Şike yasası değişti...
Mahkeme, örgüte üye olmadığını düşündüğü 8 kişiyi tahliye etti...
Tutuksuz yargılanacaklar...
Gazetedeki fotoğraflara, televizyondaki görüntülere bakınca içeriden çıkanların gözlerine sinen acıyı hissetmemek mümkün değil...
Yasanın değiştiğine seviniyor insan o bakışları görünce...
Ama aklı da karışmıyor değil doğrusu...
Vicdanı da huzursuz olmuyor değil...
Türkiye’de o gözlerden kaç tane daha var düşünsenize...
İnsan sevincindeki tuhaflığı seziyor böyle düşündüğünde.
1997 yılında baklava ile antepfıstığı çalan dört çocuk ağır ceza mahkemesinde yargılanmış ve dokuz yıl hapis cezasına mahkûm olmuştu.
O çocukların gözleriyle hiç kimse ilgilenmedi.
Adil olmayan bir hukuk insanın içine o kadar da kolayından sinmiyor işte...
Milletvekillerinden, Başbakan’dan bir açıklama bekliyor herkes...
Yapmaya korkmadıkları değişikliğin nedenini söylemeye de korkmasınlar, bize açıklasınlar... Bu yasa değişikliğini neden yaptılar?
O güçlü vicdanları neden sadece bu konuda çalıştı ve birleşti?
Ama Türkiye çok iyi yazılmış bir cinayet romanı gibi.
Kitabın asıl kahramanı hiç bilinmiyor...
Her bölümde yalnızca, olayların gidişatına çok da etkili olamayacak ikinci sınıf kahramanları görüyoruz sürekli...
Biliyoruz ki bir başka kahraman olayları yönlendiriyor, her olayda, her sayfada onun varlığını hissediyoruz ama kimliğini bir türlü ortaya çıkaramıyoruz...
Peki kim bu gizli kahraman?
Bu bölümdeki, şike yasası bölümündeki gizli kahraman kim?
Şamil Tayyar, Neşe Düzel’e verdiği röportajda ‘Aziz Yıldırım içinde olmasaydı bu yasa değişmezdi’ demiş...
Bunu söyleyen Ak Partili bir milletvekili.
Peki o halde, Aziz Yıldırım ile Tayyip Erdoğan arasındaki anlaşılması zor o ilişki ne?
Biz hep sanıyoruz ki devleti yönetenler aşırı bir vatan sevgisiyle körleşerek bu kadar hata yapıyor.
Peki bütün bunları yapanlar bu kadar saf ve bu kadar kör mü gerçekten?
Ellerindeki bütün bilgilere, iddianamelere, delillere rağmen bu kadar aymaz davranıp bu kadar yanlış yapmaları mümkün mü?
Şike yasası değişikliğine evet oyu veren 284 milletvekilinin ortak çıkarı nedir?
Korktukları ya da çekindikleri şey ne?
Bu değişikliği Tayfur Havutçu’nun gözlerindeki acı için yapmadılar besbelli...
Bu değişikliği neden yaptılar?
Neden şikeyi ciddi bir suç olmaktan çıkardılar?
Hep beraber oturup ‘şikenin cezası çok ağırmış ama’ diyerek yapılan müdahaleyi içimize sindirmeye çalışıyoruz şimdi ama ‘şike yapmayacaksak’ şikenin cezasının bu kadar ağır olmasıyla neden ilgileniyoruz ki?
Bana sorarsanız Tayyip Erdoğan siyasi hayatındaki en büyük yanlışlardan birini yaptı...
Çok sevdiğim bir avcı hikayesi var...
Afrikada ava çıkan bir grup, bir zebra sürüsüne rastlıyor.
Diz boyu otların arasından dört ayak sürünerek zebralara belli bir mesafede duruyorlar.
Aralarından iri bir erkek zebrayı seçiyorlar.
Avcılardan daha acemi olan nişan alıp ateş ediyor.
Daha usta olan avcı, merminin ete değdiğini duyuyor ama kafalarını kaldırıp baktıklarında zebraların kaçıştığını görüyorlar. O iri erkek zebra da dahil.
Usta avcı yaralı olduğunu düşündüğü zebrayı vurmak için silahını kaldırdığında gruptaki Afrikalı iz sürücü ‘ateş etme’ diyor...
‘Ateş etme... Zebra öldü ama öldüğünü bilmiyor.’
Gerçekten de bir süre sonra zebranın ölüsünü buluyorlar ilerde...
Afrikalı anlatıyor: ‘Arkadaşınızın attığı kurşun kaburgalarının arasından girip kalbini delerek geçti, hayvan ne olduğunu anlamadı...Koşmaya devam etti, her adımda kan içine boşaldı, sonunda da kanı bitti, öldü... Kurşunu yediğinde ölmüştü ama bunu fark edemedi.’
AK Parti hükümeti de bu yasa değişikliğiyle kendi kalbine ateş etti...
Öldü ama öldüğünü bilmiyor...
Bu yaranın kanı artık sürekli akar.
Ölümcül yerinden, “dürüstlüğünden” vurdu Ak Parti çünkü kendini.