Haberin Devamı
Ben kusursuzluktan çok kusurların çekici olduğuna inananlardanım.
“Ancak birbirimizi kusur ve eksiklerimizle gördüğümüzde birbirimizi gerçekten sevebiliriz” diye düşünenlerdenim.
Bir kadınla bir erkek en keskin biçimde birbirlerinin kusurlarını görseler sevemezler mi birbirlerini gerçekten?
“Beni ancak tüm gerçeğimle,eksiklerim,kusurlarımla gören bir erkek beni sevebilir” diyenlerdenim ben.
Kusurlarımı sevmeyen biri beni nasıl sevebilir ki?
Ama nasıl da, biri bizi tüm gerçeğimizle görse hiç sevmez zannediyoruz, değil mi?
Hatta zannetmiyoruz, hayatta en çok buna kuşku duymadan inanıyoruz.
‘Gerçeğimizi’ saklanacak en büyük parçamız diye biliyoruz.
Hep merak ediyorum o korktuğumuz gerçeğin içinde ne var, başkalarına benzemeyen, sadece bizde olan o ‘kötülük’ ne olabilir ki?
Karşılıklı soyunabilsek, beraberce çıkabilsek saklandığımız mevzilerden birbirimize benzediğimizi göreceğiz aslında.
Benzer zayıflıkların, benzer kötülük planlarının, benzer çocuksu incinmelerin, benzer kıskançlıkların, benzer korkuların sahibiyiz hepimiz.
Sevmenin ve sevilmenin kaynağında kusurlarımızın yattığını niye bize kimse öğretmiyor, bilmiyorum.
Kusurların tılsımından niye hiç kimse bahsetmiyor?
Eksiklerin yerini sahte erdemlerle doldurmak ve karşımızdakinin de bunlara inanıyormuş gibi yapması, insanların gerçekten birbirini sevmesini engelleyen en önemli barikatlardan biri bence.
Kusurları değil de sahte erdemleri seven insanları anlayamıyorum.
Gerçekten soruyorum, hiç mi çekici gelmiyor yara bere içinde, eksikleri olan gerçek insanlar?
Tabii ki geliyor…
Karşımızdakinin kusurlarına bağlanıyoruz.
Sadece bunu kendimize bile itiraf edemiyoruz.
Aksinin doğru olduğunu sezsek bile bir türlü değiştiremediğimiz o güçlü inançta yatıyor her şey, “biri beni tüm gerçeğimle görse sevmez.”
Ve hep beraber aynı duayı edip duruyoruz, ‘biri çıksa, beni olduğum gibi sevse, ona tüm ömrümü veririm.’
Eskiden kadınların erkeklerden çok daha fazla kendi gerçeklerinden korktuklarını düşünürdüm.
Erkeklerin kendilerine olan meraklarının azlığı, onları daha fazla cesur yapardı gözümde.
Kadınlar, erkeklerin kendilerini tanıdığından daha fazla kendilerini tanıdıkları için bilirler eksiklerini, yamalarını, saklanacak köşelerini çünkü…
Ve büyük bir ustalıkla onları saklarlar sevdikleri adamlardan.
Kimselerin de o kusurları görmesini istemezler.
Ama epeydir böyle düşünmüyorum artık.
Erkeklerin de kadınlar gibi tüm eksiklerini sakladıklarını, bunların ortaya çıkma ihtimalinden korktuklarını, öfkeye kapıldıklarını, acı çektiklerini gördüm.
Olduğu gibi sevilme arzusu erkeklerde de var.
Çünkü erkekler de tıpkı kadınlar gibi nerelerini saklayacaklarını öğrenmiş ve kusurlarının çekiciliğini unutmuşlar bizim gibi.
En çok da güçsüzlüklerinden, korkaklıklarından korkuyorlar.
Bir erkeği korktuğunu bilerek sevecek bir kadın yok mudur?
Olmaz mı?
Aslında hepimiz erkeklerin neleri saklamaya çalıştıklarını görmüyor muyuz, onları sakladıklarıyla birlikte sevmiyor muyuz?
Sadece bunu ne onlara, ne kendimize söylüyoruz.
Kusurlarını saklamaya çalışan bir erkek mi yoksa kusurlarını açıkça söyleyen bir erkek mi daha çekici?
Aynı soru kadınlar için de geçerli, kusurlarını saklayan kadın mı yoksa kusurlarını söyleyen kadın mı daha çekici?
Hepimiz doğru cevabı biliyoruz.
Ama kusurlarının değerini bilecek kadar akıllı, bunları söyleyecek kadar cesur olmak da, öyle birini bulmak da kolay değil.
Belki de onun için hep birlikte yalan söylemeyi, saklanmayı tercih ediyoruz.