Haberin Devamı
Biraz tuhaf bir benzetme olacak biliyorum ama düşünmeden de edemiyorum...
Sevişmek, “milli birliği ve bütünlüğümüzü korumak için” yasaklansa bir sabah, memleket, kadını erkeği, CHP’lisi, MHP’lisi, AK Partilisi, ulusalcısı, liberali, Atatürkçüsü, Kürtçüsü nasıl ayağa kalkar, ortalık nasıl karışır ‘bu kadar da olmaz artık’ diye, değil mi?
Düşünce yasaklarına karşı çıkmayan insanlar, nasıl da bir bütün olup beraber sokaklara dökülürdü.
Neden peki?
Bence cevap çok açık...
Yarım yamalak da olsa sevişiyoruz ama hiç düşünmüyoruz.
Bu ülkede düşünce özgürlüğünün olmamasının nedeni yasaklar değil aslında, düşüncenin kendisinin olmaması.
Bu ülkede insanlar düşünse, toplumdan düşünce fışkırsa, bugünkü efendilerin haddine mi kendine göre yönetmek burayı...
Düşünen insanlar yeryüzünde nasıl bin bir belaya rağmen mücadele etmişlerse biz de ederdik düşünsek... Vücudumuzun diğer organlarına sahip çıktığımız gibi beynimize de sahip çıkardık...
Ama düşünmüyoruz...
İlgilenmiyoruz...
Merak etmiyoruz...
Merak edenlere getirilen yasakların farkında bile değiliz...
Saflara ayrılıp, yüzeysel tartışmalar yapıyoruz sadece...
Konuları, her birimizin aklına daha çocukken yerleştirilmiş ezbere cümlelerle tartışıyoruz.
Genellikle yeni bir düşünce olmuyor bu tartışmalarda.
İşte o yüzden düşünmek yasaklanınca kimse sesini çıkarmıyor...
Bu ülkede düşünmeyi yasaklamak, hadımlar ülkesinde sevişmeyi yasaklamak gibi, olmayan bir şey yasaklanıyor...
O yüzden de aldırmıyoruz...
Sincan Kadın kapalı Cezaevinden Didem Akman’dan bir mektup aldım...
Hapishaneleri, içinde Ahmet Şık, Mustafa Balbay olmayınca merak etmeyen insanlara yazmış...
AK Parti döneminde, hapishanelerin içler acısı durumu daha da iç acıtacak duruma gelmiş...
‘Sanem hanım başbakanın Dersim özürüne inanmadım diye yazmıştınız, o yüzden size yazıyorum. AK Parti kadar riyakar başka parti yoktur herhalde. Bize verdikleri hiçbir sözü tutmadılar. Adalet Bakanlığı’ndan hapishanelerde ölen insanların sayısını isteyin, göreceksiniz. Son on yılda, 2011 başında alınan sayı 1758 kişiydi. Tecrit öldürüyor Sanem Hanım...
AK Parti özür dileyecekse önce 19 Aralık 2000 katliamının faillerini yargılasın.
Size Ulucanlar’da, Bayrampaşa’da diri diri yakılan tutsakların fotoğraflarını yolluyorum. (Hayatımda daha korkunç bir manzara görmedim. S.A.)
Eğer katliamların hesabı sorulacaksa, eğer özürler dilenecekse, bu, AKP’nin lütfuyla olmayacak, bu bizlerin, halkın her kesiminden insanın sorunlara sahip çıkmasıyla olacak.‘diye yazmış.
19 Aralık 2000’taki hayata dönüş operasyonun yıldönümü geldi...
Cemil Çiçek 2004’te, o dönemki Ceza ve Tefkifevleri Genel Müdürü olan Ali Suat Ertosun’a Devlet Üstün Hizmet madalyası vermişti.
Şimdi de tuhaf, anlaşılmaz pek çok yeni karar alıyor AK Parti...
Hala bir fikir söylemek “terör suçu” sayılabiliyor.
Halkın hep beraber bu yasaklara karşı çıkması için sevişme yasaklanana kadar bekleyeceğiz anlaşılan...
SuSesi ve Divan Otelleri...
Aralık ayının birinci günü Antalya’da denize girdim...
İlk defa bir kış ayında, yaz sıcaklığında bir güneşle yapıyorum bunu...
Gerçekten çok sevdim...
Ama asıl güzeli, denizden çıktıktan sonra o güneşte deniz kenarında yürüyüş yapıp adından üşüyünce kendimi uzmanların eline bırakmak oldu... SuSesi Hotel’in sürpriz vahası, spası dört günlük tatil boyunca ‘kış ortasında yaz’ yaşattı bana...
SuSesi Hotel’in tüm sürprizlerine çok teşekkür ederim...
Unutulmaz bir dört gün yaşattılar gerçekten...
Sürpriz, Aralık ayında peşimi bırakmayan kış güneşi gibi oldu sanki...
7 Eylül’de Divan oteli yenilendi tekrar açılıyor diye bir yazı yazmıştım.
‘Divan oteli denince dedemin beni oraya yemeğe götürmesi ve benim için kurbağa bacağı ısmarlamasıydı.’ demiştim...
‘Acaba menüde hâlâ kurbağa bacağı var mıdır?’ diye sormuştum.
‘Varsa gidip yiyeceğim.’ demiştim...
Divan oteli menüsünde olmamasına rağmen kurbağa bacağı hazırlatıp beni yemeğe davet etti...
Gerçekten çok teşekkür ediyorum Nur Bilgin Hanım’a...
Uzun zamandır yediğim en iyi öğle yemeğiydi...
Şef Aydın Demir tam hatırladığım kurbağa bacağını hazırlamıştı...
Hele bir de aşure dondurması yedim ki...
Divan Oteli tam hatırladığımız hatta hatırladığımızdan bile iyi...