Bembeyaz Kumsalda Eşsiz bir Dinlence : Mombasa

Haberin Devamı

Bu hafta Mombasa’nın bembeyaz kumsallarında idim. İstanbul yazın son günlerini yavaş yavaş geride bırakırken Sarova Whitesands Resort’un sahilinde son bir yaz keyfi yaptım. Mombasa’ya gitmeye karar vermemde önemli etkenlerden birinin de Türk Hava Yolları ile direk uçuş olanağı idi. Uçağa adımımı atttığım andan itibaren Türk Hava Yollarının Business Class sınıfında sunduğu eşsiz hizmet ile 6 saatlik yolun nasıl geçtiğini bile anlamadım. Uçaktan indiğimde ise hiç de yolculuk yapmış gibi değildim. Business Class sınıfında sunulan yemekler ise ayrı bir yazıya konu olabilecek kadar mükemmeldi. Türk Hava Yolları yetkililerinden öğrendiğime göre, THY 5 Aralık 2012 tarihi itibarıyla haftada 5 sefer olarak gerçekleştirmeye başladığı Istanbul-Mombasa karşılıklı seferlerini, 27 Ekim 2013 itibariyla haftanın her günü yapacakmış. THY’nin 27 Ekim’de başlayacak kış tarifesi’nde seferler, Istanbul’dan kalkış saati 17:45, Mombasa’dan yerel saatle kalkış saati 05:00 olacakmış.

Bembeyaz Kumsalda Eşsiz bir Dinlence : Mombasa



Bir milyonu geçkin nüfusuyla Kenya’nın ikinci büyük kenti olan Mombasa, ülkenin en büyük limanı ve önemli turizm merkezi. Bir adanın üzerine kurulmuş olan bu kent, iki köprü ve bir feribotla anakaraya bağlanıyor. Adanın kuzeyine ve güneyine uzayan sahilleri, özellikle kuzey kıyıları, bir dinlenme tatili için ideal destinasyon oluşturuyor.



Pirinç nişastası beyazlığı ve inceliğindeki beyaz kumlardan oluşan plaj (Whitesands Beach), dünyanın sayılı kumsallarından. Kumsal, Hint Okyanusu’ndan gelen dalgalardan yaklaşık bir kilometre ilerisindeki, sahile paralel giden bir mercan resifi tarafından korunuyor. Gel-git etkisi bu yüzden daha az hissediliyor ve oldukça yavaş derinleşmesi nedeniyle çocukların güvenle bırakılabileceği bir sığlıkta. Okyanustan, hiç durmayan bir vantilatör gibi esen tatlı rüzgar, verdiği rahatlık ve keyfin yanında muhtemelen sineksiz bir tatilin de temel nedeni.

Ağaçlar ayrı bir hayranlık nesnesi oluşturuyor. Bizim coğrafyamızda bilinmeyen, çoğu ayrı bir özellik taşıyan çok güzel ağaçlar var. Özel bir bahçe tasarımcısı tarafından hazırlanmış gibi duruyorlar, oysa çoğu orada kendilerinden bitivermişler. Tabii içlerinden birini tanıyoruz: Küçük Prens’ten aşina olduğumuz baobab ağacı, bu harikalar diyarının belki tek tanıdık siması.

11. yüzyılda Araplar tarafından kurulan bu liman kenti, 16. yüzyıl başından sonra sürekli Portekizlilerle Ummanlılar arasında el değiştirir. 19. yüzyıl ortasında Zanzibar Sultanlığı’na, 19. yüzyıl sonunda ise Birleşik Krallık’a geçer. Dinlenmenin yanında Mombasa’yı da tanımak ve bu tarihin izlerini görmek isterseniz öncelikle Jesus Kalesi yakınındaki eski şehirde dolaşmanızı öneririm. Böylece hem eski Mombasa’yı tahayyül edebilir, hem de bu eski şehrin aslında pek de yenileşmemiş hayatını görebilirsiniz. Portekiz, Hint ve Arap mimarilerinin etkileri kolaylıkla görülebilir. Zanzibar’daki büyük köle pazarına götürülmek için kölelerin yıkanıp gemilere bindirildiği yeri de görüp ayak bastığınız yerin korkunç tarihi karşısındaki çaresizliğinizi yaşamanız da mümkün.

Bunun dışında, Akamba El sanatları Kooperatifi, tahta oymacılığı ve işlemeciliğini görmek için iyi bir fırsat. Tahta oymacılığı ve işlemeciliği ülkede hem çok gelişmiş hem de yaygın. Kooperatif, teneke çatılar altındaki atölyelerden oluşuyor ve görece geniş bir alanda yayılmış. Birkaç yüz metrelik mesafede ustalar arasında gezinerek, ağaç kütüklerinin yarılmasından ince işçiliğe ve boyamaya kadar oymacılığın tüm aşamaları görebilirsiniz. Ayrıca: hiçbiri bir diğerine benzemeyen Mombasa sandallarından almayı ihmal etmeyin.

Belediye’nin ulaşım hizmetinin pek ortalarda görünmediği kentte ulaşım, taksilerin yanında tıklım tıklım dolu Matatu’lar, üç kişilik triportör Tak-Tuk’lar ve artık nadir rastlanılan bisiklet taksiler Boda-Boda’larla yapılıyor. Müslüman nüfusun yoğun olduğu Mombasa’da taksi ve kamyonların üzerinde “Allah is Great” veya “Mashaallah” yazılarını görürseniz şaşırmayın. Trafik yoğun ama kimse kuralları ihlal etmiyor. Sükûnet ve saygı genel düzenleyici olarak arka planda ipleri elinde tutuyor.

Kenyalılar, sakin, soylu ve zarif davranışlı insanlar. Yoksullar ve turistlerin satın alma gücünden yararlanmak istiyorlar ama “hayır, istemiyorum” dedikten sonra peşinize düşmüyorlar. Nihayetinde herkesin küçük işlerle kendini su üstünde tutmaya çalıştığı bir dünya bu. Teklif var, tekrar da var, ama ısrar yok. Alışveriş dışındaki ilişkilerde ise sorunları çözmeye yönelik ve yatıştırıcı bir tutum içindeler. Denebilir ki bir “akuna matata” (“no problem”) kültürü hakim.

Gittiğiniz restaurant ve hotellerde hep güler yüzlü personelle karşılaştım. Ancak bu güler yüz, dünyanın her tarafında üst yöneticiler tarafından talep edildiğini bildiğimiz ve bu yüzden de hep zorlama duran bir güler yüzlülük değil. Kültürün kendisinden kaynaklanan, yönetim istemese de zaten öyle olacakmış gibi duran içten bir gülümseme bu. Hala başının üstünde eşya taşıyan kadınlara rastlanıyor. Belki de kadınlara, yürüyüşlerindeki alımlılığı veren, kuşaklar boyu geliştirmek zorunda kaldıkları bu denge duygusu ve ölçülülüktür. Erkeğiyle kadınıyla çok güzel bir halk, nezaketle de birleştiğinde insan seyretmekten kendini alamıyor doğrusu.

Oldukça komunikatif bir halk ve mutlaka nereden geldiğiniz soruluyor. “I am Turkey” dendiğinde genellikle zihinlerde bir tasavvur oluşmuyor. Bu da ayrı bir özgürlük veriyor insana ve yeni başlangıçlara fırsat.
Mombasa’ya gidenlere Mombasa dışında ikinci bir önerim de var elbette. Savo Milli Parkında hayatınız boyunca anlatacağınız anılar edineceğiniz eşsiz bir Safari’de yapabilirsiniz.

Sedventure ile ayrıcalıklı Tatil ve Safari için:
Sedventure Tel:0212 230 03 36
www.sedventure.com



DİĞER YENİ YAZILAR