Haberin Devamı
Çocukluğumdan beri meraklıyımdır…
İnsanların kendilerinin bile bilmediği onlara ilişkin dolambaçlı duyguları, tepkileri, davranışları anlamaya…
Tahmin etmeye…
Bunu en çok kendime meraklı olduğum için yaparım aslında…
İnsanları anlamaya çalışarak kendimi tanımak isterim.
Saatlerce bir kafede, otobüs durağında, bankalarda, sokaklarda insanları izlerim…
Küçücük, kimselerin fark etmeyeceği hareketlerine bakarım…
O hareketten koca bir hayatı anlamaya çalışırım.
Ve hep saklananları görürüm nedense…
Hepimiz onları görürüz aslında bakarsak…
Sakladıklarımızı görünmez sanmamız kendimizi akıllı, diğerlerini aptal sanmamızdandır…
Hepimiz itinayla gerçek ‘biz’i saklıyoruz…
Peki gösterdiğimizin ne kadarı gerçek biziz?
İki hafta önce oyunculuk atölyesine başladım.
Oyuncu olmak istemiyorum ama bir oyuncunun sahnede olduğu kadar özgür olmak istiyorum hayatta…
Bedenimi, sesimi, ruhumu tam da istediğim gibi yönetmek istiyorum…
Sınırlarımı, korkularımı, egomu, ihtirasımı salıvermek istiyorum…
Derinimde ne olup bittiğini sezmek istiyorum…
Ne kadarım kendi sahtekarlığıma esir onu anlamak istiyorum…
Kilit altında sakladığım gerçek duygularımı görmek istiyorum…
Gerçekten düşündüklerimin ne kadarı hayatıma yansıyor, neler var söylemediğim kuytularımda, bir sinir kriziyle ya da büyük bir acıyla ya da muhteşem bir sevinçle kabuğunu çatlatıp ortalara dökülecek neler biriktiriyorum içimde bilmek istiyorum…
Sevip de söyleyemediğim, özleyip de açıklayamadığım neler var…
Korkaklıklarım, kaygılarım mı var diplerde yoksa cesaretim mi bir işaret bekliyor benden su yüzüne çıkmak için…
Bilmek istiyorum.
Düşünsenize çoğumuz ‘günahtan’ korktuğumuz için hayallerimizi kendimizden saklayıp Tanrı’yı bile kandırmaya çalışıyoruz…
Şimdi günahları sevmiyor muyuz yani biz?
İşte ben bu her şeyi itinayla derinlerine sakladığım içimdeki kutuyu açmak için oyunculuk atölyesine başladım.
İlk dersin ilk sorusu da ‘ne kadarınız gerçek sizin’ sorusuydu.
Aslında oyunculuk hepimizin hayatının içinde var.
Hepimiz rol yapıyoruz zaten, öyle değil mi?
Kadınlar, erkekler, çocuklar, anneler, babalar, politikacılar…
Hepimiz işte…
Birbirimizi kandırmak için roller yapıyoruz.
Hayatla oyun, gerçekle rol hep iç içe gidiyor…
Ama bazen insan kendi yalanlarından sıkılıyor başkalarının yalanlarından çok.
İşte o zaman hayatındaki rolleri, sahtekarlıkları, olgunlukmuş diye yutturmaya çalıştığı hamlıkları söküp atmak istiyor kendinden.
Kendini özgürce yaşamanın en büyük sanat olduğunu anlıyor…
Kendi doğasındaki gerçeği bulup gösterme sanatı.
Benim için oyunculuk atölyesi de tam böyle bir şey…
Hayatımdaki bütün rolleri bırakıp gerçekten rol yapmayı öğrenmek için… Sahnede rol yapmayı öğrenerek, hayatta gerçek davranmayı öğrenmek için…
Rol yapmayı öğreniyorum.
Böylece, hayatın içindeki “amatör” oyunculuğumdan, rol yapma alışkanlıklarımdan, gerçeği farkına bile varmadan saklamaya çalışan sıkıntılı çabalarımdan kurtulacağımı düşünüyorum.
Rol yapmayı öğrendiğimde, kendimi rol yaparken daha iyi yakalayabileceğim çünkü.