Tarih hep devlete karşı ayaklanan halklardan söz eder. Filmler, kitaplar hep bunu anlatır.
İsyankar olan, söz dinlemeyen halktır hep.
Tarihçiler kralların padişahların döneminde biçimlenen bu anlayıştan kendilerini kurtaramadıkları için olsa gerek, devleti kendisine karşı ayaklanılan, halkı da ayaklanan olarak görmeyi kolayca benimsemişler. Nasıl oluyor da ülkenin asıl sahibi olan halk, kendisine hizmet etmekle görevli bir kuruma karşı ayaklanıyor diye sormamışlar hiç.
“Devletin efendi, halkın kul” olduğu anlayış, tarihi yazanların da dokusuna derinlemesine sızmış ne yazık ki….
Ama tarih bir gün tersinden yazılacak…Buna inanıyorum.
Büyük bir ihtimalle de bugünleri anlatmak için olacak bu.
Tarih, devlete karşı ayaklanan halktan değil, halkına karşı ayaklanan devletten söz edecek.
Bugün Türkiye’de bir ayaklanma var. Devlet, efendisine yani halka karşı ayaklanıyor…
Neredeyse bütün kurumlarıyla devletin ayaklandığını, halkın elini ayağını bağladığını, sesini kısmaya, televizyonunu, gazetesini susturmaya, yaşama alanlarını sürekli daraltmaya, kendi geleceğinden söz etmesini yasaklamaya çalıştığını hep beraber görüyoruz.
Politikacılar işin başında.
Ekmeğini halka gerçekleri anlatarak kazanması gereken medya ise mesleğin en peşmürde dönemini yaşıyor…
Medya kendisinin de içinde olduğu halkı tutmuyor. Medya halktan yana değil… Saf değiştirmişler, ayaklananlara katılmışlar ve halkın sesini duyuracak en önemli yolu da bu ihanetleriyle böylece tıkamışlar... Göz göre göre yalan söylüyorlar.
Ve en şaşırtıcısı da hâlâ medyadalar ve kendilerine gazeteci
diyorlar.
Bunu diyebiliyorlar!
Dün Kerem Altan T24’de medyanın gerçekleriyle ilgili gerçekten insanı sarsan bir yazı yazmıştı.
Medyada tanıdığı bazılarının neden sansür yaptıklarını, niye demokrasi savunuculuğundan kullanışlı aptallığa yatay geçiş yaptığını merak ediyordu…
“Keşke”, diyordu “o gazeteciler her şeyi açıkça yazsalar da ‘dürüst’ duran adamlardan üç ayda yalancı şahit yaratabilen bu alo Fatih rejiminin iç yüzünü herkes görse.”
Ve şimdi karşımızda bir de internet yasası ve MİT yasası var… Her anımızı fişleyerek ayaklanıyorlar.
İzleyecekler, dinleyecekler, dosyalayacaklar, yasaklayacaklar, özel hayat diye bir alan bırakmayacaklar, istediklerinin konuşulmasını, istemediklerinin susturulmasını sağlayacaklar.
Bazılarıyla isteyerek susacak… İsteyerek susacak…
İnsan karar veremiyor hangisi daha kötü susturulmaya çalışılmak mı yoksa herşeyi bilerek bile bile susmak mı?
Halkın sesi yok, basını yok, temsilcisi yok ve bir ayaklanmayla karşı karşıya.
Bir tek şu an gelişmiş dünya bizim halktan yana…
Devletin baskısını durdurmaya uğraşıyorlar.
Bugün halka karşı ayaklanan, Türkiye’yi sığ bir çukura gömmek isteyen “yöneticiler” sadece kendi halklarına karşı değil dünyaya ve çağa karşı da ayaklanıyorlar.
Neresinden tutsan elinde kalıyor Türkiye… Ama 75 milyonluk bir halkı uzun süre tutsak almalarının, dünyaya karşı ayaklanmalarının başarıya ulaşması mümkün değil.
Şu an çıkarılan yasalar, medyanın ve hukukun içler acısı hali, yalanın, iftiranın bu kadar kolay dile getirilmesi ümidimizi kırıyor biliyorum ama insanoğlunun tecrübeleri sonunda daima halkın galip geldiğini gösteriyor.
Bugün de böyle olacak…
Hangi tuhaf hukuksuzluğu yaparlarsa yapsınlar sonunda kaybedecekler.