Hayat tabii ki yaşanan acılarla beraber durmuyor, akıyor... Üstelik de tüm güzelliğiyle.
Ama çoğumuz için acılar, güzellikleri örten koca bir karanlık artık...
Tüm güzel şeyler Güneydoğu’da ne olduğunu tam bilmediğimiz belki de hiç ilgilenmediğimiz acılarla beraber gömülüyor sanki...
Her gün ölüm haberleri alıyoruz…
Her gün yıkım haberleri alıyoruz.
Korkunç fotoğraflar geliyor….
***
Sur’da olanları ve acılarını soluk soluğa izlerken, her gün ölen gencecik insanların fotoğrafına bakarken düşünüyorum.
Yaşıyoruz, yönetiyoruz, üzülüyoruz, seviniyoruz, her birimiz ötekini ondan daha ‘büyük’ olduğumuzu düşündüğümüz için eziyoruz, hırslanıyoruz, her defasında daha fazlası için kavga ediyoruz ama bunların hiçbiri genç insanları ölümden kurtarmaya yetmiyor.
Zaten bununla ilgilenmiyoruz...
***
Bizim bu hayatta bir sözümüz, bir gücümüz olması gerekmez mi?
Genç insanları ölümden kurtarmak hepimizin sorumluluğunda değil mi?
O zaman bu sessizlik neyin nesi?
Nasıl içimize sindiriyoruz Cizre’de, Sur’da olanları?
Ne oluyor da bu kadar aldırmaz davranabiliyoruz?
Bu ağır bir insafsızlık değil mi?
Ortak irademizin kurbanları onlar.
Aynı hataları sürekli yapıyor ve sürekli aramızdan birilerini kurban veriyoruz.
Ve hiç sormuyoruz, “hangi hatalarımızla kendi parçalarımızı ölüme ve acıya kaptırıyoruz” diye.
***
Yıllardır süren bu acıların sorumlusu biziz.
Yanlış insanları seçtiğimiz, hayatı denetlemek için hiç bir çaba göstermediğimiz, yanlışları gördüğümüz halde onları düzeltmediğimiz, düzeltmek için kılımızı kıpırdatmadığımız , bütün hatalarımızın sorumluluğunu “kadere” yükleyerek içimizi rahatlattığımız için,biziz...
***
Bu ülkenin ve bu toplumun çok yıllar öncesinden yaşanan acıları sorgulaması , bu acıları önlemenin yollarını araması, yöneticileri çözüm bulmaları için zorlaması gerekiyordu.
Bunu yapmadık.
Her şeyi yöneticilerden bekledik…
Ve onlar her defasında kendi siyasi çıkarlarına göre çözümü savsakladılar.
***
Yaşananlar her gün biraz daha ağırlaşıyor.
Mahalle aralarında tanklar geziyor, binalar bombalanıyor, çeşitli ırklardan ama hep genç insanlar ölüyor.
Biz o ölüleri “bizden” ve “onlardan” diye ayırıyor, onların insan olduğunu neredeyse unutuyoruz.
***
Büyük bir felaket yaşarsak eğer bu kimsenin değil, bizim suçumuz olacak.
Genç insanlarımıza sahip çıkmadığımız, birbirimizi sahiplenmediğimiz, insanları kurtarmayı değil sadece “galip” gelmeyi önemsediğimiz için tarih bizi cezalandıracak.
Ve korkarım cezalandırmak için de çok uzun beklemeyecek.