Son zamanlarda neredeyse ilgimi çeken tek konu var; barış sürecinde bizim bilmediğimiz neler oluyor ve yıllardır beklediğimiz barış gerçekten olacak mı?
Silahlar sustu.
Bu muhteşem gerçeği biliyoruz.
Ama devamında ne olacak bilmiyoruz.
Bu “ateşkes” kalıcı bir barışa dönecek mi, dönecekse bu barışın şartları neler olacak?
Ve bu ateşkes nasıl kalıcı bir barışa dönecek?
Bu soruların benim açımdan böyle canhıraş bir hale gelmesinin nedeni Gezi olayları.
Gezi olayları bize bugünkü yönetimin özgürlüklerden hoşlanmadığını, her türlü iktidar aleyhtarı gösteriyi şiddetle bastırmaya yeltendiğini, iktidarı eleştirmenin yöneticiler tarafından bir “ihanet” olarak görüldüğünü, maçlarda atılacak sloganlara bile karışıldığını, basının 28 Şubat’ta bile görülmeyen bir baskının altına alındığını gösterdi.
Gösteri ve düşünce özgürlüğünün neredeyse tümüyle ortadan kaldırıldığı bir dönemden geçiyoruz.
Bugün yönetimi eleştiren bir gazeteci işsizliği de göze almış oluyor.
Fikirler özgürce tartışılamıyor.
Benim cevabını bulamadığım soru şu:
Özgürlük olmadan barış olur mu?
Özgürlük olmadan ateşkes olur, iki lider bize söylemedikleri bazı konularda anlaşır, silahlar susar.
Zaten ateşkesin olabileceğini de gördük.
Ama barış olur mu?
Olursa nasıl olur?
Bu savaş özgürlükler olmadığı için çıkmadı mı?
Kürtlerin özgürlükleri ellerinden alındı, bırakın anadillerinde eğitim yapmayı 12 Eylül’de anadillerini konuşmaları bile yasaklandı.
Özgürlükler olmadığı için başlayan bir savaş, özgürlükler olmadan nasıl barışa dönüşecek?
Bu ülkenin her ırktan, her dinden, her mezhepten bütün vatandaşları özgür olmadan nasıl kalıcı barışa kavuşabileceğiz?
Bu sorunun iki cevabı olabilir.
Birincisi, “özgürlükler olmadan da devletle Kürtler barış yapabilir” denebilir.
Böyle denirse “özgürlükler olmadan da barış yapılabiliyorsa Kürtler neden otuz yıl savaştı o zaman” sorusunun cevabının da verilmesi gerekir.
İkincisi, “Türkiye’de bir özgürlük sorunu yok” denebilir.
O zaman da, “susturulan ve işsiz bırakılan gazetecileri, gösteri yaptı diye tutuklanan insanları, gösteriler sırasında öldürülenlerin hesabının sorulmamasını nasıl açıklıyorsunuz” sorusunun cevabının verilmesi beklenir.
Yıllardır barış hayaliyle yaşıyoruz.
Erdoğan’ın kararlı duruşu ve Öcalan’ın resmen devreye girmesiyle barışa çok yaklaştık.
Ama biz barışa yaklaştıkça özgürlükler azalıyor.
Ben de merak ediyorum.
Barış ihtimali büyüdükçe neden özgürlük alanları küçülüyor?
Neden birbirine benzemeyen milyonlarca insan özgürlüklerini tehdit altında görerek sokaklara çıktı?
Bu milyonlarca insan komplolara alet olan aptallardan ve ajanlardan mı oluşuyor, milyonlarca aptal ve ajan mı yaşıyor bu ülkede?
Aslında sokağa fırlamalarına yol açacak bir baskı ortamı yok mu?
Ve asıl soru.
Özgürlük olmadan kalıcı barış olur mu?
Olursa nasıl olur?
Bu işleri benden daha iyi bilen birileri, bu soruların cevabını, hakaret etmeden, ihbar etmeden, insanların zekasını aşağılamadan, bütün göstericilerin “göbeğini kaşıyan aptallar ve ajanlar” olduğunu söylemeden verebilir mi?