Mehmet Ali Aydınlar’ın Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Acıbadem Sağlık Grubu son bir ayda açtığı üç hastaneyle 24 şubeye ulaştı. Yeni hizmete giren Acıbadem Maslak ise en son teknolojiye sahip bir sağlık üssü. Tüm radyoloji aletleri yüzde 100 dijital. Kanser tedavisinde kullanılan ışın cihazı 20 dakikalık seansı 1 dakikaya indiriyor. Kalp anjiyosu ise sadece 6 saniye...
Babam bana, bundan 14 sene önce, canımın çok acıdığı günlerden birinde “Acı gerçek kimliğin ortaya çıktığı andır, sen bu acıyı iyi taşıyorsun” demişti...
Sonra bu lafı hiç unutmadım.
İnsanlara acılarından, acıları taşıma biçimlerinden bakmaya başladım. Hiç tanımadığım insanların acılarını uzaktan hep takip ettim. Onları tanıyormuşçasına acılarına yakınlaştım.
Acılarıyla değişen insanlar gördüm. Acılarıyla yok olan insanlar gördüm. Acılarından kendilerine kimlik yapmış, hayatını yaşamamış insanlar gördüm. Ve az da olsa büyük acılarına rağmen var olabilmiş insanlara rastladım.
Acılarla karşılaştığımızda ne tepki vereceğimizi, neler yapacağımızı gerçekten bilmeyiz. Bildiğimizi sanırız ama bilmeyiz.
Geçen cumartesi Mehmet Ali Aydınlar, Maslak’taki Acıbadem Hastanesi’ni açtı. Haberlerde gördüm. Tayyip Erdoğan açılışı yaptı. Tanıdığım çok insan o açılıştaydı. Birçoğumuz için sıradan bir haberdi üstelik ama ben başından sonuna kadar gözlerimi hiç ayırmadan seyrettim haberi.
Mehmet Ali Aydınlar’la daha önce hiç karşılaşmamama rağmen onu tanıyordum çünkü. Onu acısından tanıyordum. Geçen sene nisan ayında gencecik oğlu Kerem’i kaybetmişti trafik kazasında. Üstelik o ailenin yaşadığı ilk evlat acısı da değildi bu.
Eşiyle beraber hayata tutunmalarına, acılarını etrafa saçmamalarına, acılarına sığınarak hayattan vazgeçmemelerine hayranlık duydum.
Hastaneler açmaya devam ediyordu. Müthiş hastaneler açmaya devam ediyordu üstelik...
Röportaj yapmak için aradım.
Benim için zor bir röportaj oldu.
Canının çok yandığını gördüm. Dimdik duruşunda, kibar gülümsemesinde, hastaneyi anlatırkenki heyecanında gördüm...
Bunları anlatmayı, konuşmayı sevmeyen biri Mehmet Ali Aydınlar.
O yüzden bunları hiç konuşmadık...
Hastaneleri konuştuk, bugünkü derbiyi konuştuk, Fenerbahçe başkanlığını konuştuk...
Ama bütün konuşma boyunca o da, ben de hep aynı şeyi düşündük...
Geçen hafta yeni bir Acıbadem Hastanesi daha açtınız. İstanbul’da 5, toplam 9 hastane etti Türkiye’de. Siz aslında mali müşavirsiniz, değil mi? Gerçi ben sizi Fenerbahçe yöneticiliğinizden ve şu an federasyon yöneticiliğinizden tanıyorum ama sağlık alanına geçmenizin tam öyküsünü bilmiyorum...
1989-90 yıllarında Türkiye’de sağlık sektörü gelişmeye başlamıştı. O dönemde ben yeni kurulan hastanelerde mali müşavirlik yapıyordum. Bu Acıbadem Hastanesi’ni 35 doktor bir araya gelip kurdu. Benden de danışmanlık istemişlerdi. Ben de kabul etmiştim. Paraları da tam yetmiyordu, ortak da arıyorlardı, ben de yüzde 10 hisse alarak işin içine girdim. Ve müşavir olarak çok iyi bir işim vardı. 30- 40 kişi çalışıyordu büromuzda. Ama mali müşavirlik öyle bir iş ki siz varsanız var, yoksa yok. Kişiye ait bir iş. Ölsem, arkamda iş kalmaz. O yüzden birikimlerimi kurumsal bir yapıda değerlendirmek istiyordum. Karşıma bu iş çıktı.
Yeni açtığınız Maslak Acıbadem’i gezdim. Etkilenmemek mümkün değil. Harika bir yer kurmuşsunuz. Olağanüstü bir hastane. Peki, işi bu noktaya nasıl getirdiniz? Yüzde 10 hisseden müthiş hastaneler zincirine...
Bu iş tamamen vizyon işi. Acıbadem’deki yüzde 10 hisseden sonra İncirli Hastanesi, Avrupa Hastanesi, Göztepe Hastanesi’nden de yüzde 4 ile yüzde 15 arasında hisseler aldım. Sonra 1993 yılında da Kadıköy’deki Acıbadem Hastanesi’nin çoğunluk hissesini ve yönetimini aldım. Mali müşavirlik devam ediyordu o sırada.
İşin başındaki 35 doktor ortağa ne oldu?
Aslında bir büyük hissedar vardı. Ben onun hisselerini aldım. Geri kalanı küçük hissedarlardı. Geçen yılın ocak ayına kadar da o hissedarlar devam etti. Şimdi yüzde 5 civarında 20 hissedar arkadaşım devam ediyor. Onları muhafaza ettik, aynen beraber götürüyoruz.
Şimdi de Dubaili bir büyük ortağınız var sanırım?
Ben ve eşim City Bank’ın ve Deutsche Bank’ın ortağı olduğu Abraaj Capital denen bir fonla yüzde 50-yüzde 50 ortağız. Ayrı bir holding kurduk. Bu holding Acıbadem Hastaneleri hisselerine sahip oldu. Onlar bizi buldu. Bugüne kadar da çok böyle teklif gelmişti. Hiçbirini yapmak istemedim. Ama Abraaj Capital’le iyi bir iletişim oldu aramızda ve beklentilerimizi karşılayacak rakamları da verince, tekliflerini kabul ettik ve ortak olduk. Bu hastane 115 milyon dolara maloldu. Dünyadaki en son teknoloji kullanılıyor.
Mali müşavirliği ne zaman bıraktınız?
1999 yılında mali müşavirliği tamamen kapatıp hastanelere odaklandım. Diğer hastane hisselerini sattım, sadece Acıbadem kaldı. Yaptığım işin en iyisini, en kalitelisini yapmayı severim. Öyle bir yapım var. En iyisi değilse yapmam, yapamam. O yüzden Acıbadem’i bu kadar büyüttüm. Geçen cumartesi bu hastanenin açılışını yaptı Tayyip Bey. O gün bir arkadaş bana mail atmış, tebrik ediyor ve “1999 senesinde ‘Bugün 300 çalışanımız var, 10 sene içinde bunu 5 bine çıkaracağız’ demiştiniz” diye hatırlatıyor. Bugün gerçekten 8 bin çalışanımız var. Sadece bilgi işlem merkezimizde 70 kişi var. Hastaneyi biraz anlatmak istiyorum aslında izin verirseniz.
Acıbadem Maslak Hastanesi 115 milyon dolara maloldu
Rica ederim. Bu hastaneyi, bu röportajı okuyan herkes gerçekten görmeli. Daha doğrusu umarım görmezler ama en azından bilmeliler...
Bütün radyoloji aletleri yüzde yüz dijital, Türkiye’ye ilk defa geldi. Mesela mamografi cihazı dünyada en son çıkan cihaz ve en az radyasyon veren cihaz. Özellikle kanser alanında iddialıyız. Işın tedavisinde kullanılan cihaz normalde 20 dakikadır, buradaki cihazla 1 dakikada ışını alıyorsunuz. 6 saniyede kalp anjiyosu yapabiliyoruz. Bunun gibi çok şey var.
Bu işin sizi en heyecanlandıran bölümü hangisi?
Yaparken çok heyecan duyarım. İnşaat aşamasında her gün gelirim. Kurulduktan sonra her gün uğramam. Yeni bir şey ortaya çıkarmak beni heyecanlandırır. Yapılmayan tedavileri yapmak heyecanlandırır. Yeni teknolojileri getirmek beni heyecanlandırır. Ama en hoşuma giden yöneticilerimizi kendi içimizden çıkartıyoruz. 10 sene önce hemşire olup bugün hastane genel müdürü olan arkadaşlarım var.
Evlat acısıyla başa çıktığımı söyleyemem bunu yenmek çok zor
Nasıl soracağım, nereden başlayacağım bilmiyorum. Konuşmak istemezseniz hemen söyleyin lütfen. Çünkü sizi tedirgin edersem diye korkuyorum. Geçen sene nisan ayında oğlunuz Kerem’i trafik kazasında kaybettiniz. Bu nisanda üç hastane birden açtınız. Her şeyi bırakıp gitseydiniz bile harika bir hastane zinciri yaratmıştınız zaten. Ama bırakmadınız. Hayata işinizle tutunmaya devam ettiniz.
Ben inaçlı biriyim. Kadere, alın yazısına inanıyorum. Aynı zamanda gerçekçi biriyim de. İş yapmazsam çok kötü olurdum. İşle oyalanıp kafamı dolduruyorum. Birtakım şeylerden kopabiliyorum. Çünkü Kerem geri gelmeyecek. Bu mümkün değil. Olabilecek olsa ne gerekirse onu yaparım. Ama şimdi tek bir şey yapabiliyorum, çalışmak. Başka ne yapabilirim ki? Zaten ben hep çok çalışan biri oldum hayatım boyunca. Boş durmaya hiç alışkın değilim. Çalışmaya devam ediyorum ama her şey değişti tabii. Hayatımız değişti.
Bir senedir gece dışarıda yemek yemiyorum. İş yemeği için buluşmamız gerekse bile öğle yemeğine çeviriyorum. Akşamları evde eşim ve kızımla beraberim. Kızım 23 yaşında. Üniversite son sınıfta. Burada benimle çalışacak. Ben de çok istiyorum, kendisi de çok istiyor. Abisi gibi Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde okuyor. Hayat böyle devam ediyor. Ama hepimiz birbirimize rol yapıyoruz işte. İyi gözükmeye çalışıyoruz. İyi olmak mümkün mü?
Geriye dönüp baktığımızda kendimi acaba çok mu işime kaptırmıştım, daha fazla zamanlar ayırabilirdim diye düşünüyorum. Bazen bunları düşünmekten kendimi alamıyorum. Sorguluyorum. Acımla başa çıktığımı söyleyemem ama böyle duruyorum işte. Bu acıyı yenmek çok zor. Ama bu acıyı kaldırabileceğimi de düşünmemiştim açıkçası. Her an, her yerde bunu yaşıyorsunuz. Her yerde anısı var. Ne yaşadığımı kelimelerle anlatmam mümkün değil aslında. Mümkün oldukça kaçmayı tercih ediyorum. Tanıdık ortamlardan, konuşmalardan. Konuşmayı istemiyorum. Yeni bir dünya, farklı ortamlar istiyorum. Yurt dışında daha rahat ediyorum mesela. Farklı insanlar, farklı konular... Eşimle ayda birkaç gün gidiyoruz. Zaten hep seyahat etmeyi severdim. Kerem Aydınlar adına bir vakıf kuruyoruz. Eşim başında olacak. Parası olmayan gençleri okutacağız. Yurt dışına göndereceğiz.
Kök hücrede Brüksel’den Çin’e kadar olan bölgede tekiz
Mehmet Ali Aydınlar: “Biz aslında sadece sağlık hizmeti sunmuyoruz, onu destekleyen bütün unsurları da bünyemizde barındırıyoruz. Dünya üzerinde model olarak gösterilen bir yapımız var. Sadece Acıbadem’e değil, özellikle yurt dışında yabancı müşteriye hizmet veren şirketlerimiz var. Acıbadem Proje Yönetim şirketimiz var, size bu kalitede anahtar teslim hastaneler yapıyor. Acıbademler’i de yaptı.
Evde bakım ve ambulans hizmeti veriyoruz. Kök hücre laboratuvarımız var. Dünyada en gelişmiş laboratuvar. Brüksel’den Çin’e kadar olan bölgede tekiz. Genetik laboratuvarımız var. Biyokimya laboratuvarlarımız, patoloji laboratuvarlarımız Türkiye’nin en büyükleri. Tele patoloji kullanıyoruz. Mercek altındaki örnekleri bütün hastanelerimiz görebiliyor. Günde beş kere test doğru yapıldı mı diye kontrol ediliyor. Sonuçlar son derece güvenilir.
Altyapımız gerçekten müthiş. Acıbadem Sigorta var. Sadece sağlık sigortası yapıyor. A plus diye bir şirketimiz var, Türkiye’nin tek hijyen çamaşırhanesine sahip. Hastane çamaşırı yıkıyor, hastane temizliği yapıyor, hastane yemeği yapıyor. Acıbademler’e de yapıyor. Kafelerimizi işletiyor. Bir de Acıbadem Üniversitesi kurduk. Eylül ayında açılacak. Sadece sağlık bölümlerine öğrenci alacak. Tıp fakültesi, meslek okulu.
100 öğrenci alacağız ve yüzde 100 burslu olacaklar. Özel Vakıf üniversiteleri arasında en yüksek burs veren üniversite olacak.”
Aziz Yıldırım bırakacağını açıklarsa düşünebilirim
Bugün G.Saray-F.Bahçe derbisi var. Sonuç ne olur sizce?
Derbi sonuçları gerçekten üç ihtimallidir. Ortadan konuşmak için söylemiyorum. Hele bu derbide her şey olabilir. Üstelik ‘Gerçekçiyim’ demiştim ya, bu futbolda da geçerli. Tuttuğum takımın maçını seyrederken de fanatikliğe karşıyım. Objektif olabilen, körü körüne hakemi eleştirmeyen, gerçekten doğru bir kararsa, aleyhimize bile olsa onu kabul eden bir yapım var. Eskiden böyle değildim. Yöneticiliğin ilk yıllarında fanatiktim ama sonraki yıllarda törpülendim. Bu noktadan bakarsak, derbiyi kaybedenin şampiyonluk yarışının dışında kalacağı kesin. Galatasaray sahasında oynayacağı için avantajlı. Fenerbahçe ise hep zorları yaparak geliyor. Kırılma noktalarında bunu becerebiliyor. Bir de uzun zamandır Galatasaray derbileri ezici bir üstünlüğüne sahne oluyor Fenerbahçe’nin. Bu psikolojik baskı önemli. Galatasaray’daki hoca değişikliği takıma çok iyi yansımadı bence. Bir-iki maç iyi oldu, arkadan takım içinde de sorunlar yaşandı. Ama bu maçta Lincoln’ü kazanabilirse Galatasaray, yani Lincoln iyi maçlarından birini çıkarırsa derbinin sonucu değişebilir. Yani sonuç ne olur, inanın karar veremiyorum.
Futbolu bilsem bile teknik adamlığa soyunmam
Siz F.Bahçe yöneticisiydiniz Ali Şen zamanında. Geçen sene de Aziz Yıldırım “Benden sonra bu koltuğa oturmasını istediğim kişi Mehmet Ali Aydınlar’dır” demişti. Sonra kongre öncesi buluştunuz. Bunu size de söyledi. Ama arada ne yaşandıysa Aziz Yıldırım tekrar aday olup seçildi. Şimdi Mayıs ayında yeni bir seçim kongresi var. Aday olur musunuz?
Aziz Yıldırım muhtelif yerlerde bunu dile getiriyor. Ferit Şahenk ve Ali Koç için de aynı şeyleri söylüyor. Ama başkanlık miras bırakılacak bir iş değil. Genel kurul oyuyla seçilebiliyorsunuz ancak.
Ama Aziz Yıldırım’ın işaret ettiği aday avantajlı olmaz mı sizce?
Bu işler her zaman müspet olmayabilir. Önemli olan gelecek kişinin kendine ve ekibine güvenerek, bu işi yapabilecekse oraya gelmesidir. Bizde herkes oraya talip olabiliyor kendi haline bakmadan.
Sizin gönlünüzde Fenerbahçe başkanlığı yatıyor mu peki?
Tabii ki. İhtirasım yok ama günün birinde F.Bahçe Başkanı olmak isterim. Fırsat doğarsa çok iyi şeyler yapabileceğimi biliyorum. Ama bu mayısı soruyorsanız, şu an bir şey söylemem çok zor. Sanırım Aziz Yıldırım nisan sonunda devam edip etmeyeceğini açıklayacak. 28 Nisan’da açıklayacağını söylemiş, gazetelerden okudum. Ondan sonra şekillenir her şey. Koşulları değerlendiriz. Şu an inanın, bilmiyorum. Başkan göreve devam ediyor. Bu nedenle böyle bir şey gündemimde yok. Koşullar değişir, o zaman bakarız. Çünkü şu anki hayatımdan memnunum. Konsantre değilim seçime. Ama konsan- tre olursam çok iyi yapacağımı biliyorum.
Bu sene buluştunuz mu hiç Aziz Yıldırım’la?
Yıldırım’la iyidir aramız. Şu ana kadar kötü bir şey yaşamadık. Kavga etsek bile kırıcı olmayız. Benim körü körüne bir şeyi savunan yapım olmamıştır zaten. Yaşadığım zor günlerde sürekli yanımdaydı. En son da hastane açılışında görüştük. Ama özel bir buluşma yok.
Başkan olsanız her gün medyada yer alacaksınız, bu sizi ve ailenizi korkutuyor mu?
Herkesin bir yoğurt yiyişi var. Benimki farklıdır. Ben kavgadan hoşlanmam. Kendimle barışık biriyim, herkesle de barışık olmayı tercih ederim. İyi niyetle birçok şeyin çözüleceğine inanıyorum. Medya da kendi görevini yapacak. Onların işini kolaylaştırmak gerekir diye düşünüyorum. Rahat bir iletişim ve çalışma ortamı olmalı. Taraftara yüksek beklenti verecek şeyler söylememelisiniz. Çünkü belki de gerçekleştiremeyebilirsiniz. Bunlar olumsuz olarak yönetime yansır. Her şeyin bir nedeni vardır. Medyanın transfer döneminde o kadar yüksekten uçmasının da bir nedeni var. Profesyonelleri mutlaka kullanmak gerekir. Her şeyi ben bilirim diye düşünen biri hiç olmadım, olacağımı da hiç sanmam.
Futboldan anlar mısınz?
Kendime göre yorumum vardır tabii ama ben futbolu bilsem bile “Teknik adamlığa soyunacak kadar biliyorum” gibi bir söylemim hiç olmaz. Bilsem bile “Futbolu bilmiyorum” derim. Herkes işini yapmalı. “Ben bilirim” derseniz olmaz, benim tarzıma uygun bir şey değil.
Ben Sadettin Saran veya H.Bilal Kutlualp değilim
Şu anki Fenerbahçe’yi değerlendirmenizi istesem...
Bunu yapmam. Fenerbahçe’ye zarar verir. Ayrıca bir beklenti içinde olduğum izlenimini verebilir, ki bu doğru olmaz. Varsa bir yanlış, bunu Divan Kurulu’nda söylerim. İyi bir F. Bahçeli’yim. Bugüne kadar da iyi şeyler yaptığımıdüşünüyorum. Halen de katkılarım sürüyor. Hakan Bilal Kutlualp veya Sadettin Saran gibi çıkıp konuşmam ben. Onlar için bu doğru olabilir ama benim tarzım değil. Çünkü herkesin iyi yaptığı şey de var, iyi yapamadığı şey de var. Böyle görmek lazım. Sene başında iyiydi, Aragones süper hocaydı, sonra “dede” oldu, heyecansız oldu, bunların hepsini de söyleyebilirsiniz yani.
Ama yöneticilik zamanınızda muhalif tavrınız da vardı sizin yanlış hatırlamıyorsam, kavgalara girerdiniz öyle değil mi?
Grupçuluk yapıyordum. Kavgalara da girerdim gerçekten. Aziz Yıldırım’ın başa gelmesiyle Fenerbahçe içindeki grupların etkinlikleri kalmadı, minumuma indi. 10 senedir bu tip çekişmeler yaşanmıyor zaten.
FEDERASYON İLE G.SARAY NASIL BARIŞTI?
Maslak Acıbadem Hastanesi’ni Başbakan Tayyip Erdoğan açtı. Ve açılış töreninden sonra aralarında problem olan Federasyon Başkanı Mahmut Özgener ile Galatasaray Başkanı Adnan Polat’ı barıştırdı. Ne yaşandı o konuşmada?
Ben söyledim Başbakan’a. Kurdelayı keserken “Bu ikisi konuşmuyor, bunları barıştıralım” dedim. “Tamam iyi olur, bir odaya sokup konuşalım o halde” dedi. Aziz Yıldırım da vardı. Barışma sağlandı. Çünkü Adnan Polat’ın sert çıkışları olmuştu. Sert demeçleri vardı. Mahmut Başkan medya önünde cevap vermedi ama araları açılmıştı. Barışıldı. Ne kadar kalıcı olacak bilmiyorum ama...
Tayyip Erdoğan özel bir şey söyledi mi?
“Daha sık buluşup konuşun” dedi. “Bir tek Kulüpler Birliği’nde değil, üçe bölün, küçük gruplar halinde de sık sık buluşup konuşun, çözün sorunları” dedi. Aklın yolu birdir, bu yapılmalı.
Siz bu sezon yapılan hakem hataları için ne düşünüyorsunuz? Şu an federasyon yönetim kurulu üyesisiniz...
Elimizdeki hakemler bu. Kötü niyet olduğunu hiç düşünmüyorum. Hatalar olabilir, olacaktır da. Çözüme bakmak lazım. Yabancı hakem mi getirmek lazım acaba? Bu da bir çözüm olabilir. Kavga edileceğine bunlar konuşulsa daha iyi.
Maçlara gider misiniz?
Şükrü Saracoğlu Stadı’nda locam var ama federasyon yöneticisi olduktan sonra evde seyretmeyi tercih ediyorum maçları.
İŞİN BAŞINDAKİ ADAM EN ÇOK ÇALIŞANDIR
Mali müşavirliği bırakmadan önce işi eşimle paylaşmıştık. Ben sabahtan hastaneye gidiyordum, öğleden sonra ise mali müşavirdim. Eşim de öğleden sonra hastaneye gidiyordu. Aslında kimya mühendisi ama çalışmıyordu. Hastanelerle başladı. Seher’le iyi bir ilişkimiz vardır. Hayatımın her döneminde beraber hareket ettik. Her konuda yardımcım. Yönetim Kurulu Müdür Yardımcımız. 26 yıllık evliyiz. Şu an dertlerimi anlattığım tek insan. Öğlene kadar beraberiz. Öğleden sonra, eşim Bağdat Caddesi’ndeki ofisine gidiyor. Ben Altunizade’ye. En baştaki adam, en çok çalışan adamdır her zaman. Bu şirkette bütün arkadaşlarım çok çalışıyor ama benim kadar çalışan yok. Ben arabada, duşta, her yerde iş düşünürüm. Planlar yaparım. İşimle bütünleşmiş şekilde yaşarım.
İlklerin yaşanacağı sağlık merkezi
İş adamı Mehmet Ali Aydınlar art arda açtığı hastanelerle krize meydan okuyor
Haberin Devamı