İşaret Fişeği…

Haberin Devamı

Yüzümde müstehzi bir gülümseme var…

İçimde eglenceli bir utangaçlık.

Tuhaf bir çekince sarıyor düşüncelerimin etrafını…

Elimde genç bir adamın ilk kitabını tutuyorum…

İşaret Fişeği…

Ömer Altan.

Mehmet Altan’ın oğlu.

Yazıya oturmadan çok düşündüm… Ömer’in yazdıklarını çok sevdim ama bunu yazmak o kadar kolay değil.

Soyadımız Altan, hem başlı başına bir övgü, hem de taşınması zor bir ağırlık.

Ama bunların hiçbirine aldırmayacak kadar iyi bir kitap tutuyorum elimde.

Ömer ‘evet hepimiz yazıyoruz’ mahcubiyetini elimden almış.

İşaret Fişeğini severek okudum.

İçinde 10 tane yazı var… Her biri bir başka hayatı anlatıyor.

‘Susarlar anlatmayı beceremeyenler’ diye başlıyor kitap…

‘Anlatmaktan vazgeçenler, anlaşılmayacağına karar vermişler, diğerlerinden ümidi keşmiş olanlar…Susarlar hata yapmaktan geri duranlar, kendini açığa çıkarmaktan korkanlar, zannettikleri kişi olmadıkları, zannettikleri dünyada yaşamadıkları gerçeğini hazmedemeyenler…Olaylar ve olgular dünyasıyla baş edemeyenler, tüm olasılıkları yaşadığını düşünenler, güçlü olarak görülmeye ölesiye ihtiyaç duyacak kadar güçsüz olanlar susarlar.’

***


Sekizinci yazıya geldiğimde Orson Welles’e rastladım Ömer’in satırlarında.

Orson Welles denince aklıma, bir arkadaşımın yıllar önce ‘mutlaka sesini duy Orson Welles’in’ dediği gelir…

Bilmiyorum siz duydunuz mu hiç?

Ama daha önce duymadıysanız bile Ömer’in satırlarından duyabilirsiniz.

‘Dünyayı keşfetmeye açtır Welles. Büyüklerin meclisinde büyük adam rolü yapar. 15 yaşında babasını kaybedince rolünü kendine yakıştırmak zorunda kalır. Babasından kalan parayla Avrupa’yı fetheden Welles radyo aktörlüğüne kancayı takar. Henüz 19 yaşındadır. Sesini o kadar ustaca kulanır ki radyodan, radyoya yetişemez hale gelir, kanunları araştırdıktan sonra bir ambulans kiralayarak ulaşmaya başlar stüdyolara.’

Yurttaş Kane’i çektiğinde ise 24 yaşında Orson Welles.

Fimi düşününce zamanımızın kahramanları geliyor aklıma… Sinemayı bütünüyle değiştirdiği gibi hikayesiyle de çarpıcı bir film Yurttaş Kane.

Bir medya patronunu anlatıyor…

Savaş çıkartacak kadar güçlü gerçek bir patrondan esinlenerek o filmi çektiği söyleniyor.

Bir insanın para, hırs ve güçle nasıl değişip vahşileştiğini, bir yandan da hiç değişemeyerek, çocukluğunu özleyerek annesinin koynunda kaldığını anlatıyor film.

***


Ömer’in kitabı elimdeyken, Taraf’da Perihan Maden’in röportajını okuduğumda Başbakan Tayyip Erdoğan için ‘ana kuzusu’ dediğini gördüm.

Bu tür insanların derinliklerinde hep bir “ana kuzuluğu” yatıp yatmadığını da doğrusu merak ettim.

***


Ömer, sanat dünyasının ‘dahilerini”, onların hayatlarını, saklı yanlarını anlatmış.

Ama bu dahiler diğerlerinden daha farklı olanlar, hayatın ‘armağanlarına’ çok da fazla aldırmadan, inandıkları yolda mücadeleden hiç kaçınmayanlar.

Anlattıklarına uygun bir dil seçmiş Ömer, hayata meydan okuyan, epeyce asi ve şaşırtıcı bir dili var.

Anlattıklarından epeyce şey öğrendim, anlatımından çok tat aldım.

İyi bir yazar geliyor diye düşündüm.

Hayattan ve sanattan korkmayan bir yazar.

Söyleyecek lafı olan biri.

Sanatı seven, anlattığını aydınlatan bir işaret fişeği.

Sanatın isyankarlarının isyankar bir biçimde anlatılması ilginizi çekiyorsa bu ‘fişeğe’ bakın derim.

DİĞER YENİ YAZILAR