Bu Türkiye ne dincilerin sandığı kadar koyu bir taassubun meraklısıdır, ne de öbürlerinin sandığı gibi Mustafa Kemal fanatiğidir…
Ne tam odur, ne tam budur…
Hatta ortada bile değildir çoğu zaman…
Devleti ve yöneticileri tarafından yüzyıllardır ezilmiş, acı çektirilmiş, korkutulmuş, kendini saklamayı bir savunma mekanizması olarak benimsemiş koca bir insan yığını burası…
Düşünmesine hiçbir zaman izin verilmediği için düşünce eksikliğini inanç gösterilerinin arkasına saklayan, aslında hiçbir düşünceye veya inanca çok fazla aldırmayan, hiçbir şeyi fazla sahiplenmeyen, herkesten kuşkulanan, kimseyle bütünleşmeyen, uzun ömürlü planlar yapmaya sabrı yetmeyen, biraz hüzünlü biraz hergele, geçmişine ve geleceğine yabancı bir toplumuz biz…
O yüzden buralarda siyaset de aşkını kaybetmiş ilişkiler gibi bayağılaşır…
Siyasette fikir yerine santaj, tehdit, demogoji, hamaset, sığ bir ihtiras savaşı, küfür, hakaret vardır her zaman…
Fikirsiz bir siyasette de günden güne kimsenin gülmediği bir şakaya dönüyor bu ülkede…
Oynanan oyunun ne ciddiyeti var, ne de eğlenceli.
Başbakan çıkıp ‘Yargıya söyledim’ diyebiliyor BDP’lileri Meclis’ten atmak istediğini anlatırken…
Kimse yadırgamıyor.
Ama hep böyledi buralar…
Sanki yirminci yüzyıl hiç iz bırakmadan geçti bu topraklardan…
21. yüzyıl aynı karanlıklar içinde.
Tek değişen şey geçen yüzyılın başında padişah vardı, yüzyılın sonunda on padişah oldu…
Yeni yüzyılda tekrar tek padişaha dönüldü.
Ama yeryüzündeki hangi padişah kendi devrinin bittiğini anladı ki bizimkiler “padişahlık döneminin bittiğini” anlasın.
Geçen yüzyılda burada hayat nasılsa hala öyle…
O zaman da iktidar için dini kullananlar vardı şimdi de var…
İttihatçılar da hukuka inanmıyordu, şimdikiler de inanmıyor…
O zaman da gazeteciler öldürülüyordu, şimdiki yüzyılda da öldürülüyor ve katilleri bulunabilecekken bulunmuyor.
Pek bir şey değişmiyor bu topraklarda yani anlayacağınız.
Nasıl İttihatçıların dünyadaki gelişmeleri anlamamaktaki inadı koca bir imparatorluğu bitirdiyse, şimdikilerin inadı da Türkiye’yi bir çıkmaza sürüklüyor…
Nasıl o zaman milyonlarca Anadolu çocuğu kendilerine ait olmayan bir savaşta öldüyse, şimdi de politikacılar yüzünden ölüyor…
Nasıl Mustafa Kemal döneminde hiçbir muhalif sese izin verilmiyorsa şimdi de verilmiyor…
Nasıl Lozanı tartışmak isteyen muhalifler susturulduysa, bugün de orduda ve devlette olan her şey kutsal metin gibi saklı ve tartışmaya kapalı.
Hiçbir iktidar bu topraklarda halkla iktidarını paylaşmak istemiyor…
Yüzyıllar hep aynı hatalar ve baskılarla geçip gidiyor bizim toprakların üzerinden…
Özgürlüğün uğramadığı yüzyıllar bırakıyoruz arkada…
Bu ülke değişmiyor.
Arabalar, uçaklar, televizyonlar, cep telefonları kullanıyoruz, kullandığımız her şey geçen yüzyıldan farklı ama bizim kendi topraklarımızda bir sığıntı gibi yaşamamız hep aynı.
Devlet bizi hep eziyor.
Ve, biz hep eziliyor ve itiraz edemiyoruz.
İtiraz etmek hiç aklımıza gelmiyor çünkü.
İtirazı devlet yasaklamış, biz de kabul etmişiz.
İşte o zaman o küçücük soru kocaman oluyor zihnimizde;
Biz değişmeden ülke nasıl değişecek?
Ülkenin değişmesini beklemeyin siz değişin…
Haberin Devamı