Ahmet Altan Uludere katliamının sorumlularının ortaya çıkmasını istediği Devlet Yardakçılığı ve Ahlak yazısı nedeniyle basın yoluyla Başbakan Erdoğan’a hakaretten mahkum oldu.
Bu haberi okuduğumda nedense önce gülümsedim.
Sanırım hala bir umudum var benim.
Bazen bir kitap, bir acı, bir olay, bir film, dalgın sular gibi salınan düşüncelerimizde büyük dalgalar yaratır, eski sorulara yeni cevaplar buldururken cevabını henüz bulamadığımız yeni sorular keşfettirir ya, kendinizle, hayatınızla, işinizle, hesaplaşmaya koyulursunuz…
Değişirsiniz…
Değişmeye izin verirsiniz.
Sanırım ben de Erdoğan’dan hala böyle bir şey bekliyorum…
Ülkedeki acılardan bir tanesiyle bir sabah farklı uyanmasını ve değişmesini bekliyorum hala.
Fazla bir ümit olabilir bu…
Ülkenin gerçeklerinden kopuk olduğunu düşünebilirsiniz duygularımın…
Ama ben hala bu ülkenin başbakanının yazıdan, fikirden, açıklıktan, şeffaflıktan korkmasını anlayamıyorum.
Uludere gerçeklerinin niye ortaya çıkarılmadığını kavrayamıyorum.
Bunları düşünürken, o yazıyı merak ettim.
Hemen açtım, bir daha okudum.
‘Değer miydi devletin zehirini içmeye’ diye bitiyor yazı.
Değer mi gerçekten devletin zehirini içmeye?
Sert bir yazıydı…
Ama doğru bir yazıydı…
Başbakan’a doğru soruları soran bir yazıydı.
Tam o anda, telefonuma bir mesaj geldi, belli ki hepimiz aynı anda haberleri okuyorduk.
Bu mahkumiyete ve başbakana öfkelenmiş bir dost yazmıştı, ‘çok geçmiş olsun’ diye bitiyordu.
Mesajın sonundaki ‘çok geçmiş olsun’ dileğini okuyunca bir an babama bir şey oldu sandım.
Yazıyla ilgili bir mahkumiyet kararı olduğunu unuttuğumu fark ettim hemen arkasından da.
O olay bir anda aklımdan çıkmıştı.
Çünkü bir yazar yazı yazar, bir devlet onu mahkum eder ve bir dost geçmiş olsun derse, bu, o kadar doğal bir şekilde anlayıp kabullenebileceğiniz bir şey olmuyor.
Defalarca yaşanmasına rağmen…
Bu topraklarda yönetcilerin yazarlara ve gerçeklere düşman olduğunu bilmenize rağmen…
Aklınız bunu bir çırpıda kabul etmiyor.
Ama gerçek bu.
Gerçek bu olsa da benim hala bir umutum var.
Askeri vesayet döneminde gerçeklerle yüzleşmekten korkmayan Erdoğan’ın yeniden aynı cesarete kavuşacağını umuyorum.
‘Uludere’nin sorumluları şunlardır ve gereklı hesap sorulacaktır” demesini bekliyorum.
Çok safça olabilir bu beklenti ama bir zamanlar çok başarılı olan önemli bir liderin gözümüzün önünde böylesine eriyip gittiğini görmek de çok üzücü.
Belki yakında Erdoğan’ı eleştirebilen hiç kimse kalmayacak medyada… Ama sanırım başbakanın sorması gereken soru şu:
Hiç kimse eleştirmezse Uludere gerçeği ortadan kayıp mı olacak?
Bunun hesabını bugün vermek, ilerde vermekten daha iyi değil mi?
Sert bir yazıydı ama doğru bir yazıydı…
Haberin Devamı