“Zekan tozlanmış senin” dedi…
Bir hışımla odadan çıkıp gitti.
Arkasından bakakaldım.
Ama en çok söylediği söze takıldım:
“Zekan tozlanmış senin.”
Beni ilgilendirmeyen ama sevdiğim iki insanın kavgasının tam ortasında duyduğum bu söz, uzun zamandır bir kavgada duyduğum en etkili ve kısa cümleydi.
Döndüm, odada kalan bu lafın “muhatabı” arkadaşıma baktım.
“Bu kadını seviyorum” dedi.
Bir kadınla bir erkeğin böylesine çarpıcı bir şekilde kavga etmesi sanırım her zaman olmaz.
En azından ben sık rastlamadım.
Hikayenin sonunu merak ediyorsanız küsmediler bile…
Hatta adam zekasının neden tozlandığını anlattı bize, güzel bir müzik eşliğinde.
Şaraplar içildi.
Eve dönerken onları, konuştuklarımızı, kadınlarla erkekleri düşünüp durdum.
Zekası tozlanan erkek dedi ki:
“Anatomi kitabının girişinde yazar ‘Kullanmadığını kaybedersin’ diye, ben de beynimi kullanmıyorum… Hepsi senin zekan ve bu ülkenin zekasızlığıyla ilgili.”
Sonra kendi aralarında konuştular uzun uzun.
Ben de denize bakarak düşünmeye devam ettim.
Beyin bir adale kütlesi…
Ve onu kullanmazsak kaybedebiliriz gerçekten, en azından “tozlandırırız…”
Acaba bizim ülkemizde zeka seviyesinin Aziz Nesin’i kızdıracak düzeyde düşük olmasının sebebi gerçekten beyinlerimizi kullanmamamız mı?
Hepimiz az da olsa çok da olsa geliştirilecek bir beyinle doğuyoruz.
Sonra ne oluyor da o beyinler hiç işe yaramaz tozlu bir et parçasına dönüyor?
Tam kadehlerini birbirlerinin gözlerine bakarak tokuşturuyorlardı ki onlara bunu sordum.
Bana bakmadan aynı anda cevap verdiler:
“Düşünmüyoruz da ondan… Beynin sporu düşünmektir.”
Demek düşünmek beynin sporuydu.
O halde düşünmenin yasak olduğu bir memlekette zekadan bahsetmek bütünüyle komik bir şeydi.
Bazı toplumlar insanları yaratmaya, düşünmeye teşvik eder, bazıları ise düşünmeyi, yaratmayı baskı altına alır.
Ve bu toplumlar arası farka baktığımızda zeka farkı dikkat çekici boyutta karşımıza çıkar.
Bizim zekalarımız tozlanmış gerçekten.
Belki de işe yaramaz bir et parçası taşıyoruz kafalarımızın içinde.
Yok yok, incelikler peşinde koşmama gerek yok.
Algılarımızın eksikliğine, sorunları kavrama biçimimize, çözüm üretme tarzımıza bakarsak kesin öyle.
Beyinlerini kullanmayan toplumlar lagarlaşıyor.
Refleksleri ağırlaşıyor.
Öfke nöbetleri etrafa saçılıyor.
Zekası tozlanan insanlar arttıkça farklılıklar azalıyor, aynılaşma başlıyor.
Farkında mısınız, bizde insanlar nasıl da birbirinin aynı?
Fikri ne olursa olsun aynı insanın zekası gibi zekaları…
O yüzden kavgalar komik oluyor.
Güya birbirlerine karşılar ama basbayağı birbirlerinin aynısılar.
Beyinsel düzeyleri aynı olan ama ayrı ayrı sevgi bayrakları altında toplanan insanlar, belli klişeleri karşılıkları olarak birbirlerine bağırıp duruyorlar.
Bu acıklı görüntü yıllardan beri var bu memlekette…
Demek bunun gerçekten bilimsel bir nedeni varmış.
Beyin kullanmadıkça tozlanıyormuş.
Geçmiş zamanlarda beyin gücü belki o kadar önemli değildi, aptal krallar olabiliyordu, zekası gelişmemiş zenginler görülebiliyordu ama şimdi mümkün mü bu?
İçinde olduğumuz çağda düşünmeyenlere yer yok gibi gözüküyor.
Dünya düşünenlerin iktidarına doğru gidiyor.
Sanırım bu lafı hiç unutmayacağım.
“Kullanmadığını kaybedersin.”
Tozlanır gider.
“Senin zekan tozlanmış”
Haberin Devamı