Masum kalamıyorsak bu kimin suçu?

Haberin Devamı

Bu aralar çok sevdiğim seyler okuyorum… Okuyanus Yayınları’ndan çıkan Ralph Waldo Emerson’un İnsanın Görkemi kitabı çok etkiledi beni mesela.

Amerikalı düşünür-şair-yazarın Türkçe’de ilk defa yayınlanan denemeleri… Ve aslında rahip…

Çekici bir karışım değil mi, daha en baştan.

***


1882’de öldüğünü düşünürsek, Türklerin kendi dillerinde Emerson’u keşifleri bayağı gecikmiş.

Kitabı okuyunca bu gecikmenin neye mal olduğunu çok iyi anlıyor insan…

Hayatı ve insanı ve doğayı ve Tanrıyı o kadar merak etmememize rağmen hala keşfedemedik biz…

Bütün çırpınışlarımız da bu yüzden belki de…

Emerson’un denemeleri içinizi rahatlatacak…

Cümleleri sizi yatıştıracak…

***


Esra Yalazan’ın Zaman’ın Kitap ekinde Emerson’la ilgili yazdığı yazıyı da çok sevdim.

“Emerson’un Türkçe’de ilk kez yayımlanan denemelerinden oluşan ‘İnsanın Görkemi’ni okumaya başladığımda doğrusu edebi hazzı bu kadar yüksek ve aynı ölçüde incelikli metinlerle karşılaşacağımı ummuyordum. Daha evvel birkaç şiirini bildiğim yazarla ilk kez gerçekten tanışmış olmanın sevinciyle sayfaları çevirirken Amerikan edebiyatına, şiirine neden ilham vermiş olabileceğini de keşfettim.

Peki aralarında Walt Whitman, Emily Dickinson, Wallace Stevens, Robert Frost gibi şairleri derinden etkilerken Nietzsche, William James gibi farklı ekollerden gelen felsefecileri neden heyecanladırmıştı?

Netice itibarıyla ahlaki idealizmi, kavramları, tabiatı, sanatı, dini kendi ilkeleri ve inancıyla anlatan, 19.yy Amerika’sında yaşamış bir rahipten söz ediyoruz.

Kitabın son denemesi, Harvard’da yaptığı ‘İlahiyat Fakültesi Söylevi’ döneminde oldukça tartışılmış.

Sezgilerin başkalarından devralınamayacağına inanan Emerson ‘Gerçek inancın sınavı, elbette, ruhu cezbetmesi ve buyruğu altına alması, kudretle ilintili olmalıdır, nasıl doğa kanunları insanın elinin hareketlerini idare ediyorsa, inanç da öyle buyurgan olmalıdır ki ona itaat etmekten zevk ve şeref duyalım. İman, gündoğumunun ve batımının ışığı, gökyüzünde uçuşan bulut, cıvıldayan kuş ve çiçeklerin kokusuyla hemhal olmalıdır.’’’

Ve diyor ki Emerson ‘İnsan Tanrıyla bir olduğunda yalvarmaz… Özel bir gayeye ulaşmak için dua etmek hırsızlık ve alçaklıktır… Bir başka sahte dua türü de pişmanlıklarımızdır… İnsanların duaları iradenin hastalığı ise inançları da zihinlerin bir hastalığıdır…’

***


Tanrı fikri hem felsefecilerin hem de edebiyatcıların ilgisini çekiyor kaçınılmaz olarak . Tıpkı bizim çektiği gibi…

Tanrı fikrine sahip herkesin Tanrı’ya sormak istediği sorular var.

Ahmet Altan da beni çok sarsan yeni romanı Son Oyun’da o soruları Tanrı’ya sorarken bütün kaderimizi sorgulamış, bütün hayatımızı, yaşadıklarımızı, günahlarımızı...

Bazılarını bizim de düşündüğümüz, bazılarını hiç düşünmediğimiz, bazılarını sormaya cesaret edemeyeceğimiz sorular bunlar. Ve gerçekten çarpıcı olan o, kaçınılmaz soruyu da soruyor Ahmet Altan , günahlarımızdan kimin sorumlu olduğunu…

“Bunca günahı yaratıp da masum kalabilmek ne muhteşem bir yetenek.

Tanrım, sen bunun için mi büyüksün?

Yarattığın günahlar arasında masum kalabildiğin için mi?”

***


Ve, biz masum kalamıyorsak bu kimin suçu?

Masumiyetimizden ve günahkarlığımızdan kim sorumlu?

Herşey Tanrının ‘yazdığı’ gibiyse…

Kim gerçekten?

DİĞER YENİ YAZILAR