hem de kültür ve finans merkezi. Büyük, demem sizi yanıltmasın; 454 km’lik yüzölçümüyle Oslo, aslında Türkiye’nin en küçük ili olan Yalova’nın yarısından biraz büyük. Bu da size tüm şehri karış karış tanıma fırsatı sağlıyor.
Norveç’in en büyük ve en işlek havalimanı olan Oslo-Gardermoen Havalimanı’na, İstanbul’dan, farklı havayolu şirketleri tarafından, haftanın her günü, günde üç uçuşla, aktarmasız ulaşmak mümkün. Dört saate yakın süren yolculuğun ardından varılan havalimanından, yaklaşık 35 km güneyde bulunan şehir merkezine ulaşmak için birçok alternatif mevcut. Bu alternatifler arasında en rahatı ve hızlısı, yaklaşık 20 dakika süren ekspres trenler. 50’den fazla müzenin yanı sıra pek çok sanat galerisi, opera, tiyatro ve kültür evleri bulunan Oslo’da, bir tür şehir kart olan “Oslo Pass” edinmenizi tavsiye ederim. Bu kartla hem buraları ücretsiz ziyaret edebilir hem de şehir içi toplu taşıma araçlarından ücretsiz faydalanabilirsiniz.
Müzeler kenti
Oslo, küçük bir şehir olmasına karşın büyük bir müze kent. Görmekten keyif alacağınızı düşündüğüm yerlerin başında Frogner Parkı’nın içinde bulunan ve dünyanın en büyük açık hava heykel müzesi olan Vigeland Heykel Parkı yer alıyor. Parkın tamamı Gustav Vigeland’ın yaptığı, granit ve bronzdan 214 insan figüründen oluşuyor. Bu figürler arasında en ilgi göreni ve tanınmışı “Sinnataggen” yani “Kızgın Çocuk” heykeli. 1842’de kurulan Ulusal Galeri ise Norveç’in en büyük resim ve heykel koleksiyonuna sahip. Kalıcı birçok eserle birlikte geçici sergilerin de yapıldığı galeride, Norveçli sanatçıların yanı sıra dünyaca ünlü ressam ve heykeltıraşların da eserleri bulunuyor. Bunlar dışında Andy Warhol, Charles Ray gibi sanatçıların eserlerinin sergilendiği AstrupFearnley Modern Sanatlar Müzesi; Edvard Munch’un 1200’den fazla tablosunun sergilendiği Munch Müzesi; Oslo’da görmeniz gereken önemli müzelerden...
Opera binasını gezin...
Oslo’yu keşfetmek isteyenlerin ilk durağı, şehrin en popüler ve turistik caddelerinden biri olan Karl Johans Gate’dir. Bu cadde üzerinde ve hemen çevresinde, müzelerden şehrin önde gelen galerilerine, tiyatrolardan tarihî yapılara kadar görülmeye değer pek çok yer bulunuyor. Saraya doğru ilerlerken soldaki Eidsvoll Meydanı’ndaki göletin, bu mevsimde buz pisti olarak kullanıldığını da hatırlatayım.
Yapımı 2007 yılında tamamlanmış, 1100 odalı sanat kompleksi Oslo Opera Binası, şehrin ve hatta ülkenin sembol yapılarından biri sayılır. Muhakkak bir etkinliği katılın...