Denize indikten sonra ilk seferini yapacak olan Costa Fascinosa’dan gelen davet benim için çekiciydi, çünkü programda, Adriyatik denizine limanları olan güzel kentlere geziler vardı. Fascinosa’ya binmek üzere Venedik’e gittim. Daha önceleri çok kez cruise gemileri ile Venedik’ten çıkış yapmış olmama rağmen geminin San Marco meydanı ve bütün şehrin önünden geçişi beni bu defa da çok etkiledi. Bir fotoğrafçı olarak meydanı adeta helikopterden izlermiş gibi böylesine yüksekten görmek çok keyifli...
Costa Fascinosa’nın ilk seferi olması nedeni ile yepyeni bir gemide olmak ayrı bir keyif kattı seyahatime. Öte yandan içinde 3 bin kişinin bulunduğu bu gemide mekanların çeşitliliği ve büyüklüğü nedeni ile olsa gerek çok fazla insanla birlikte seyahat ettiğinizi hissetmiyorsunuz. Cruise seyahatlerinin giderek daha popüler olması gemilerin kalitesinin de artmasına neden oluyor. İlk dikkatimi çeken; kabinimin beklediğimden daha büyük ve ferah olmasıydı. Kabin için hizmet veren görevlilerin kabinden her çıkışımda içeriyi kontrol edip düzenlemeleri de önemli ayrıntılardan biriydi. Fascinosa’da keyifli veya eğlenceli zaman geçirmek için fazlası ile alternatif mekan ve aktivite mevcut. Kendi ilgi alanınıza yönelik birşeyler bulabileceğinizden emin olabilirsiniz. Kütüphane, sinema, çeşitli içerikteki şovlar, restorantlar, kafeler, oyun alanları, alışveriş için bir çok farklı mağaza, açık/kapalı havuz ve jakuziler, spor alanları, spa ve daha bir çok mekan var. Bu mekanların dekorasyonu ve kalitesinin de artırılmış olduğunu gözlemledim. Böylelikle denizde geçen seyir süresini keyifli bir hale getirmek kolaylıkla mümkün oluyor.
Fascinosa ile Venedik’ten ayrıldıktan sonra ilk yanaştığımız liman Koper oldu. Küçük bir sahil şehri olan Koper bence bu yolculuğun en az ilgi çeken limanı idi. Ardından Trieste, Dubrovnik ve Split, her biri birbirinden güzel limanlardı ama benim favorim ise daha önce de bir çok kez gezdiğim ama doyamadığım Dubrovnik oldu.
Edebiyat ve müziğin kenti Trieste
Trieste: İtalya’nın doğusunda Slovenya sınırında olan yaklaşık 250 bin nüfuslu bir liman kenti. İkinci dünya savaşının sonunda yapılan anlaşma ile bölge eski Yugoslavya ile İtalya arasında bölüştürülmüş. Geçmişte edebiyat ve müzik kenti olarak bilinen Trieste bu gün yatların ve cruise gemilerinin önemli bir uğrak limanı ve çok fazla turist çekiyor.
Dubrovnik: Adriyatik kıyılarının en güzel kentlerinden biri Dubrovnik. Aslında Dubrovnik için güzel demek çok fazla anlam ifade etmiyor. Bir cennet tasviri yapmanız gerekse bunu Dubrovnik ile anlatabilirsiniz. Dağlardan denize dimdik inen kayaların üzerine kurulu, bahçelerin içine saklanmış evleri, mavi ile yeşilin birbirine karıştığı berrak bir denizi ve tarihi dokusunu yaşamla buluşturmuş haliyle Dubrovnik tam da tatil yapılacak bir yer. Belki de bu nedenle tüm dünyanın olduğu gibi Türk turistlerinin de ilgisini fazlasıyla çekiyor. Hatta diyebilirim ki, son zamanların en trendi ülkelerinden biri haline geldi.
Dubrovnik’te surları gezerken kafelere de mutlaka uğrayın
Özellikle kentin, eski şehir bölümü başlıbaşına zamanı durduran ve sizi neredeyse Ortaçağ’a götüren bir yer. Surlarla çevrili eski kente, Pile, Ploce, Peskarija ve Ponta kapılarından dört değişik noktadan giriliyor. Eski kentin adı Stari Grad. Şehri çevreleyen surlar üzerinde para ödeyerek (10 Euro) gezebiliyorsunuz ve buradan aslında hem Dubrovnik kıyılarını hem de surların içindeki eski kenti izleyebiliyorsunuz. Surların üzerinde bulunan kafeler de ayrıca keyif veren mekanlar. Surlardan indikten sonra bir kahve içip dinlenmek isterseniz eski kentin ortasından geçen ana cadde, Stradun üzerinde bulunan Orlando Kafe’ye gidin. Aynı cadde üzerinde istediğiniz yemeği yiyebileceğiniz bir çok restoran bulacaksınız. Hatta caddeye bağlanan daracık sokakların içlerinde de belki yüzlerce kafe ve restoran göreceksiniz.
Split: Dalmaçya kıyılarının en büyük ve önemli şehri olan Split, aynı zamanda başkent Zagreb’ten sonra Hırvatistan’ın en büyük ikinci şehri olma özelliği taşıyor. Split, bir Akdeniz yerleşimi ve Adriyatik Denizi’in doğu sahilinde küçük bir yarımada üzerinde bulunuyor. Split, 1700 yıl öncesine uzanan tarihiyle bölgenin en yaşlı şehri olmasıyla da tanınıyor. I. Dünya Savaşı sonrasında Yugoslavya Krallığı’nın Hırvatlara ait antitesinin idari merkezi olan, II. Dünya Savaşı’nın ardından ise Split, Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nin bir parçası olmuş. 1991’den sonra ise Split, Hırvatistan’ın en önemli şehirlerinden biri haline gelmiş.
Adriyatik’te CruIse zamanı
Haberin Devamı