Olayları analiz ederken, o konuya “dışardan” bakabilmenin katkısının çok önemli olduğuna inananlardanım.
İçerde kalmak çoğu zaman insanı gerçeğe karşı körleştiriyor.
Çıkıp, meseleye dışardan bakmak, çoğu zaman herşeyi
berraklaştırır çünkü...
Bunun en iyi örneğini pazartesi günü federasyonun açıklamasını izlerken gördüm...
Mehmet Ali Aydınlar’ı, federasyonun şike soruşturması
ile ilgili önceki gün aldığı, daha doğrusu almadığı kararları açıklarken çok dikkatli dinledim.
Gerçeklerle değil, dengelerle ilgilendiğini henüz ikinci cümlesine geçtiğinde fark ettim.
Gerçek bir açıklama yapmayacağı; süslü, hukuki
ağırlığı olan cümleleri arka arkaya dizmesinden belliydi.
Gerçeklerin basit ve sade, yalanların ise süslü ve karışık olduğunu hepimiz biliriz, değil mi?
Mehmet Ali Aydınlar daha birinci cümlesinde, cesur ve net olmayacağını hissettirdi çoğumuza...
Gerekçeleri olduğuna eminim ama hiç biriyle ilgilenmiyorum.
Benim ilgilendiğim, Aydınlar ve ekibinin temiz futbola olan inancımızı zedelemeleri...
Pek çok şeyin bilindiği halde konuşulmaması, benim için
anlaşılması zor bir durum.
Gerekçe ne olursa olsun...
Manasızca gösterişli, içeriğiyse yazılı bile açıklanabilecek o toplantıda pek çok detay da
gözden kaçtı aslında...
Bir medya mensubunun “Avrupa Kupaları’na katılacak temsilcilerimizin durumu ne olacak?” sorusu olmasa, Aydınlar Avrupa konusuna hiç değinmeden toplantıyı kapatacaktı mesela...
“Kendilerini şüpheli gören varsa şimdiden
katılmayabilir. UEFA da suçlu oldukları kanıtlanırsa ceza verir. Bu sorunun muhatabı ismi geçen ve şüpheli kulüplerdir” dedi cevap olarak...
Gerçekten duyduğum en tuhaf cevaptı bu...
Üstelik, TFF’nin Avrupa’ya katılıp katılmama konusunda
bir sorumluluğunun veya en azından rehberliğinin bulunması beklenirken...
Aydınlar, Avrupa boyutunun içinden net biçimde çekildi.
“Bizi ilgilendirmez, kulüpler kendi başının çaresine baksın” dedi açıkça...
UEFA ile kulüpler baş başa şimdi:
* Şikeye karışmakla suçlanan F.Bahçe, Beşiktaş ve Trabzon’dan herhangi birisi Şampiyonlar Ligi veya Avrupa Ligi’nden çekilirse kamuoyu ve yargı nezdinde
suçunu açık biçimde kabul etmiş olacak.
* UEFA organizasyonlarında yola devam kararı alır ise UEFA Disiplin Komitesi’nin medyada yayınlanan tapeler, yapılan
konuşmalar ve kurulduğu düşünülen bağlantılar ile ilgili
kulüplerimizi “kırmızı oda”ya çağırma ihtimali var. Yunan takımı Volos’un aldığı caydırıcı ceza önlerinde dururken, söz konusu takımların Avrupa’da atacağı her adımı iyi hesap etmesi gerekiyor.
Dolayısıyla TFF kararını “Ohh! Aklandık” şeklinde
yorumlayacak her kulüp, kendi sorumluluğunun arttığını ve TFF’nin kendilerini yalnız bıraktığını bilmek durumunda...
Herkesin şikayeti aynı: “Futbolun tadı kaçtı”
İşin bir de sosyolojik tarafı var.
Twitter’da iki gündür yüzlerce mesaj aldım. Öfkeli Fenerbahçe taraftarları dışında, meseleye
rasyonel bakanların hepsi de aynı şikayette bulunuyor:
- En büyük keyfimizi elimizden aldılar..
- İki aylık soruşturma, tutuklama, salıverme, tape
trafiğinin ardından Süper Lig’i geçen sezon hiçbir şey olmamış gibi devam ettirmek ve kararı
iddianameye bırakmak futbola olan güvenimizi sarstı.
Bu tepkilere bakarak sadece TFF’yi suçlamak da haksızlık olur.
Geçen sezonki maçlar üzerinde manipülasyon yapan yöneticilerin, toto oynayan karanlık adamların, kayıtsız
futbolcu ve teknik adamların suçu elbette daha fazla...
Taraftarın küme düşme ve puan silmeye sıcak bakmadığını, her takımın ucundan-kenarından bu işlerle alâkası olmasının radikal karar alma imkanını azalttığını da kabul ediyorum.
Ancak gerçeği isteyenler, futbolu sahiden sevenler TFF’den ve Mehmet Ali Aydınlar’dan sap ile samanı ayırmasını ve futbola güven konusunda hayâl kırıklığı
yaratmamasını bekliyor.
Hâlîhazırdaki kafa karışıklığını daha da karışık hale getirmek ve suçlananları suçlarıyla beraber PFDK’ya yahut sahaya göndermek TFF’yi gerçekten “acıklı” bir hale getirdi.
“Çözmeye gücü yok” görüntüsü verdi çünkü...
Futbolun başının çaresizliği, futbolun kirliliğinden bile kötü gözüktü gözüme.“Mehmet Ali Aydınlar’ı bu denli çaresiz bırakan şey ne acaba?” diye düşündüm?
Dengeleri gözeterek futbol tarihinin en cesur ve en dürüst adamı olma fırsatını tepmesi beni gerçekten üzdü.
Keşke, en başta suçlamaların “kritik ve ciddi” olduğunu
medyaya açıklamasaydı...
Keşke 15 gün önce “Biz şimdiden ne karar alacağımızı
biliyoruz” demeseydi...
O halde “Madem karar almayacaktın, 3 haftadır insanları niye bekletiyorsun, ligi niye boşuna erteledin?” sorusunu da cevaplamalılar.
İstinye’deki TFF bürosu çıkışında ayaküstü ağzına dayanan mikrofonlara verdiği gelişigüzel cevaplar, Aydınlar’ın imajını zedeliyor.
Bu algılamayı zaman içinde değiştirmek onun için zor olacak!
Şarampolden aşağı yuvarlanan araba gibi!
Şike konusundaki yorumlar nedeniyle yay gibi gerilen F.Bahçe taraftarı, TFF’nin kararını “Bakın işte! Biz şike
mike yapmamışız. Şimdi bunu söyleyen herkesten intikam almamız lazım” diye yorumluyor.
Herkese, sağa-sola saldırgan mesajlar yazıyorlar.
Kendilerine “azgın” dediğim için büyük tepki
gösteren kontrolsüz gücün kafa karışıklığı ikiye katlandı şimdi.
Oysa ki, Mehmet Ali Aydınlar’ın o ‘çekingen’ konuşmasında bile “Bazı maçlarda şike kanaati oluşturacak bulgular var” mesajı net biçimde okunuyordu.
Türkiye’de gerçeklerle kimse ilgilenmediği ve herkes sonuca odaklandığı için F.Bahçe, Beşiktaş, Trabzon ve diğerlerinin durumu iyice içinden çıkılmaz bir hal aldı.
TFF’nin bu kararı bir beraat değil....
Sadece erteleme...
Yani “Biz savunmaları almadan net kararı veremeyiz. Verirsek tazminat davalarına zemin hazırlamış oluruz. Bu işin yargılaması uzun bir süreç...
Kararı, eylül ayından sonra kurulacak Spor Mahkemeleri’ne bırakıyoruz” diyorlar.
Teknik bazı zorluklardan, kamuoyu beklentisinden, alelacele ve acemice hazırlanmış bir yasa yüzünden radikal karar
alınamadı; futbol deyimiyle top çevrildi ama bunun acısı artacak tribün olaylarıyla çıkabilir.
Çok dikkat etmek lazım...
Taraftarların sabırlı, yorumcuların dikkatli, karar
vericilerin ise adil olmaları gereken kritik bir süreç.
Benim bildiğim ve tanıdığım M.Ali Aydınlar’a yakışan, iyice kontrolden çıkan bu süreci acilen kontrol altına almak olmalı.. Ona hâlâ inanıyorum.