Kendi sessizliğimizle kirleniyoruz...

Haberin Devamı

Ben ne zaman biri, bir toplum, bir ülke aniden ve çok sinirlenirse kuşku duyarım…

Özellikle de bu öfke çevresinde olan yanlışlar ve eksiklerle ilgili ise…

Çünkü insan kendisinden de rahatlıkla bilebilirki ne zaman bir günahımızı saklamak istersek daha çok bağırırız.

Ve bizim toplum çok uzun yıllardır birbirine dürüstlük, vicdan, adalet, hak hukuk öğretmeye çabalıyor.

Herkes adaletten bahsediyor…

Herkes haksızlıklardan…

Herkes dürüstlükten…

Ve herkes birbirine, birbirindeki yanlışlar için bağırıyor.

Küçük hatalar bizi öfkeden çıldırtıyor ama cinayetler, işkence-ler, savaşlar bizi hiç tedirgin etmiyor.

***


Katillere kızmıyoruz…

İşkencecilere kızmıyoruz…

Hak yiyenlere aldırmıyoruz…

Ama sokaktaki her yanlış park etmiş araba için tüm toplumu düzeltecek kadar lafımız var.

Önemsiz meselelerde bağırarak kendi günahlarımızı saklamaya uğraşıyoruz çünkü her cinayette, her işkencede sessizliğimizle parmak izimiz bulunuyor hepimizin…

O yüzden bu sahte bağırmalarımız.

İstanbul Emniyet İl Müdürlüğü’ne yapılan atamalarda Terörle Mücadele Şube müdürlüğüne “sabıkalı bir polisin” sorumlu müdür yardımcısı olarak getirilmesi bana bunları yazdıran.

Çünkü öğrendik ki o polis bir işkenceci…

Kadınlara işkence altında tecavüz eden biri…

Bu yüzden AİHM’de Türkiye’yi mahkum ettiren biri…

Ve şimdi hiç kimse bu atamayla ilgili isyan etmiyor.

***


Bazı adamlar vardır, onların gülüşleri insanı öfkelerinden daha çok korkutur…

Alışkın olmayan yüzlerinde gülümsemeleri niyetlerinin kötülüğünü daha da belirgin yapar…

Bir başkasında dostluk işareti olacak gözlerdeki o tebessüm onların yüzünde tehdit olur…

Ürperirsiniz.

İşte ben de başka toplumlarda çok göz alıcı olacak dürüstlük, vicdan, adalet sözlerini burada duyunca ürperiyorum…

Çünkü kadınlara işkence yapan, onlara tecavüz eden, AİHM’de mahkum olan bir polis terörden sorumlu emniyet müdür yardımcısı olabiliyor bu ülkede.

Kimse gerçek haksızlıklardan, gerçek yanlışlardan, gerçek acılardan bahsetmiyor.

***


Polislerin işkenceci olmasına aldırmıyoruz bile…

Gençlerin ölmesi, kadınların işkence görmesi karşısında hiç sesi çıkmayan bizler en küçük haksızlıklar karşısında ‘hiç haksızlığa gelemem’ tiratları atmaya bayılırız…

O işkenceci polisin kadınlara yaptıklarını okuyunca buz kesti her yanım.

Şimdi merakla bekliyorum sessizliğimizle ortak olduğumuz bu karanlığı örtmek için, unutturmak için acaba bugünlerde hangi ‘haksızlıklara’ bağıracağız.

***


Ama bazen tek bir ses yetiyor koca bir sessizliği bastırmaya…

İşçi Köylü Gazetesi’nin yazı işleri müdürüyken gözaltına alınan Asiye Güzel 4,5 yıl hapis yatmış ve işkencede başına gelenleri hapishanede yazmış.

“Asiye: İşkencede bir tecavüz hikayesi.”

Kalabalıklar bu kadar sessiz ve korkakken tek başına bir kadın çıkıyor ve koca bir toplum için ses oluyor.

Ve bu toplum bu sesi duymamak için direniyor.

İktidar, “bir kadının ırzına geçtiği” için mahkum olan adamı terfi ettirip önemli bir göreve getiriyor.

Bu utandırıcı atama karşısında susuyorlar sonra da en küçük meselelerde bağırış çağırışlar, “haklılık” nutukları.

İşkencecilerin yükselmesine sesi çıkmayanların “haklılıktan” söz etme hakkı var mı?

Sessizlik herkesi işkenceye ortak ediyor.

Herkes kirli bir suça bulaşıyor.

Bütün toplum kendi sessizliğiyle kirleniyor.

Ve herkes sessizliğini bağırarak unutturmaya çalışıyor…

DİĞER YENİ YAZILAR