Yazı yazmak için bilgisayarın başına oturduğumda televizyonda başbakan konuşuyordu, sanırım Adana’da…
Diyordu ki ‘başı kapalı kızlarımızı okutmadılar, %95’i Müslüman olan bir ülkede başı kapalı kızlar okula gidemedi, ben kızlarımı yurt dışına göndermek zorunda kaldım okumaları için.’
Demokratikleşme paketiyle kamuda başörtüsü yasağını kaldırdıklarını anlatırken söylüyordu bunları.
Doğru söylüyordu ama insanın içinde, aklında, ruhunda bir tuhaf sızı oluyordu bunları dinlerken.
Çünkü o endişe geçiyordu aklımızdan sanırım…
Başörtüsü yasağı, hak ve özgürlük ihlali olarak gerçek bir mağduriyetti yıllardır ama şimdi bir başka mağduriyet başlayacak mı acaba?
Kamudaki başı açık kadınlar yeni bir ayrımcılık ve dışlamanın mağduru olacaklar mı?
Sosyal ortamlarda içki içen, mini etek giyen, erkek arkadaşları olan hakimlerin, savcıların, öğretmenlerin, doktorların, atanmayı bekleyen yeni mezun gençlerin sistem dışına itildiklerini biliyoruz…
Trajik örneklerine rastladık bu ayırımcılığın.
Bu tedirginlikle “endişeli modernler” diye dalga geçmeye teşne hükümet yandaşı arkadaşlar, kamuda çalışan “başı açık” kadınların yaşadıklarıyla biraz ilgilensinler bence.
Bununla ilgilenmeden iktidarın her girişimini alkışlamak, endişeli modernden daha beter yeni bir kategoriyi, “vicdansız yandaş” kategorisini oluşturuyor çünkü.
Biliyor musunuz günde 4 kadın cinayete kurban gidiyormuş bizim ülkemizde…
Kadına tecavüz ve cinsel saldırı, son beş yılda %30 artmış, her 100 kadından 42’si şiddet mağduru…
OECD ülkeleri arasında kadın istihdamının en düşük olduğu ülke Türkiye.
Kamuda çalışan kadınların oranı %36, gelişmiş ülkelerde bu oran %60.
Her 4 evlilikten birinde çocuk gelin var.
Bütün bu gerçeklere rağmen pakette kadına ilişkin tek konu başörtüsü olunca insanın aklından o tuhaf endişe geçiyor doğrusu.
36 OECD ülkesi arasında yaşam ve mutluluk kalitesi sıralamasında Türkiye 36’ıncı.
Üstelik uzun zamandır sürekli sonuncu.
Temel haklarda 97 ülke arasında 76’ıncı.
Sivil özgürlüklerde 44’üncü.
Düzen ve güvenlikte 70’inci.
Adalet sisteminde 71’inci sırada…
Yazıyı yazarken hala başbakanı dinlemeye devam ediyorum.
Bir ülkede kelimelerle sayılar arasındaki uçurum ne kadar fazlaysa o kadar mutsuzluk vardır diye düşünüyorum.
Demokrasi endeksinde Türkiye 10 üzerinden 5.26 almış.
Başbakan diyor ki Adanalılara ‘kardeşlerim sandıkta göstereceksiniz çünkü demokrasilerde zafer yeri sandıktır ve herkes ona uyacaktır.’
Demokrasi sandık dışında da bir şey daha olmalı sanki, değil mi?
Demokrasi endeksinde 167 ülke arasında 88.’yiz bütün paketlerimize rağmen.
Yeni paket hakimlere, polise eylem yapma olasılığı olanları savcı talebi olmadan 24 saat gözaltına alma yetkisi de veriyor.
Bunun Gezi olayları sonrasında insanların en demokratik hakları olan protesto haklarını ellerinden almak için yapıldığı çok açık.
Böyle bir ülkede Uluslararası Af Örgütünün raporundan bahseden pek az.
Rapor, Türk polisinin göstericilere orantısız şiddet uyguladığını, biber gazı, TOMA, plastik mermi kullandığını söylüyor.
Dünyayla bu kadar kopuk bir demokrasi anlayışı, insana bu ülkede olacaklardan şüphelenme hakkı veriyor doğrusu.
Başı kapalı olan kadınlarımıza haklarını nihayet verebildik.
Başı açık kadınlarımız ne olacak peki?
Seslerini duyurmak isteyen erkeklerimiz ne olacak?
“Yeni demokrasi” onlarla ilgilenmiyor mu ya da sadece onları bastırıp, sindirmekle mi ilgileniyor?