Haberin Devamı
Bir hayatı hayat yapan şey nedir?
Para, aşk, isyan, gurur,özgürlük, direnç, seks, inanç, sevgi, onur...
Çok gençtim...
Gerçekten çok gençtim diyebileceğim kadar çok gençken,16 yaşındayken babam beni AçıkHava tiyatrosunda Joan Baez konserine götürmüştü...
Sesini sevdiğim kadını sahnede seyredecek olmak, babamla konsere gidiyor olmak, devrimcilerden, acılardan, idam edilen, hapsedilen insanlardan konuşmak o geceyi daha başlamadan unutulmaz yapmıştı benim için...
İçeri girdiğimizde, Açıkhava Tiyatrosu’nun bir yelpaze gibi genişleyerek açılan sıraları kapkaranlıktı.
Sahneye vuran yuvarlak ışığın içinde bir kadın şarkı söylüyordu.
‘Düşünün bütün insanların dünyayı paylaştığını’...
Karanlığın içinde önce bir, sonra beş, sonra on, yüz, bin ışık yandı.
Her parmağın ucunda minik bir alev vardı.
Binlerce insan şarkıya ellerindeki mumları sallayarak eşlik ediyordu.
Dinleyenlerin çoğu sahnedeki kadının şarkılarıyla büyümüşlerdi, çok belliydi...
Kıpır kıpır minicik ışıklar, şarkının temposuna uyarak dalgalanıyordu.
O minicik ışıkların dansında gençliklerini yaşıyordu gelenler...
Dünyadaki bütün baskılara, kötülüklere, cinayetlere isyan ediyordu o şarkılar...
‘yüregimin ta içinden inanıyorum
Bir gün başaracağız,
Bir gün başaracağız...’
Yeryüzünün dört bir köşesindeki acılar, o şarkılarla birlikte dikenli teller gibi dolanıyordu dinleyenlerin vücutlarına...
İdam edilen devrimciler...
Hapishaneler, işkenceler...
Ve başkaldıran o şarkılar...
Sahnedeki kadın bir an durdu ve seslendi ‘bu şarkımı dünyadaki bütün politik tutuklulara adıyorum’
Alkışlar...alkışlar...alkışlar... Politik tutuklulara adanan sancılı alkışlar...
O an...
O minik ışıklı karanlığın içinde, yüzlerinde ilk kırışıklığı çoktan görmüş kadınların, sakallarına beyaz düşmüş erkeklerin, unuttukları isyanları hatırlarkenki coşkularını izledikçe...
Bu hayatta başına gelebilecek her şeye rağmen inandığı şeyi söylemekten vazgeçmemenin, yanlış bulduklarına karşı direnmenin, düzene karşı çıkmanın, bir gün olunabilecekse ‘o kadın’ olmanın bir hayatı hayat yapacağını anladım...
Bir hayatı hayat yapacak şey inandığın şeyi özgürce söyleyebilmekti...
16 yaşında gittiğim o konserde hayatım boyunca alevlenerek büyüyen isyanımın fitilini ateşledim...
Joan Baez’ın sesi dünyanın bütün acılarını taşıyor gibiydi...
Ve şarkılarında o acıya rağmen bir umut vardı...
Havada asılı kalmış ve ışıltısını hiç kaybetmemiş bir gözyaşı gibiydi sahnede...
O gece hissettiklerimi bir daha hiç unutmadım...
Bir hayatı hayat yapan bir isyana, bir acıya rastladığımda gözümü kırpmadan ona baktım...
Şu an bu satırları yazarken yine Joan Baez dinliyorum...
Leyla Zana’nın yirmi sene önceki gençlik fotoğrafına bakıyorum...
Meclis’te yemin ederkenki yüzünde, o yirmi seneyi seyrediyorum...
Acının bir hayatı nasıl hayat yaptığını görüyorum...
Dayanmanın, o acıya dayanırken yaşanan kederin izlerini göz çevrelerinde, bakışlarında, duruşunda görüyorum...
İki fotoğrafı yanyana bastı bütü gazeteler...
Günlerdir o iki fotoğrafa,bir hayatı hayat yapan kedere bakıyorum...
Birini on altı yaşımdayken...
Diğerini kırkımdayken...
İki kadın gördüm, havada asılı iki damla gözyaşı gibi.
Birincisi bana isyanı gösterdi, diğeri isyan etmiş olmanın vakar dolu azametini.
Bugünlerde sıkça bunu düşünüyorum,bir hayatı hayat yapan şey nedir?