Ege’nin Güzel Kızı: Rodos

Haberin Devamı

Marmaris’ten deniz otobüsüne biniyor ve en fazla 45 ya da 50 dakika sonra Rodos’a varıyorsunuz. Limana yaklaşırken gördüğünüz turkuvaz renkli sahiller insanı büyülüyor. Ve eski Rodos’un şahane mimarisi de Rodos’un daracık sokak aralarına bir an önce varma isteği uyandırıyor...

Rodos’un ünlü Mandraki Limanı’ndan adaya ilk adımınızı attıktan sonra kararınızı vermek durumundasınız. İster eski, isterseniz yeni Rodos’da konaklayabilirsiniz. Ben eski Rodos’u tercih ettim. Tarih kokan daracık parke taşlarla döşenmiş sokakları, eski binaları, birçok küçük dükkanın sıra sıra dizildiği çarşısı, eski meydanı, küçük pansiyonları ile eski Rodos yani adanın kaleiçinde kalan bölümü geceleri de tavernaların içinden yayınlan müziklerle şenleniyor.

Ege’nin Güzel Kızı: Rodos



Ve yeni Rodos ise modern mimarinin hakim olduğu otelleri, uzun, upuzun sahilleri ile gerçekten görülmeye değil. Bu kısa tanıtımdan sonra adayı anlatmak kalıyor geriye...

Adını mitolojiden alan ada

Rodos’ta süren yaşam gerçekten tam bir Ege kasabasını andırıyor. Sokak aralarında dinlenen kedileri, pencerelerinden dantel perdelerin havalandığı evleri, kapıların önünde oturan yaşlı teyzeleri ve turkuvaz sahilleri ile gerçek bir Ege kasabası gibi. Gibisi fazla aslında. Tam da öyle. Adını mitolojik bir öyküden alan Rodos ciddi ciddi efsanelerden fırlamış ve denizin üzerine oturmuş eski bir kahraman gibi. Belki diyorum bu efsaneyi yaşamak isteyen insanlar bu adayı bu kadar çok ziyaret etmek istiyor. Rodos’un ünlü Mandraki Limanı her zaman kalabalık. Gemilerle, gelenler-gidenler Helios’un aşkı güzel Rodos’u görüp onunla bir kaç gece paylaştıktan sonra tuhaf ve hoş anılarla dönüyorlar...Bir efsanen içinden geçmek bu olsa gerek.



Mitolojideki öyküye göre; Güneş tanrısı Helios, deniz tanrısı Poseidon’un kızına aşık olmuş, kızın adı Rodos’muş…Rodos o zamanadan bu yana aşıkların adası. Ben belki sarı saçları ve mavi gözleri sevdiğimden midir bilmiyorum ama Rodos bana hep sarışın ve mavi gözlü bir kadın gibi görünür. Yani sarı saçları, mavi gözleri ve eteğinde kedileri ile karşılıyor konuklarını güzel Rodos. Işıltılı gözleri kıyılarına köpük köpük dalga olarak vuruyor Rodos’un. İnsanlar o dalgaların arasında rüzgar sörfü yapıyorlar. Burada özellikle belitmeliyim ki bu kıyılarda sörf yapmadan kesinlikle dönmeyin.

Rodos’un sembolü

Rodos’a ilk gelenleri karşılayan limandaki iki heykelcik oluyor. Limanın iki ayrı ucunda bulunan bronz geyik heykeller Rodos’un sembolü olarak kabul ediliyor. Bu bronz heykellerin yerinde çok eski çağlarda iki büyük ayak dururmuş. Yani her iki bacağı Rodos limanın iki yanına basan dev bir bronz heykel hala konuşuluyor. Bir depremde yıkıldığı iddia edilen heykel dünyanın yedi harikasından biri olarak da kabul ediliyor.

Rodos ve Kaleiçi

Eski kentler hep ilgi çekicidir. Rodos’un kale içinde kalan bölümü de benim için kesinlikle öyle. Yüksek duvarlar arasında ilerleyen dapdar sokaklar insanı kendine doğru çekiyor. Eski Rodos, 14. ve 16. yüzyıllar arasında Rodos şövalyeleri tarafından yapılmış. Rodos dar sokakları ile eski bir fotoğraf karesinden bugüne seslenen bir zaman gibi duruyor. Sanki her sokak başından siyah uzun elbiseli yaşlı bir kadın çıkacak gibi bir duyguya kapılıyorsunuz burada gezerken. Dediğim gibi dantel perdelerin süslediği küçük pencerelerin sardunya çiçekleri ile bezeli pencere önleri tuhaf ve güzel kokular arasında kendinizi kaybetmenize neden oluyor. Bazen bu kokulara tavernaların önünden geçerken uzo kokusu da ekleniyor. Bence Rodos’ta gezerken kendinizi bu güzel kadının kollarına bırakın ve o sizi nereye götürürse oraya gidin. Bazen kendini bırakmak iyidir...
Eski kentin meydanı hem limana hem de kentin yüksek noktalarına sadece on dakika uzaklıkta. Meydan, kafeler ve restoranlarla dolu ve alış veriş yapılacak küçüklü büyüklü dükkanlar var. Bu dükkanları gezmek çok keyifli. Aynen Türkiye’de olduğu gibi çok sesli bir satıcı topluluğu var. Büfelerde döner yapılıyor. Meydandki kafelerde yemek yemek isterseniz mönüdeki isimlerin size çok tanıdık geldiğini farkedeceksiniz. Pilakis, cacık, ayran, imam bayıldıs, Greek salad ki bu tam anlamıyla bir çoban salatası, zeytinyağlı yemekler ve işte Rodos. Tam bir Akdeniz kültürü.

Rodos’ta bir akşam

Bence akşam yemeğini bir meyhanede yemek gerek çünkü sirtaki yapanlar, gecenin bir vakti masanıza gelip sohbet eden ihtiyarlar, Rodos hakkında çok önemli ipuçları veriyorlar. Bu arada Rodos’ta eğlence gece 23:30 gibi başlıyor ve sabaha karşı bitiyor. Böylesine yoğun bir gecenin ardından sabah uyanmak zordur mutlaka kahve içmek gerekiyor. Tabii ki Greek Kahve.

Adım adım Rodos

Şövalyeler bir zamanlar Rodos’un çarşısını bir duvarla ayırarak küçük olan bölgeye Collachium, büyük olan bölgeye ise Chora demişler.
Eski çarşıda Şövalye Yolu olarak bilinen Ippoton Caddesi’nden başlayan Collachium’da şövalyelerin sarayı var. St. Jean Şövalyelerinin hakimiyetleri boyunca yaşadıkları muhteşem sarayın karşısında ise 14 yüzyıld inşa edildiği sanılan ama tarihi tam olarak bilinemeyen bir kilise var. St. Jean Kilisesi. O kilisenin yerinde bugün bir Türk okulu duruyor. Şövalyelerin sarayı ile kilise birbirlerine bir yolla bağlı oldukları için yıkılan bölümler restore edilirken, restore edilen yerler, Hellenistik, roma ve Bizans dönemlerinden kalma mozaiklerle süslenmiş. Buraya ik dev kulenin arasından geçerek giriliyor. Şövalyeler döneminde Collachium, yani kentin idari merkezi çok küçük bir alan kaplasa da o dönemi en iyi yansıtan yer olarak duruyor hala karşımda.
Bu bölgede M.Ö 3. Yüzyılda yapılan Afrodit Tapınağı’da bulunuyor.
Rodos’ta Sokrates Caddesi çok hareketli bir yer. Küçük rodos hatırası fincanlar, kül tablaları satanlar, içki satanlar, tekstil ürünleri ve bunları size satmaya çalışan tezgahtarlar…
Hipokrat Meydanı, Şövalyeler döneminde ikiye ayrılan eski kentin büyük olan bölgesi Chora. Birbirine sırtlarını dayamış meydan kafeleri, restoranlar, alışveriş yapılan küçük dükkanlar.
Türk’lere ait yapılar ise; Ippokratus (Hipokrat) Meydanı’nın kuzeyinde İbrahim paşa Camii ve hala ibadet yapılıyor. Bir de Bizanslılar tarafından kilise olarak inşa edilen bir Süleyman camii var. Süleyman camiisinin karşısında bir Türk Kütüphanesi bulunuyor. 1540 yılından kalma bir el yazması Kuran bulunan kütüphanede Osmanlı döneminden kalma çok önemli eserler var.

Yeni Rodos


Yeni bölgede yüksek katlı ve beş yıldızlı oteller var. Geniş kaldırımlarda dünyanın tüm markalarını satan mağazalar var. Yani eski kentteki dükkanların yerini burada mağazalar almış durumda. Bu bölgede uçsuz bucaksız bir kumsal var. Rodos’a gelen turistler bu kumsalları tercih ediyorlar. Kalithea ve Faliraki plajları çok popüler. Adanın güneyinde bulunan Lindos Plajı ise en çok tanınan plajı. Faliraki’den 45 dakika uzaklıkta ise Athena Tapınağı bulunuyor. Rodos iki farklı dünyayı yansıtan 1400 kilometrelik bir ada.

Nasıl gidilir?
Sedventure Tel: 0212 230 03 36
www.sedventure.com



DİĞER YENİ YAZILAR