“İçlerinden bebekler gibi ağlayarak öldüler hepsi de. Uğruna öldükleri,uğruna savaştıkları şeyi unuttular.
İnsanın anlayabileceği şeyleri düşündüler. Bir arkadaş yüzünün hasretiyle öldüler. Bir ana, bir baba, bir kadın ve bir çocuk sesini duymak içini inleyerek öldüler.
Doğdukları yeri son bir kere daha görmek, son bir kere daha görebilmek için yürekleri acıyarak öldüler.
Yaşamak için derin iç çekişlerle, sızlanarak öldüler.
Neyin önemli olduğunu biliyorlardı. Hayatın her şey demek olduğunu biliyorlardı. Hıçkırıklar içinde haykırarak öldüler bunun için.
Ölüm anlarında kafalarından geçen tek cümle; ‘yaşamak istiyorum,yaşamak istiyorum, yaşamak istiyorum’ olmuştu…
Bunun için başı bacaklarından daha alçaktaymış gibi gelmişti ona.
Sebep bacaklarının olmamasıydı. Hafif gelmişti vücudu. Hava da hafifti.
Havayla kıyaslanınca bir tırnak bile daha ağır sayılırdı.”
***
Bu, bir kitabın arka kapağı...
Geçen gün Galata’da yeni bir dükkanda eski kitaplara rastladım...Beklenmedik bir anda karşıma çıkan kitap, beni derinden sarstı.
Kitabın orijinal adı “Johnny Got His Gun”, Johnny Silahını Kaptı diye çevirdiler bizde...
Kitabın kapağında, savaş karşıtı edebiyatın baş yapıtı yazıyor...
***
Soğuk Savaş’ın kasvetli yıllarında McCarthy ve arkadaşlarının 1950’li yılların sonuna değin sürdürdüğü komünist “cadı avı” listesinde olan, Kelebek, Exodus, Spartaküs, Audrey Hepburn’ün dünya çapında tanınmasını sağlayan Roma Tatili gibi filmlerin senaristi Dalton Trumbo’nun romanı bu...
Aynı zamanda senaryosunu yazdığı ve filme çektiği kitap.
Metallica’nın One parçasının klibinde tümüyle bu filmin görüntüleri vardır...Zaten One, bu hikaye üzerine yapılmış bir şarkı...
***
Demokrasi için savaşa gönüllü giden Johnny savaş sırasında yaralanır ve kollarını, bacaklarını, koku alma yeteneğini, gözlerini,kulaklarını kaybeder...
Bir hastane odasında hayalleri ve rüyalarıyla yaşarken, kafasını yastığa vurarak mors alfabesiyle beni öldürün diye yalvarır...
***
Johnny’nin “demokrasi” uğruna milyonlarca gençle birlikte savaşıp öldüğü o savaştan sonra Amerika, McCarthy yüzünden demokrasinin dışına çıkarak karanlık bir dönem yaşamıştı.
İnsanlar fişlenmiş, izlenmiş, işsiz bırakılmış, tutuklanmıştı.
Uğruna savaşılan demokrasinin ağır bir darbe aldığı o dönemde Dalton Trumbo da bu karanlıktan nasibini almış büyük acılar çekmişti.
***
Bazen demokrasi mücadelelerinde böyle büyük sapmalar olabiliyor.
McCarthy gibi bir adam çıkıp bir ülkeyi karanlığa boğabiliyor.
Ağır bir faşizm yaşanabiliyor.
Demokrasi uğruna hayatlarını verenlere ihanet edilebiliyor.
***
Ama uzun sürmüyor bu.
Bu karanlığı yaratanlar lanetlenirken, o karanlığın bir süreliğine de olsa kurbanı olan Dalton Trumbo gibi cesur ve haysiyetli adamlar onurlandırılıyor.
McCarthy’ler sonsuza kadar iktidarda kalmıyor.
Hiç bir zaman hem de...
Bütün mesele, böyle zamanlarda cesaretle ve dürüstçe durabilmekte...