Haberin Devamı
Uzun zamandır sabahları erkenden yürüyüşe çıkıyorum… Sabahları havanın, şehrin, hayatın serin sadeliği öyle çarpıcı ki.
Geceyi nasıl geçirdiğini bilmediğim pek çok insana rastlıyorum sabahları.
Çoğu mutlu değilse de hoşnut ve dingin gözüküyor.
Asık yüzlü insanlar görmüyorum sabahları, akşamları gördüğüm kadar…
Ve düşünüyorum , bu insanlara gün boyu ne oluyor diye… Neden günler bizi böylesine hırpalıyor acaba?
İnsanlar neden anlaşamıyor?
Aslında her yaz başı aynı şeyi düşünüyorum ben:
“İnsanlar niye anlaşamaz?”
İnsanlar doğada bunca mucize varken neden anlaşamaz?
Tüm kavgaların yalan olduğunu her bahar dallar çiçeklendiğinde her yaz başı meltemler estiğinde bir kez daha anlıyorum ben.
Mevsimlerin değişimi bana geçiciliğimizi, milyarlarca yıllık doğanın içindeki önemsizliğimizi, kısa hayatlarımızın içindeki çatışmaların beyhudeliğini hatırlatıyor.
Mevsim dönümlerini en sarsıcı ve ümitli biçimde baharlarda, yaz başlarında kavrıyorum. Sonra her sonbahar dallar kupkuru kaldığında da nedense ben de hepimiz gibi geçiciliğimizi unutup yeniden anlamsız çatışmaların parçası oluyorum.
Kendimi ve hayatı gereğinden fazla ciddiye alıyorum ben de sizin gibi.
Hayat ve insanlar ağır geliyor o zaman bana.
Ben insanlardan vazgeçtikçe “yaz hayallerine” sığınıyorum galiba…
O hayal sanki beni kendimden, insanlardan, hayattan ve çatışmalardan koruyor.
“Yaz hayali” bana yaklaştıkça da bütün çatışmalar ve anlaşmazlıklar bana biraz anlamsız gözüküyor.
Neden sakin ve huzurlu duramadığımızı merak ediyorum.
Ve, aynı soru yeniden çınlıyor içimde.
İnsanlar neden anlaşamıyor hayatla, birbirleriyle?
Yağmurlar bu ara dinmeden yağsa da, yeşil erikleri, kiraz çiçekleri, ılık geceleri, derin derin içimize çekeceğimiz sabah serinlikleri, patlıcan kızartmaları, uzun yemek molaları, deniz kenarları, kum tanecikleri, boş şezlong bulma teleşıyla yaz geldi. Her çölün kendi vahası vardır ya…
Her adımda biraz daha yaklaşıldığına inanılan…
Çölün tüm zorluklarına dayanma gücünü bulduğumuz, vahanın varlığına olan inanç…
İşte yaz da tam öyle benim için…
Hayatın zorluklarına karşı var olduğuna inandığım vaham.
Her yaz başı, bir kez daha açılıyorum hayata…
Kendi içimdeki vahaya belki bu yaz rastlayacağımı umarak.
Tüm savaşlara, didişmelere, haksızlıklara, kederlere, acılara hep aynı nedenle dayanıyorum, ‘bu yaz her şey çok güzel olacak.’
Yaz mevsimine biraz fazla anlam yüklediğimi biliyorum.
Sanırım bu çocukluktan, öğrencilik dönemlerinden kalan bir alışkanlık.
Ama yakışmıyor mu sizce de yaza bu hayal?
Bunu, ılık rüzgarları, soğuk denizleri, sıcak geceleriyle yazdan başka ne yapabilir?
Duyguları keşfetmenin en güzel mevsimi. Çıplak ayaklı olmanın, sarhoş olmanın, dans etmenin, kahkahanın en yakıştığı mevsim…
Yaz geldi bunca yağan sert yağmura rağmen… Her şey daha iyi olacak.
Gerçek böyle olmasa bile bana umut veren bu hayali taşımaktan hiç vazgeçmiyorum.
Bu hayalin varlığı bile bana yetiyor bazen. Siz de sizi bu hayatın sert yağmurlarından koruyacak hayallerinize sığının…
Çünkü gerçek oluyorlar biliyor musunuz?