Öcalan barış sürecinden çekilir mi?

Haberin Devamı

Dün Abdullah Öcalan’ın ‘böyle giderse barış sürecinden elimi çekerim.’ dediğini okuduğumda içim sıkıldı birden... Korktum...

Barış sürecini gerçekten geride kalmış hissettim...

Gazeteleri okumaya devam ettikçe bazen endişelerim arttı bazense gereksiz paniğe kapıldığımı düşündüm...

Ama içimde kekremsi bir tad kaldı günün sonunda... Gerçekten barış olacak mı, merak ettim...

Olacak tabii olacak dedim kendi kendime ama demokrasi olmadan nasıl olacak diye düşünürken, Ocak ayında yazdığım yazı geldi aklıma...

***


‘ Yılardır hiç görmediğimiz tam ne olduğunu bilmediğimiz bir masal kuşundan bahseder gibi demokrasiden konuşuyoruz. Kimimize göre bu demokrasi çok yırtıcı… Kalleş hatta… Topraklarımıza gelirse vatanı pençeleriyle paramparça edecek. Kimimize göre de o masal kuşu gelirse herkes güler yüzlü, hoşgörülü olacak… O kuş her kanat çırptığında hayat daha güzelleşecek… Hepimizin hayatı değişecek. Kimilerine göre de demokrasi para demek… Hukuk demek… İnsan hakları demek…

Zenginlik getirecek demokrasi demek.

İnsanın eksikleriyle yaşama tutunabildiğine inanırım ben… Eksik parça, varlığı güçlendiren bir şeydir… O eksiği bulup tamamlama arzusu, yaşam enerjisi yaratır…

Eksiğiniz sizi besler…

Hayatı tekrar tekrar eksik yerinizden doğurma şansı bulursunuz, bana sorarsanız… Ben buna inanırım yani… Eksik yeriniz hayat dinamonuzdur…

Varlığımızın en önemli parçalarından biridir eksik yeriniz. Ve eksikliklerimiz hiç bitmez. Her eksiğimizi kapadığımızda başka bir eksiklikle karşılaşırız.

Böyle ilerleriz. Ama kapatamadığımız bir eksikliğimiz olursa, o zaman hayatımız orada takılır kalır.

Toplumlar için de bu böyle diye düşünüyorum… Eksik yerin seni belirler. Bizi her şeye rağmen çökmekten kurtaran şey o eksiği kapama çabamız, demokrasi arayışımız. İnsan gibi yaşamaya duyduğumuz özlem, bizi ileriye taşıyor… Eksiğimiz bizi uyanık tutuyor… Yani en azından birilerimizi…

Çünkü yeniden yeni bir hayat doğurma şansımız var demokrasi eksiğimizden. O eksiğimizle dönüşeceğimizi, değişeceğimizi hissedebiliyoruz. O eksiğimizi kapadığımızda da sıra başka eksiklikleri kapamaya gelecek. Ama önce demokrasi eksiğini kapatmak gerekiyor.

Çünkü demokrasisi tam işlemeyen bir ülkede barış yapmaya çalışıyoruz. Demokrasi olmayınca, ne barış oluyor, ne gelişme oluyor, ne bilim oluyor, ne yaratıcılık oluyor. En azından olması gerektiği kadar olmuyor.

Şimdi her zamankinden fazla o eksiği kapatma isteğine ve gücüne ihtiyacımız var… Yoksa, demokrasi olmayan yerde barış nasıl olacak?

Barış, üretimi olmayan, doğru dürüst bir anayasası olmayan bir ülkede nasıl olacak? Üretimi bu kadar az olan bir ülkede demokrasi, demokrasisi bu kadar az bir yerde barış nasıl olacak?

Olmuyor da zaten… Bir türlü eksiğimizi kapatıp bir üst düzeye, bir üst düzeydeki eksikliğe geçemiyoruz. Cumhuriyet tarihi boyunca demokrasiyi ülkeye getirememişiz. Askeri vesayet buna engel olmuş.

Askeri vesayetten kurtulduk ama gene demokrasi eksiğini kapatacak adımı atamıyoruz. Bu sefer de siviller, “askeri vesayetin” kendi bünyelerinde yarattığı sakatlıklardan kurtulamıyorlar. Askeri vesayetin baskıcılığının siviller eliyle yürütülmesini istiyorlar.

Eksiklik, o eksikliği kapatmak isteyene büyük bir güç veriyor, buna inanıyorum. Ama o eksikliği kapatmak için uğraşmaz, hayatınızı o eksiklikle sürdürebileceğinizi sanırsanız, bu sefer de o eksiklik hayatınıza yerleşip bir sakatlığa dönüşüyor.’ diye yazmıştım...

***


İçim daha da sıkıldı, bunu okuyunca...

Koktuğumun başımıza geldiğini, demokrasi eksiğinin sakatlığa dönüştüğünü düşündüm..

Hiç ilerleyemediğimiz gibi hatta belki de geriledik demokrasi alanında...

Siz ne diyorsunuz?

Paniğe gerek var mı, yok mu?

Abdullah Öcalan süreçten çekilir mi çekilmez mi?

Çekilirse neler olur?

Ya da bu ülkeye demokrasi ve barış gerçekten birgün gelir mi?

DİĞER YENİ YAZILAR