Yaşar Büyükanıt’a neden dokunulamıyor…

Haberin Devamı

Uzun zamandan sonra beni en heyecanlandıran kitap, Hrant Dink’in avukatı Fethiye Çetin’in Utanç Duyuyorum kitabı oldu.

Elimden düşüremiyorum…Hem hırsımdan hem acımdan okurken ağlıyorum.

Ama bu kitap duyduğum acıyı yendi, okuduklarım karşısında hissettiğim öfke acımı unutturabildi bana.

Dün davanın Yargıtay’ın bozma kararından sonraki ilk duruşması vardı…

Yargıtay 9. Ceza Dairesi davaya bakan mahkemenin ‘örgüt yok’ kararını, sanıkların terör örgütü değil suç örgütü üyesi oldukları gerekçesiyle bozmuştu.

Dün de daha salıverilen Erhan Tuncel’in tekrar yakalanmasına karar verildi.

***


Pazartesi günü t24’te Fethiye Çetin’in kitapla ilgili röportajını okudum.

Kitabındaki pek çok soruya cevap veriyordu.

En ilgimi çeken kısımlardan biriydi kitapta Yaşar Büyükanıt kısmı…

Daha önce Mehmet Baransu da sormuştu, “Ergenekon davasında İlker Başbuğ müebbet cezası alırken Büyükanıt nasıl kurtuldu, yargılanmadı” diye.

2011’in Mart ayıydı sanırım, Taraf’ta Türkiye Wikileaks belgeleri yayınlanmıştı. ABD’nin Ankara eski büyükelçisi Pearson‘ın “Genelkurmay Başkanı Özkök’e karşı olan yedi general var. Büyükanıt’ın ise ikili oynadığı söyleniyor” diyordu notlarda.

2003’te Şener Eruygur’un Genelkurmay Başkanı’nı bütün direncine rağmen hükümete karşı harekete geçirmeye zorladığını ama Hilmi Özkök “Muhtıra vermeyi düşünmüyorum” diyince, Hilmi Özkök’ün Genelkurmay Başkanı olduğu bir ortamda darbe yapılmasının söz konusu olmadığını anladığını ve önce Kara Kuvvetleri Komutanı, ardından Genelkurmay Başkanı olmayı hayal ettiğini ve bu yüzden Yaşar Büyükanıt’ı aradan çıkartması gerektiğini düşündüğünü biliyorduk.

Hatırlayın, Ergenekon soruşturması sırasında Eruygur’un evinde ve işyerinde yapılan aramada Büyükanıt’ı engellemek için hakkında yaptırdığı çok geniş araştırmalar çıkmıştı.

27 Nisan Muhtırası’nın Türkiye’de siyasi hayatın gidişatını nasıl değiştirdiğini… Ak Parti’nin 22 Temmuz seçimlerinde bu muhtıraya duyulan kızgınlık nedeniyle büyük ve ezici bir oy aldığını da hatırlıyoruz.

Ve 4 Mayıs 2007’de hâlâ o görüşmede ne konuşulduğu sır olan, Dolmabahçe’deki Büyükanıt-Tayyip Erdoğan buluşması da hâlâ büyük bir soru işareti.

Büyükanıt’ın 32. Gün’de tuhaf bir güvenle “O muhtırayı evde televizyon izlerken kalktım ve ben yazdım” dediğini de eklersek, Büyükanıt’ın son dönemin en ilginç isimlerinden biri olduğu gerçeği net bir biçimde çıkıyor ortaya.

***


Fethiye Çetin de diyor ki, “Dolmabahçe buluşması 2007 Mayıs’ında. Hrant Dink cinayeti 2007 Ocak’ında. Ergenekon soruşturması da Dolmabahçe görüşmesinden hemen sonra başladı. Bir ihbarla Ümraniye’deki el bombaları bulundu. İşte bu tarihten başlayarak acaba Dolmabahçe görüşmesinde bir uzlaşmaya varıldı ve bu uzlaşmada Hrant Dink dosyası pazarlık malzemesi olarak kullanılıp Hrant Dink dosyası iktidar savaşına feda mı edildi? 2012 yılının Aralık ayında MİT’in, TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’na gönderdiği dosya bu konudaki iddiamı daha güçlendirdi. Özel Harp Dairesi’nden bir subayın anlatımlarına yer verildiği gibi isim listelerine, krokilere ve bazı belgelere de yer verilmişti. Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde Özel Harp Dairesi’ne bağlı Seferberlik Tetkik Kurulu’nun şube sayısının arttırıldığı, görev tanımının genişletildiği, asıl görevinden ziyade ülke içindeki muhaliflere yönelik faaliyetlere izin verildiği, ‘iç tehdit’ belirleme yetkisi ile belirlenen hedeflere karşı mücadele yetkisi verildiği yazılıydı. Elde bunca bilgi ve iddia olmasına rağmen niye Büyükanıt’a dokunulmadı?’

***


Bütün bu bilgilerin ışığında Fethiye Çetin’in sorusu insanın içinde çınlıyor.

Galiba ancak Dink cinayetinin gerçek sorumluları ortaya çıkarıldığında çözebileceğiz yakın tarihimizin ürkütücü sırlarını.

Belki de o yüzden bir türlü çözülemiyor bu cinayet.

Öyle değil mi?

DİĞER YENİ YAZILAR