Her şey Emre-Baroni kavgasıyla başlıyor aslında...

Haberin Devamı


Cumartesi akşamı Fenerbahçe’nin Kasımpaşa yenilgisini izlerken, uzun yıllardır büyük kulüplerde pek de alışık olmadığımız bir görüntü vardı sahada diye düşündüm...

F.Bahçe 3 Temmuz sürecinde, başkanı, yöneticileri Metris’te yatarken dahi böylesine kendini bırakmış, vurdumduymaz ve amaçsız bir görüntü çizmemişti doğrusu.

Her zaman hırslı olmasına alıştığım kaleci Volkan’ın golleri yedikten sonra boş bakan gözleri, oyundan alındıktan sonra bırakın soyunma odasına gitmeyi, tribüne çıkarak maçı izleyen Alex’in sıkıntılı hali, böyle kriz durumlarında yaptığı özeleştirilere alıştığım Aykut Kocaman’ın basın toplantısına bile çıkamayacak kadar kendini saklaması beni şaşırttı.

Hatta Aziz Yıldırım, böyle durumlarda ortaya çıkıp medyaya, TFF’ye, gerekirse kendi yarattığı ve “birileri” olarak tanımladığı hayali düşmanlara karşı savaş ilan ederdi...

O bile olmadı...

***


Peki F.Bahçe’nin derdi ne?

F.Bahçe’nin esas derdi, takımın lideri olan oyuncusu Alex ile teknik direktör Aykut Kocaman arasındaki iletişim kopukluğu...

Bunu, şu anda Atletico Madrid’de oynayan Emre Belözoğlu’nun, çok yakın bir dostundan dinlediğim olaydan iyice anlıyorum...

Geçen sezonun ortası, F.Bahçe- Bursa maçında takım çok kötü sahada, F.Bahçe devre arasında soyunma odasına sıkıntılı bir şekilde giderken, Cristian Baroni, soyunma odası koridorlarında ertesi gün takıma vereceği barbekü partisi için davetlerini yaparken, zaten saha içinde öfke kontrolü neredeyse “sıfır” olan ve Gırgır dergisindeki karikatür kahramanı Zihni Sinir’e benzettiğim Emre, Baroni ile tartışıyor.

Maç bitiyor. F.Bahçe ite kaka kazanıyor. Ve orada Emre ile Kocaman ilişkisini sonsuza kadar bitiren o olay yaşanıyor işte.

Emre devre arasındaki kavganın etkisiyle Baroni ile sahanın ortasında da tartışmaya devam edip, kavgayı soyunma odası koridorlarına kadar taşıyor.

Alex, çok sinirli olan Emre’yi sakinleştirmeye çalışıyor. Soyunma odasının kapısında takımı bekleyen Kocaman, Emre ile Alex’in kavga ettiğini sandığı için araya giriyor.

Gereksiz bir adrenalin patlaması yaşanıyor. Aykut Kocaman, Emre’ye “Gir ulan içeri” diye bağırıyor.

O sıradaki karambolde Alex’in dirseği Emre’nin kafasına yumruk şiddetinde çarpıyor.

İşin kötüsü Emre, arkasında bulunan Aykut Kocaman’ın kendisine vurduğunu sanıyor ve hocasını yakasından tutup soyunma odasının içine itiyor.

Hatta “Bana babam el kaldırmamış bugüne kadar, sen kim olduğunu sanıyorsun ulan?” diye bağırıyor.

Bütün takım seferber oluyor, Kocaman odanın dışına çıkarılıyor, Emre sakinleştiriliyor. Ama öfkesinin kontrolü hiç olmayan Emre içerde hocasına saydırmaya devam ediyor.

***


Bana sorarsanız F.Bahçe’nin şu anki durumunun miladı bu olay oluyor.

Aykut Kocaman, bu hareketi hiç unutmayıp sezon sonunda yönetime Emre’yi takımda istemediğini söylüyor. Emre gönderiliyor.

F.Bahçe Emre’nin boşluğunu doldurmak için arıyor, tarıyor, aynı değerde birini bulamıyor.

Çünkü Emre tecrübesiyle özellikle Türk oyuncular arasında sayılan ve sevilen bir isim.

En son 10 milyon Euro bonservis ödeyerek Chelsea’den Meireles’i alıyor. Meireles belki futbol kalitesi olarak dünya standartlarında ama takım içindeki etkisi sıfır...

F.Bahçe sezon başına 2.5 milyon Euro ödeyerek oynatabileceği Emre’yi o olayın faturası olarak gönderirken, toplam 20 milyon Euro harcayıp Meireles’i alıyor. Ancak takımın içinde “lider” oyuncu olma açısından önemli bir tecrübeyi kaybediyor. Emre sahada antipatik bir oyuncu ama lider özellikli neticede.

Takımın tek lideri olarak Alex kalıyor.

Alex de takıma giremediği için Aykut Kocaman ve yönetimle birebir kavgaya girince takımın bütün hiyerarşik sistemi ve bütünlüğü altüst oluyor. Cumartesi akşamı da biz tamamıyle bu çöküşü izledik işte...

***


Alex’i tanısam sormak isterdim:

- Sen teknik direktör olsan, kötü oynadığı için oyundan çıkardığın takım kaptanı maçı tribüne çıkarak izlese ne düşünürdün?

- Stoch, sen tribüne çıkmasan tribünde maçı izleyebilir miydi?

- F.Bahçe ilk golü yedikten sonra tribünde elini ısıracağına ilk 45 dakikada rakibi ısırmaya çalışsan daha doğru olmaz mıydı?

Ben “Alex haklı” veya “Alex haksız” tartışmasına girecek kadar konuya hakim değilim...

Ama dinlediklerimi yorumlamak için de futbol alimi olmaya gerek yok sanki...

- F.Bahçe takımına en fazla etki edebilecek kişi Alex...

“Alex birine balta ile saldırsa, takımın çoğu ellerinde kazma kürek ile Alex’in arkasından gelir...” diyorlar. Bunu Fenerbahçeli futbolcular söylüyor. Alex, şu anda birebir Aykut Kocaman ile soğuk savaş yaşadığına göre tablonun sebebi gayet net ortada aslında...

***


Şu anda, Aykut Kocaman takıma hakim değil. Hatta bence geçen sezonki şike sürecinden sonra ciddi bir rehabilitasyona ihtiyacı var.

Takımın en etkili oyuncusu ve kaptanı Alex karizmasını F.Bahçe’nin iyiliğine değil, kendisine haksızlık yapıldığını göstermek için harcıyor.

Aziz Yıldırım, Alex-Aykut Kocaman krizinde doğru dürüst hiçbir hamle yapmıyor, çünkü o da kendi canının derdinde...

Spor yazarları genelde bu meseleye Alex’ci, Aykut’cu veya Aziz Yıldırım’cı bir gözlükle baktıkları için aslında sorunun özel değil, genel olduğunu algılayamıyor bence...

***


120 milyon Euro’luk bir takım önce Şampiyonlar Ligi’nden elendi...

Sonra teknik direktörü tartışmalı hale geldi...

Şimdi kaptanını göndermeyi tartışıyor. Ligde de G.Saray’ın çok uzağında kalma ihtimali yüksek.

Eğer benim kolayca görebildiğimi F.Bahçe yönetimi göremiyorsa, esas sorun yönetim biçiminde belki de...

F.Bahçe’nin bu sezonki görüntüsü, Aziz Yıldırım tarzı yönetim biçiminin iflasıdır.

Artık son dakika tribünlerin gözünü boyamak için yapılan transferler, sağa sola saldırarak camiayı ayağa kaldırma taktikleri, hakemler üstünde kurulan baskılar para etmiyor...

F.Bahçe’nin anlaması gereken şu bence:

Aziz Yıldırım tarzı tükenmiştir.

Yeni ve daha modern bir yönetim biçimi kulübe yerleşmedikçe F.Bahçe, eski Metin Aşık’lı dönemlerine doğru gider.

Ünal Aysal’ın komplekssiz, Fatih Terim’in tecrübeli yönetim biçimiyle G.Saray aradaki makası açtıkça açar.

Bana sorarsanız, takımı kötü etkileyen Alex kadrodışı kalmalı ki Aykut Kocaman olduğu sürece Alex’in takım dışında kaldığı haberini yazıyı yazarken öğrendim, sanırım bu süreçteki yönetimin tek doğru kararı bu oldu, takımı kötü yöneten Aykut Kocaman istifa etmeli, can derdiyle uğraşan Aziz Yıldırım da bırakmalı...

Ama şu anda bunların hepsinin birden olması imkansız...

Ama bunlar olmazsa, bu noktadan sonra ne olacağını da hayli karışık...

Şike Süreci’nde özeleştiri yapmaz, başınıza gelen her şeyi cemaate-düşmanlara bağlar, kendinizce bir İstiklal Savaşı modeli yaratırsanız, o sanal savaş bittikten sonra işte böyle Türk Genelkurmayı’nın düştüğü hale düşersiniz.

F.Bahçe aynaya bakıp, Şike Süreci’nin esas aktörlerini tasviye etmediği sürece onların oyuncağı olmaya devam edecektir maalesef...

Ve olan da o aktörlere körü körüne inanan taraftara olacaktır.

DİĞER YENİ YAZILAR