Haberin Devamı
Pazartesi günü, Prof. Ergun Özbudun’un NeşeDüzel’le yaptığı röportajı heyecanla okudum. Benim cevabını aradığım sorulara gerçek bir hukukçunun verdiği cevaplar vardı orada.
Ama sadece röportaj değil hayat da o gün cevaplar verdi akla takılan sorulara.
‘Özgürlük ve demokrasi olmadan barış olur mu’ demiştim… En ünlü yazarlarımızdan birinin işsiz kaldığı haberi geldi.
Bu son gelişme “yazarlarına tahammül edemeyen bir hükümet Kürtlere hakkını nasıl verecek”sorusunu da ekledi hayatımıza.
Peki, demokrasisiz barış olacağına inananlar buna nasıl inanıyor?
Niye bazılarımız her şeyin ‘iyi’ olduğuna bütün varlığıyla inanmış vaziyette?
Çünkü buna inanmak mecburi.
Her şeyin mükemmel olduğuna inanmadın mı işsiz kalıyorsun.
Demokrasiyle ilgili kuşkuları bulunanlar, siyasi iktidarın baskıcı yöntemlerini eleştirenler derhal susturuluyor.
Yazabilmek için siyasi iktidarın her lafına inanacaksın, sorgulamayacaksın, eleştirmeyeceksin.
Prof. Ergun Özbudun, tüm sorunları açıkçca ortaya koyan berrak bir anlatımla, yok sayılan gerçekleri bize gösteriyor.
İşte bir okuyuşta bile akla kazınacak cümleler: ‘AKP’nin anayasa önerisi mevcut demokrasiyi geriletir.’
‘Başkanlık sisteminin Kürtlere hiçbir yararı olmayacak.’
‘Türkiye’de demokrasinin kalitesi başkanlık sistemi yüzünden zarar görebilir.’
‘AK Parti’nin teklifinde olan başkana tanınan parlamentoyu fesih hakkı, bu başkanlık sisteminin ruhuna aykırı.’
‘Başkana kanun gücünde kararnamelerle ülkeyi yönetme imkânı veriliyor. Bu tasavvur edilemeyecek bir durumdur.’
Prof Özbudun, bütün medyanın sorgusuz sualsiz inanmayı tercih ettiği, inanmaya mecbur olduğu bütün yalanların ardındaki gerçekleri ortaya çıkarıyor Düzel’le yaptığı konuşmada.
‘AK Parti’nin kuvvetler ayrılığına karşı çıkarken aslında önerdiği şey “güçlü yürütme, zayıf yasama”dır.’
‘Bu, mutlak bir iktidardır. Çünkü başkan çok önemli yetkileri, hatta yargı organını belirleme yetkisini bile kendinde topluyor.’
Ve benim de pazartesi sorduğum soruya çok net cevap veriyor Ergun Özbudun.
‘ Başkanlık ve barış birbirinin olmazsa olmaz şartı değil ki! Bu, demokrasinin zararına olur.’
‘Ben şahsen barış sürecini bütün kalbimle destekliyorum. Ama bu, başka alanlarda hükümet eleştirilmeyecek demek değildir. Barış ile başkanlık arasındaki alışverişe karşı çıkabilirsiniz. Bu alışverişe karşı çıkmak barışa karşı çıkmak anlamına asla gelmez.’
Vicdanı olan herkes barışın gerçekleşmesini, silahların susmasını istiyor.
Ama silah sustuktan sonra neler olacak?
İşte konuşulmamasını istedikleri, barışın arkasına saklamaya çalıştıkları konu bu. Ak Parti’nin getirmeye çalıştığı korkunç sistemde neler olacağını anlamayanlara hayat çok basit bir cevap veriyor.
Yazarlar bu ülkede artık yazı yazacak gazete bulamıyor.
Siz hâlâ “her şeyin iyi olacağına” nasıl inanabiliyorsunuz?
İnanmaya mecbursunuz…
İnanmazsanız o tutkuyla bağlı olduğunuz köşelerinizi, televizyon programlarınızı kaybetmekten korkuyorsunuz çünkü.