Şeffaf olmayan bu ortam hep aynı kuşkuyu yaratıyor: Haksızlık var

Haberin Devamı

Hayat... Sen plan yaparken başına gelen şeydir.

Bayılırım bu söze...

Dün sabah kalktığımda bugün için yazmayı istediğim konu tamamen farklıydı.

Ama Türkiye’de yaşıyorum.

Yazı yazmayı planlarken araba da çarpabilir, elektrikler de kesilebilir, gündem tam tersine de dönmüş olabilir.

Sınırları gayet geniş, zengin bir konudur burada hayat, sen planlar yaparken başına gelenler açısından...

İşte dün de öyle oldu.

Ben ne yazmak istiyordum, şimdi ne yazıyorum!

Ergenekon kapsamında evleri aranan ve gözaltına alınan gazetecilerle başladı gün.

Konunun tam ne olduğunu gelecek günler içinde daha iyi öğreneceğimizi tahmin ediyorum.

Hiçbir savcının keyfi arama emri vermeye cesaretinin yetmeyeceğini düşünüyorum ama bu aramalarda bir hukuksuzluk yapıldığına dair kuvvetli bir kuşku da kıpırdıyor içimde doğrusu.

Neden bu kadar karışık kafamız?

Neden bu kadar karmakarışık duygular içindeyiz çoğumuz?

Çünkü bilmemiz gereken en temel şeyler bize söylenmiyor.

Bugüne kadar ne devletin aldığı kararların nedenlerini biliyoruz, ne hukukun verdiği hükümlerin...

Bu şeffaf olmayan ortam da hep aynı kuşkuyu yaratıyor tabii, haksızlık var ve kandırılıyoruz kuşkusunu.

Oysa ki bazen de haksızlık yok ve kandırılmıyoruz.

Ama öyle hatalar yapılıyor ki artık kim haklı, kim haksız birbirine karışmış durumda.

Kafalarımızın içi allak bullak işte.

Bütün kavramlar birbirine girdi.

Bazen bir haksızı savunmak bazen de bir haklıya karşı çıkmak zorunda kalıyoruz.

Bu durum bazılarımızı suskun, bazılarımızı yalancı, bazılarımızı öfkeli, bazılarımızı da korkak yapıyor.

İnandığını bu kafa karışıklığı içinde bir başka şeye dönüşmeden anlatmak giderek zorlaşıyor.

Yıllar önce dinlediğim bir hikayeyi hatırlıyorum bu yaşadıklarımıza baktıkça.

Komünist olan ama Sovyetler Birliği’nde olanları pek de komünistçe bulmadığı için partisinden atılan Kapinski’nin verdiği bir röportajda anlattığı bir hikayeyi anlamıştı bir gün eve gelen bir dostumuz.

Bir ülkede halk iki kere ikinin altı olduğuna inanıyormuş.

Matematikçiler bu durumu araştırmışlar ve araştırma sonucu iki kere ikinin dört olduğunu keşfetmişler.

Durumu krala anlatmışlar hemen.

“Biz yıllardır yanılmışız iki kere iki dört ediyormuş.”

Kral da biraz düşündükten sonra:

“Halk yıllardır iki kere ikinin altı olduğuna inandı. Şimdi bunu birden değiştiremeyiz, önce alıştıralım. Siz iki kere ikinin beş olduğunu açıklayın önce” demiş.

Bizim ülkemizde de sanki tam bu durum yaşanıyor.

Artık kimse kolay kolay “İki kere iki altı eder” diyemiyor ama hala iki kere ikiyi de dört ettiremiyoruz bir türlü.

“İki kere iki beş”te sıkışıp kaldık.

Eski ve saçma inançların ezberlenmiş konforu bozuldu, kesin doğrulara da henüz ulaşamadık.

Kafalar karışmasın da ne yapsın?

***


Kasabalı seçmenler niye MHP’ye kayıyor?

Radikal gazetesinde okudum, oy değişimlerinin en hızlı yaşandığı bölgeler 3 bin ve 70 bin arası nüfusa sahip kasabalarmış.

BETAM (Bahçeşehir Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi) kasabaların oy tercihlerini inceleyen bir araştırma yayınlamış.

2009’da oy kullanan 48 milyon seçmenin 12 milyonu kasabalarda yaşıyormuş.

AK parti bu bölgelerde %25 e yakın oy kaybetmiş.

2007’den 2009’a AK Parti’nin en yüksek oy kaybettiği bölgeymiş kasabalar...

MHP’nin ise kasabalarda oy oranı %12 ile 15.5 arasında artmış.

BETAM, iktidar partisini terk eden oyun MHP’ye gittiğini, CHP’yi tercih etmediğini belirtmiş araştırmasında.

Çok ilgimi çekti bu.

- Kasabalılar CHP’yi kabul etmiyor.

- Kasabalılar AK Parti’ye kızıyor.

- Kasabalılar MHP’ye oy vermeye yatkın.

Neden acaba ve 2011 seçimlerinde bu durum ne kadar değişip ne kadar aynı kalacak?

Seçim yaklaşıyor, daha çok araştırma yayınlansa keşke...

***


CHP genç nüfusu böyle kaybediyor

Geçen gün de, araştırma şirketi olan ve seçimler öncesi araştırmalar yapan Tarhan Erdem yazıyordu, “2011 seçimlerini genç nüfus belirleyecek” diye...

Son seçimden bu yana 22 yeni vekil çıkaracak kadar yeni seçmen katılmış aramıza.

AK Parti Hükümeti bu genç seçmeni iyi analiz ediyormuş.

Sırf İstanbul’da 300 bin yeni seçmen varmış.

CHP ise ne yapmış?

Önce Merkez Gençlik Örgütü, İstanbul Gençlik Örgütü’nü görevden almış. İstanbul ayağa kalkmış.

CHP her zamanki gibi, bu karardan hemen vazgeçip il yönetimini görevine iade etmiş.

İstanbul’daki 300 bin yeni seçmen oylarını kime verecek acaba? Şimdi biraz daha netleşti AK Parti’nin MHP oylarına merakı?

CHP ne kasabada ne şehirde yokmuş ki...

DİĞER YENİ YAZILAR