Leyla Zana ‘Kürtlerin ne istediğini Kürtlere soralım, özerklik, bağımsızlık, federasyon’ deyince CHP’den Muharrem İnce, ‘TC masa başında kurulmadı, savaş meydanlarında kuruldu. Bedelini ödersin, gelir alırsın’ dedi...
Aradan 24 saat bile geçmedi.
İnce’nin çözüm diye önerdiği silah, o sabaha karşı Uludere’de çocuk yaştaki 35 Kürdü öldürdü.
F16 uçaklarının bombalarıyla parçalandılar.
Aralarından biri 12 yaşındaymış.
“Kimseye fikrini sormayız, bizim fikrimize aykırı fikrin sahibini dinlemeyiz, cevabımız silah olur” diyen bir anlayışın eninde sonunda varacağı yer kendi halkını bombalamaktır.
İster bilerek, ister yanlışlıkla.
Sonunda çocukları öldürürsünüz.
Bunlar ölen ilk Kürt çocukları değil ki...
Ceylan var, Canan var, Muhammed var...
Çocuklar öldürülüp duruyor.
Biliyorum şovenlik, düşmanlık, fanatiklik büyük alkış alıyor...
Akla, sağduyuya, insanca ölçülere, barışa değer veren giderek çoğalsa da hâlâ az...
İntikam çığlıkları bıraksanız dört bir yanı sarıyor...
“Durun bir dakika, çocukları öldürüyorsunuz” deseniz vatan haini sayılıyorsunuz...
Tamam, bayrak, vatan, toprak önemli de insan önemli değil mi?
Vatanın her şeyini seviyoruz da bir insanını sevemiyoruz, ne tuhaf...
“Kürtlere soralım” önerisinin cevabı, “bedelini ödersin” oldu.
Bu mu bedeli?
Kitle halinde ölümler mi?
Sigara kaçakçılığıyla birkaç kuruş kazanmaya çalışan çocukları parçalamak mı?
O çocukların canından daha kıymetli ne olabilir bu hayatta?
Kürtlere sormayalım ne istediklerini.
Savaşalım.
Fikrini söylemek isteyene, fikrinin bedelini ödetelim.
Öyle mi?
Bu ölümlerden vicdanı titremeyenler girsin “bedel ödeticilerin” safına.
Ben onlardan değilim.
Ben “çocuklar öldürülmesin artık” diyenlerdenim.
Bu ölümleri durdurmak için sorabileceğimiz herkese soralım.
Soralım, bu ölümler nasıl durur.
Gözümün önünde sıra sıra dizilmiş çocuk ölüleri, kulaklarımda “bedelini ödersiniz” sözleri, kimsenin fikrinden, isteğinden dolayı bedel ödememesini istiyorum artık, yeter bu kadar bedel.
Hâlâ doymadınız mı bunca kana, bedele?
O çocukların Kürt ya da Türk olması ne fark eder artık, onlar ölü çocuklar, parçalanmış çocuklar, yaşayabilmek için 12 yaşında katır sırtında geceleri sınırları geçmek zorunda olan çocuklar, yaşayabilmek için ölümü göze alan çocuklar.
Çocuk onlar.
Ölü çocuklar.
Bu ülkeyi yönetenler, yönetmeye talip olanlar, partiler, siyasetçiler, siz hepiniz, sizin göreviniz bu çocukları yaşatmaktı, beceremediniz.
Bana ne sizin laflarınızdan, siyasetinizden, partinizden.
Bu çocuklar niye öldü, bize bunu anlatın.
Başka çocuklar ölümden nasıl kurtulacak, bize onu anlatın.
Bedel’i anlatmayın artık bize, savaşı anlatmayın, bize çocukları nasıl yaşatacaksınız onu anlatın.
“Kürtlere sorun” diyene “bedelini ödersin” diyen akılla siz çocukları yaşatamazsınız, siz ucuz kahramanlarsınız, siz çocukların bedenleri üstünden siyaset yapan insanlarsınız, partiniz, rozetiniz, ambleminiz hiç fark etmez, siz hepiniz aynısınız.
Siz, öldürmeyi tercih edensiniz.
Çözmek yerine savaşmayı seçensiniz.
Savaşı siz seçtiniz ama ölen çocuklar oldu.
Artık “sormayı” öğrenin ne olur, dinlemeyi öğrenin, görevinizin öldürmek değil yaşatmak olduğunu öğrenin.
Lanet olsun, yeter bu kadar ölüm.
Şu çocukların cesetlerine bir bakın da...
Savaşı, bedeli ondan sonra övün.
Ben o çocukların annesi değilim, sadece anne olduğum için bu kadar ağlıyorsam, o çocukların anneleri nasıl ağlıyordur, nasıl yanıyordur içleri.
Bir de bunu düşünün.
Düşünecek bir aklınız, çocuk ölümleriyle titreyecek bir vicdanınız varsa tabii...