Lenin ‘Küçük bir hatayı büyütmenin en iyi yolu onu savunmaktır’ diyor.
Bunu duyunca insan Lenin’in Türkleri tanıdığını düşünüyor, değil mi?
Türkleri çökertebilecek tek bir güç var yeryüzünde…
Türkler…
Ve Türklerin hata yaptığını kabul etmeme konusundaki inanılmaz kararlılığı.
Hatalarımızı savunmayı bir kenara koydum, biz hatalarımıza aşığız sanki…
Hatalarımızı çok seviyor, asla onların bir hata olmadığını savunuyoruz.
Çok sıkışırsak, yaptığımız hataların nedeni olarak başkalarını görme eğilimi taşıyoruz. Düşünsenize bir sabah uyandık ve bir baktık ki bu ülkenin başbakanı kendi halkına savaş açmış…
Sanırım, yani bana öyle geliyor ki başbakanın çevresi bu savaşı destekleyen savaş hayranları gibi davranıyor…
Sanki başbakana diyorlar ki ‘Senin gibi birine bunu nasıl yaparlar, sakın geri adım atma, yok et onları.’
Başbakan da yok edilebilir sanıyor kendi halkını. Oysa çevresinde biri ‘Küçük bir hatayı büyütmenin en iyi yolu onu savunmaktır, aslında sen o gençleri anlayabilecek birisin, öylesin, sen vazgeç direnmekten’ dese, belki bir şeyler değişirdi.
Gezi direnişi sırasında yaşanan devlet vahşeti ve direnişçilerin cesur mizahı arasında bir babalar günü geçti, tam fark edemedik. Ama ben o gün kendimi, babamı, başbakanı ve kızını düşündüm.
Bütün bu türbülansın içinden babasıyla beraber geçiyor Sümeyye Erdoğan da…
Ve ne hissettiğini düşündüm, onun yerinde olsam ben ne hissederdim diye düşündüm. Baba kız ilişkileri yeryüzünde özel bir büyüsü olan, tadı başka hiçbir akrabalık ilişkisine benzemeyen, gücü yüksek bir ilişkidir bana sorarsanız…
Babanız öyle olduğunu göstermese de sizin gözünüzde yanlış davranan bir adam durumuna düşmek istemez.
Kimse payına düşen hayranlığı zedelemek istemez… Kendine rağmen bile…
Babalar da tıpkı kızları gibi, o özel ilişki, o hayranlık hep devam etsin ister.
Ben Tayyip Erdoğan’ı gençlere yaklaştırabilecek gücün kızı Sümeyye olabileceğini düşünüyorum bazen.
Babam bunu yıllar önce sanırım verdiği bir röportajda söylemişti, sonra da hiç unutmadım, ‘Çocuklarımın mutlu ve dürüst olmasını isterim, ben de onların gözünde dürüst ve iyi olmak isterim, benim öyle olmadığımı düşünürlerse, bir yerde yanlış yapıyorum demektir.’
Birçok baba da böyle düşünür.
Belki yapmak istediği pek çok şeyden, işlemek istediği pek çok günahtan, Allah korkusundan değil, çocuklarının kendisini günahkar bulmasından korkarak vazgeçer.
Bunun iyi bir ölçü olduğunu biliyorum.
Hiçbir baba çocuklarının gözünde yanlış yapmış olmak istemez.
Lenin “Küçük bir hatayı büyütmenin en iyi yolu onu savunmaktır” diyor…
Ben de diyorum ki, bir babayı hata yapmaktan, hatasız olduğuna inanmaktan, hatayı savunmaktan çocukları kurtarabilir…
Bu bir başbakan bile olsa böyle olur bana kalırsa. Politikada, politİkacıların ihtiras dünyasında insani ilişkilere yer var mıdır ki diyebilirsiniz, ben her yerde insani ilişkilere yer olduğunu sanıyorum.
Başbakanlar da dahil herkesi insani ilişkileri, ailesi, eşi, çocukları etkiler, bazen de çok olumlu etkiler.
Biliyorum bu, bunca ciddi analiz, sosyolojik tahlil, çıkar çatışmaları, siyasi hesaplar arasında epeyce naif bir düşünce. Ama arada bir naifleşmekten kimseye bir zarar gelmez.
Acaba Sümeyye Erdoğan’la babası neler konuşuyor? O konuşmalardan hayata neler yansıyor?