İzmir sokaklarında orta yaşlı bir hanımla bir bey arkamdan bağırdı geçen gün;
‘Sanem Hanım biz vatanımızı seviyoruz, sevmeyenler utansın.’
Sesin nereden geldiğini anlamak için etrafıma bakındım, bankta oturan, kendi halinde bir çiftti gördüğüm…
Çıkardıkları sesin sahibi olamayacak kadar hayatla bağları kopmuş gibi donuklardı.
Sanki bir cevap versem ikinci cümleleri yoktu söyleyecek.
Ama ben önlerinden geçtikten bir süre sonra arkamdan bağırmışlardı.
Gülümsedim onlara…
İçimden Cem Yılmaz’dan esinlenerek, ‘vatan da sizi seviyor mu’ demek geçti ama vazgeçtim…
Dönüş yolunda o çifti düşündüm sonra…
Oturuşlarındaki donuk halleriyle, önlerinden geçenin ardından bağıracak kadar öfke dolu oluşlarını anlamaya çalıştım.
İzmir’de bir parkta oturan bir çift neden “vatan” diye bağırır?
Vatana bunun nasıl bir yararı olacağını düşünür?
Belki de öyle bağırmak içlerini rahatlattığından, vatanın onlara böyle bir yararı vardır.
Bilmiyorum farkında mısınız, bu ülkede artık neredeyse herkes lafa ‘ben vatanımı seviyorum’ diye başlıyor.
Böyle başlamak zorunda hissediyor sanki herkes kendini.
Sanki herkeste bir “vatan haini” damgası yeme endişesi bulunuyor.
Herkeste ‘ben değilim, peki sen?’ sorgulaması var gibi.
Ben de şunu soruyorum:
Başkalarının vatan sevgisini sorgulayan, o sürekli suçlayan, baskıcı vatan sevgisi nasıl bir şeydir?
Bir insan vatanı herkesten daha fazla sevdiğine nasıl ve ne hakla inanır?
Bu hastalıklı güvenin kaynağı nedir?
Niye ben vatanımı sizin belirlediğiniz ölçülerle sevmeliyim?
Kendi vatanımda kime hesap vermek zorundayım?
Fakat nerede işini sevmeyen, işini doğru dürüst yapmayan, kendinden memnun olamayan insan varsa vatan sevgisine yüklendiklerini görüyorsunuz.
Eskiden bunu asker yapardı…
Hepimize tek tip bir vatan sevgisi anlayışı biçmişlerdi…
Öyle olmamızı istiyorlardı.
Çünkü işlerini kötü yapan adamların, bu eksikliğin tartışılmasını önlemek için buldukları en etkili yöntemdi bu.
Aslında şimdi de öyle.
İnsanlar kendilerini ürettikleriyle, fikirleriyle ortaya koyamadıkları vakit gelsin vatan sevgisi, gelsin Atatürk.
Siz hiç işini iyi yapan birinin durup dururken vatan sevgisinden bahsettiğini duydunuz mu?
Duyduğunuzu sanmam.
Peki bizler neden vatanımızı sevdiğimizi göstermeye bu kadar meraklıyız?
Neden bir başkasını sınama yöntemimiz ya vatan sevgisi, ya dindarlık ya da Atatürk üstünden oluyor bu memlekette?
Neden yaptığımız işlerle, başarılarımızla yarışmıyoruz birbirimizle?
Bunu istesek bile yapabilir miyiz sizce?
Bizler, işimizi iyi yapmayı vatan sevgimizden daha öne koyabilir miyiz?
Dindarlar da pek farklı değil.
Ne kadar Müslüman olduğumuzu merak ediyorlar sürekli onlar da.
AK Parti de, ne zaman gerçekten yapması gerekenleri yapmaktan vazgeçti bizimle uğraşmaya başladı.
Sanki onlar ne kadar vatan severse o kadar vatan sever, onlar ne kadar dindarsa o kadar dindar olacağız.
Ne daha fazla, ne daha az.
Ölçü onlar.
Bu hakkı nereden buluyorlarsa…
Önüne gelen bize bir ölçü gösteriyor…
Siz boşverin bizlere ölçü göstermeyi, siz işinizi iyi yapın, vatan severliğinizi ülkeye getirdiğiniz özgürlükte, mutlulukta, huzurda görelim.
Dindarlığınız, ahlakınızda, vicdanınızda, insafınızda gözüksün.
Kendisi işini iyi yapmayıp, ona buna vatanseverlik dersi vermeye kalkanlara vatansever, kendileri ahlaktan, vicdandan uzaklaşıp ona buna dindarlık dersi vermeye kalkanlara da dindar denmez.
Onlar, vatan ve din üzerinden payelenmeye çalışan insanlardır.
En masumları, bana seslenen o yaşlı çift gibi olanlar.
Onların kimseye bir zararı yok.
Bankta oturup bağırıyorlar öyle… Eksikliklerini böyle kapatmaya çalışıyorlar.
Gene de tabii bu tür insanların sadece o acıklı halleri sizi üzüyor, o kadar.