En son, geçen hafta Çarşamba günü Wall Street Journal gazetesinin Uludere haberinden sonra artık iyice emin oldum.
Gazetenin ‘O geceki ilk istihbarat predatordan yani Amerikan insansız hava aracından geldi, Türklere Amerilalılar iletti’ haberinin ardından Genelkurmayın kendisine güldüren açıklamalarına ve gerçeklerin tüm çıplaklığıyla gözükmesine rağmen hükümetin hala bu olayı çözmekte neden bu denli umursamaz, duyarsız korkak davrandığını anladım…
Hükümet, Türk ordusunun 34 insanın ölümüne yol açmış hatasında bile bu denli pasif kalabiliyorsa aklı fikri önündeki üç seçimdedir.
Wall Street Journal’ın haberine göre ‘Amerikalılar pretadorun daha fazla görüntü çekmesini teklif etmişler,Türk subayları bunu reddetmiş ve insansız araçları başka yerlere yönlendirmelerini istemişler.’
İnsanın kanı donuyor bu haberlerin doğru olma ihtimalinde bile…
Hükümet ise hala orduyu koruyor.
Başbakan, önce yerel seçimlere girip oradan “cumhurbaşkanlığı” seçimlerine atlamayı düşünürken belli ki “devletle barışmaya” çalışıyor. Devlet üzerinden milliyetçilerin oylarını toplamayı hesaplıyor.
Bu hesabına da Kürtleri kurban ediyor.
Çoktandır Kürtlerin haklarından sözetmekten vazgeçti.
Uludere’deki sessizliği de artık Kürtlerden oy beklemediğini gösteriyor bence.
Bunca yıldır haksızlığa uğrayan Kürtlerin son olarak Uludere’de karşılaştıkları insafsız uygulama ortadayken bir hükümetin ve başbakanın sessizliği, aldırmazlığı, Kürtlerin oylarından da “hayır dualarından” da vazgeçtiğini göstermez mi?
Üstelik birkaç aydır AKParti, Mart 2014’te yapılacak yerel seçimlerin erkene alınmasını tartışıyor.
2014’te bir başka seçim daha var çünkü, Cumhurbaşkanlığı...
Öne alınırsa 2013’te yerel, 2014’te cumhurbaşkanlığı, 2015’te de genel seçim yapılacak…
Ve başbakan,“başkanlık sistemi de neden oylanmasın” diyerek aklının tamamen bu seçimlerde ve seçim
stratejilerinde olduğunu da hissettiriyor her defasında…
Mahmut Övür yazdı, ‘Bu strateji, başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerdeki devasa altyapı yatırımlarının bitimiyle de örtüşüyor.
İstanbul’un yüz yıllık hayali Marmaray hattı Ekim 2013’te bitiyor.
O tarihte Kadıköy’den
Kazlıçeşme’ye yani Anadolu’dan Avrupa’ya Boğaz’ın altından trenle geçmek mümkün olacak.
Kadıköy-Kartal metrosu bu yıl sonunda hizmete giriyor.
Hızlı tren Ankara’dan İstanbul Pendik’e ulaşıyor.
Ankara’da da Başkent ray Sincan- Kayaş arasında hayata geçiyor.
İçinde otellerin, alışveriş merkezlerinin olduğu yeni modern tren garı bitiriliyor.
İzmir’de Egeray, kenti doğudan batıya geçiyor hattaTorbalı’ya kadar uzanıyor.
2013’te ilk kez DDY, lüks otobüs kalitesinde yerli tren setini devreye sokuyor.’
Yapılan işler gerçekten etkileyici.CHP’nin hiçbir seçim stratejisi olmamasına rağmen iktidarın ince ince örülmüş,renk renk nakışlanmış planları insanı etkiliyor.
Ama sonra bakıyor ki tüm bu akıl dolu stratejiler sadece “bazıları” için…
Toplumun bütünü, bütün kesimleri 7için değil bunlar, Başbakan “Batı bölgelerinin” kalbini kazanmak istiyor, Doğu’nun kalbini kırmaktan çekinmiyor.Öyle olmasa, bir yanına Genelkurmay Başkanı’nı, öbür yanına Milli Savunma Bakanı’nı oturtup kamuoyunun önüne çıkar başbakan, katliama yol açan tüm gerçekleri ayrıntılı olarak anlatır, iktidarı adına özür diler hatta gerekirse ağlar ve bu faciaya neden olanları görevden alır…
Ama böyle yapmıyor.
Bu muhteşem hizmetler benim aklımda Uludere’de öldürülen insanlarla biraraya geldiğinde, bütün bunlar bana sanki “Uludere’de öldürülenleri unutmamız, Kürtlerin çektiği acılara değinmememiz” için verilmiş rüşvetler gibi gözüküyor.O zaman gözümde bir değeri kalmıyor.
Ben Erdoğan’ın “başkanlığını” hızlı metrolarda, öldürülen insanları vicdanımdan silerek kutlamaya razı değilim.
Metrolara, hızlı trenlere binmek isterim ama bunu temiz bir vicdanla yapmak isterim.
Unutulmuş, unutturulmuş ölüleri aklımdan silerek değil.
Başbakan için “başkanlık” Uludere köylülerinden daha önemli olabilir ama benim için o insanlar her türlü seçimden de, hizmetten de daha önemli.
Ben kimsenin öldürülmediği bir ülke istiyorum.
Önce insanları öldürmeyin, metroyu sonra düşünürüz.