Haberin Devamı
Hayatla ilgili her sohbetten sonra sizde de aynı his olmuyor mu?
Başkasının hayatı gibi yaşasaydık kendi hayatımızı neler farklı olabilirdi…
Arkadaşlarınıza yaşamasını öğüt verdiğiniz hayatı, kendiniz yaşasaydınız neler olabilirdi diye şaşırmıyor musunuz düşnünce?
‘Cesur ol, istediğin gibi yaşa hayatı, korkma, kendin ol’ diye rahatça öğütler verip, yapılacak olanı hiç tereddütsüz söylediğimiz şeyleri kendimiz yapsak, kendi hayatımızı yabancı bir hayat gibi yaşasak daha mutlu olmaz mıydık sizce de?
Bence olurduk…
Mutlulukla aramızdaki tek engel kendimiziz çünkü.
Çok yakın bir dostum var…
Hayat tamircisi gibi…
Hatta ona bunu sıklıkla söylüyorum bu dükkanı açalım diye…
“Hayatlarınız onarılır.”
Bir hayata bakar, onda ne eksik, nasıl bir proje ona iyi gelir, kiminle tanışmalı, ne iş yapmalı hepsini bir film gibi anlatır.
Ama kendi hayatında bunu yapamaz nedense.
Bana der ki, hatta ağlar kimi zaman bunu söylerken ‘kim olduğumu göremiyorum.’
Tanrının insanı kendine kör yaratması, oyununun en güçlü yanlarından biri bana sorarsanız.
Bir başkasının hayatında mutluluğa giden yolu bu kadar açık ve net görürken, kendi hayatlarımızda yolumuzu kaybetmemiz, mutluluğa ulaşmakta bu kadar zorlanmamız Tanrının en insafsız oyunlarından biri.
Sana her şeyi veriyor, görebilirsen hayatına işliyor bir nakış gibi oyalarını…
Göremezsen, başkası senin ne yapman gerektiğini hep görüyor ama sen hiç bir zaman onu hayatına geçiremiyorsun.
Bir başkasının hayatı olsaydı kendi hayatımız, hayatımızı bir başkasının hayatı gibi yaşasaydık kaybetmeye korkmadan… bizim değil ki hayat nasılsa…
Acaba kaç tane yeteneğimiz çıkardı ortaya, kaç tane kaçan mutluluk kaçmazdı, kaç tane aşk yaşanmadan geçmezdi yanı başımızdan, düşünsenize?
Siz belki de şu an Pasifik’teki küçük adalar arasında çalışan bir gemide kaptandınız ya da Tayland’da orkide ticareti yapıyordunuz.
Su an, bir ofiste çalışan hayatından bezmiş, ama mutlu numarası yapan birisiniz belki de…
Sizin de cesaretiniz yetmediyse arzularınızın peşinden gitmeye, bu tuhaf örneklere rağmen ne dediğimi anlıyorsunuzdur değil mi?
İnsan en zor kendi peşinden gidiyor…
İnsan sadece kendi hayatını oyun sanmıyor…
Gerçekleri olan çok mühim bir şey kendi hayatlarımız…
Ama başkasına öğüt verirken nasıl uçucuyuz değil mi, ‘ne kaybedersin, en kötü ne olur yani, öleceğiz ya, yaşa ne istiyorsan.’
Ve doğru söylüyoruz…
Düşman değiliz başkalarına…
Mutlu olmalarını istiyoruz dostlarımızın, o yüzden kendi isteklerinin peşlerinden gitmelerinii stiyoruz.
Peki kendimizi sevmiyor muyuz?
Kendimize niye bunu yaptıramıyoruz?
Niye hayatımızı bir başkasının hayatıymış gibi korkmadan yaşayamıyoruz?
Hayaller, aşklar, mutluluklar gelip geçiyor yanı başımızdan.
Hayat tamircisi…
Hayatlarınız onarılır.
Hepimiz iyiyiz bu dükkanda…
Tamir edilecek olan başkasının hayatıysa, iş kolay, doğru olanı biliyoruz…
Ama kendi hayatını tamir edemiyor işte insan…
Hep bir yerleri biraz kırık kalıyor….