Hastalarımla önce ölümü konuşurum, beni anlamayanı kabul etmem

Haberin Devamı

Genelikle uzmanlık gerektiren alanlarda röportaj yapmayı sevmem, sıkıcı bulurum fazla bilgiyi. Duygular çekicidir benim için. Karşımdakinin dehlizlerinde dolanmayı severim, dokunulmamışa dokunmayı. Ama Mustafa Denizli dedi ki “Sanem, Fürüzan Hanım’ı tanıman lazım, bayılacaksın, müthiş kadın.” İşte o an Prof. Dr. Fürüzan Numan’ı gerçekten merak ettim, Mustafa Hoca kolayından hiçbir şeye hayran olmaz çünkü. Ve hoca haklıymış. İnanılmaz bir kadınla tanıştım. O bir doktor. Seçtiği alanda tek. Çılgın da. Okuyun hak vereceksiniz.

* Mustafa Denizli ile buluştum geçen gün, yeni olduğu ameliyatı siz yaptınız. Bunu uzun uzun anlattı. Ve sizi çok merak ettim. Siz tam ne doktorusunuz?

Harika bir soru, çünkü bu çoğu insanın tam bilmediği bir şey. Üstelik de tıp alanında da ihtisas dallarının değişme dönemi. Ben bunu ilk yıllarında yakaladım, şansım bu sanırım. Açık cerrahinin azalmaya başladığı, yoğun bakımların bittiği, çok hızlı kalkıp eve işe gidildiği, yöntemlerin geliştiği bir dönem. Teknolojinin gelişmesi bunda en büyük etken, büyük yardımı var. Tabii teknolojinin yetmediği alanlarda açık ameliyat hâlâ şart. Damar sisteminde patalojiler bizim işimiz.

* Hâlâ anlamadım...

Girişimsel radyoloji. Radyolojinin üst dallarından biri. Geleceğin çok gelişmiş teknolojisini kullanıyoruz. İhtisasa girdiğimde anjiyodan başladım. Karakterlerimizi kendimiz yapardık. Dört beş sene sonra teknolojinin getirdiği yenilikleri kullanarak farklı şeyler yapmaya başladık, tanısal anjiyodan tedaviye geçerek daralmış damarları balonlamaya ve stentlemeye başladık. Basit stentler gelişmeye başladı bu arada. Radyolojinin kullanımına cihazlar girdi, ultrason, bilgisayarlı tomografi, MR. Katater teknolojisi de ilerledi. Biz kendimizi farklı bir boyut içinde bulduk. Vücudun içini görebildik, kesitleriyle, şimdi damarın içinde neler yapıyoruz. İnsanların anlamasını güçleştirecek bir terim girişimsel radyoloji ama değiştiremedik bir türlü. Bu cerrahiye göre daha az travmatik. Açmadan yaptığımız için kapalı ameliyat diyen var.

* Siz Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde bu bilim dalını kuran kişisiniz değil mi?

Girişimsel Radyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı’yım Cerrahpaşa’da. 2002’de kurduk. Amerika’da başlayan bir akım. 1991’de bunun 6’ncı kongresine gittiğimde iki yüz, üç yüz kişiydik ancak. Şimdi üç-dört bin kişi katılıyor. Orada öğrenip gelip burada uyguladım. Kendi kendime yaptım bunu. Önümde kimse yoktu. O yüzden zor oldu. Kendi kendimi yetiştirdim. Dünyanın nereye gittiğini görmek beni çok heyecanlandırdı ve ufuk açtı. 1988’de cerrahiye alternatif değil ama hastayı açmadan yapılabilecekleri gördüğümde girişimsel radyolojide büyük bir gelecek olduğunu anladım.

* Sizin özellikle ilgilendiğiniz bölümü de damarlar mı?

Girişimsel Radyoloji’nin ilgilendiği konuların başında atar damar hastalıkları gelir. Damarın aterosklerotik tutulumu yani damar sertliğine bağlı çapının daralması, kapanması veya balonlaşmasıdır. Daralmalarda stentleme ile daralan damarlar tedavi edilir. En sık şah damarları, böbrek ve bacak damarlarını stentliyoruz. Balonlaşmalarda ise normal çapın iki katından fazla genişlemiş damarlardaki akım, normal çaptaki endogreft stentlerle yönlendirilerek, anevrizma kesesi ile kan akımı arasındaki ilişki kesilir ve böylece balonlaşmanın yani anevrizmatik genişlemenin büyüme sonucunda yırtılması engellenir. Çünkü patlaması çok büyük ölüm riski taşır. Bütün bu tedaviler kasıkta atar damarın cilde en yakın olduğu bölgeden yapılır. Nadiren gereklilik halinde alternatif giriş yerleri kullanırız.

* Mustafa Denizli’ye yaptığınız bu muydu?

Hoca’nın izni olmadan bunu anlatamam.

* Merak etmeyin izin aldım, almadan olur mu...

Abdominal aort anevrizması (aortun karın bölgesinde olan kısmının bir bölümünün genişlemesi, balonlaşması) tanısı vardı. 2,5 sene önce prostat kontrolü için gittiğinde fark edilmiş ve takibe alınmış. Kalple ilgisi yok. Böbrek damarı altındaki damarlardaki bir genişleme bu, 5.2’ydi çapı. CT koroner (kalbi besleyen damar) ve batın (karın) çekildiğinde hemen görüldü zaten. Ve bacaklarına giden bölümünde de genişleme vardı fakat çok şanslı olduğu bir nokta vardı Hoca’nın, kullandığımız greftler Amerika’da bile yok sadece Avrupa’da olan en son greftler bunlar. Türkiye’ye 6-7 ay önce geldi. Greftin boyutu ve biçimi, Hoca’nın anevrizmasına çok uygundu. İki kasıktan da girildi ve damarların içine yerleştirildi bunlar. Pantolon greft diyoruz, iki bacaklı düşünün. Çok da uyumlu oldu gerçekten ve çok başarılı oldu. Ameliyattan iki gün sonra beni aradı “Bilin bakalım neredeyim?” dedi. Ümraniye’ye gitmiş. Korkudan antremana gittim ben, ne hareket ediyor göreyim diye. Çünkü aslıda beş gün dinlenmesi gerekirdi. Gerçi genç hasta Mustafa Hoca. Bizim hastalarımız çok daha yaşlıdır aslında.

“Mustafa Denizli’yi Ümraniye’de idmanda bastım”

* Antrenmana mı gittiniz? Çok kızmıştır, çok da hoşuna gitmiştir. Kızdı mı?

Kızmaz mı, kızdı tabii. Herkes gibi ben de nasibimi aldım. Ama dediklerimizi de yapıyordu. İdmanda bağırmak için bile izin aldı, uyumlu bir doktor hasta ilişkimiz vardı. Sormadan hiçbir şey yapmadı. Çok yüklenerek kolesterolünü düşürdük. Çünkü kolesterol tedavisi çok önemli bu hastalıkta. Kolesterol takibi mutlaka yapılıyor. Sigara kullanımı da azalmalı tabii.

* Şimdi iyi mi?

Çok iyi, 15 günde 1 cm geriledi. Harika uyum sağladı. Hızlı iyileşme görülüyor. Bu greftin çok iyi oturduğunu ve kaçak olmadığını gösteriyor.

* Bu aort anevrizmaları kaç santimde ameliyat edilmesi gerekiyor ve oluştuğunda belirtileri ne?

Belirtisi yok. Düzenli ultrason çektirmek gerekir. Kadınlarda 4,5 cm’den sonra, erkeklerde 5 cm’den sonra çok sıkı takip gerekiyor, sonu mutlaka tedavidir. Batın bölgesindekiler, yani abdominal aort anevrizmaları (karın içinde kalan bölgede) çok daha rahat tespit ediliyor.
Çünkü bir batın ultrasonografisinde, mesela erkeklerde prostat için yapılan ultrasonografi kontrolünde bu hemen gözüküyor. Ama göğüs kısmındakilerde torakal aort anevrizmalarında (göğüs kafesi içinde kalan bölgede) biraz daha sıkıntılı bunu bulmak. Bir belirtisi yok bunun. O yüzden bir tarama yapalım deniyor. Bizim nüfusumuza baktığımızda en çok hasta Karadeniz bölgesinden geliyor. Batın anevrizmaları daha fazla çünkü daha kolay yakalanıyor. Ameliyatı da daha kolay. Ama açık ameliyatın bir riski var erkeklerde, iktidarsızlık yapıyor. O yüzden bizim kullandığımız yöntemi tercih ediyor insanlar. Bu endogreft stentleri yerleştirmek için torakal bölgesi içinse tek kasık açıyoruz, batın bölgesiyse iki kasık açıyoruz. Gelecek de bunu anjiyo gibi hiç açmadan yapabileceğiz, çok ufak kesikler oluşturarak yani. Ama bu daha başlarda.

* Peki, başa dönersek siz aslında radyolog olacakken, teknolojinin nasıl bir çığır açabileceğini gördünüz ve girişimsel radyoloji alanına kaydınız ve bu alanda ilk oldunuz?

Bu kadar çılgın bir işle uğraşmama rağmen ben çok sağlamcı biriyimdir, o yüzden tıpa girdim. Ondan sonra da hastalarla çok iç içe olmak istemediğim için radyolojiyi seçtim. Kadın doğum, çocuk hastalıklarından çok teklif edildi, gitmem için ama istemedim. Başarılı bir öğrenciydim galiba, ben kendimi hiç çalışkan biri olarak görmedim. Ama gelen tekliflerden onu anladım, anlaşılan öyledi. Gece nöbeti, yoğun hasta trafiği istemiyordum. Fakat iş öyle bir noktaya geldi ki, işim tamamen acile döndü ve bunlar en zor vakalar. Birçok doktor artık ölüm kalım gibi lafları kullanmıyor ama biz kullanmak zorunda kalıyoruz.

Çünkü öyle ender rastlanan hastalıklarla iç içeyiz ki, bazen litaretürde ne yapılması gerektiğini bulamadığımız durumlar oluyor, karşılığı olmuyor bunun. Risk oranını bilmiyorsun, öncesi yok yani. Unique (benzersiz) hastalar geliyor, unique tedaviler yapıyorsunuz. Bazen bunlar literatüre giriyor. Yapıp başarıyorsunuz çünkü. Hiç kimsenin yapmadığı bir tekniği kullanıp o hastayı kurtarıyorsunuz. Sonra da bu yöntemi toplantılarda sunuyor ve yayınlıyoruz. Bu case report (durum raporu) oluyor, yayınlanıyor.

“Bulduğum teknikle iki hasta ameliyat edildi ve yaşıyorlar”

* Sizin bu alanda litaretüre geçen bir tedavi biçiminiz var. Adınızla mı anılıyor bu?

Deneysel çalışmamız var arcus anevrizmaları için. İlk literatür araştırması soyadımla anılıyor ama teknik benim ismimle anılmıyor tabii ki. Çünkü öyle olması için bir formül icat etmeniz gerekiyor. Biz bir teknik geliştirdik. Bu bir kombinasyon teknik, kalp damar cerrahi profesörü Harun Arbatlı ile geliştirdiğimiz teknik. Çok komplike bir iş. Ama bunu bir hastaya uyguladığınızda hastanın yoğun bakım ve iyileşme süresi inanılmaz kısalıyor. Ve açık ameliyattan çok daha basit bir yöntemle yapabiliyoruz. Çok doğru bir teknik. İsveç’te iki hastada uygulandı ve halen yaşıyorlar.

Milyon dolarlık bu projeye desteği, zor vakalarla başa çıkma becerimi bilen endogreft firması yaptı. Projeyi İsviçre ve Amerika’da yürüttüm. Endogreft stentler çok pahalı, 30 bin lira civarında. Dünyanın her yerinde sundum. Amerika’da sadece aort hastalıkları ve tedavileri konuşulan sempozyumda bir Türk bilim insanı olarak, gelecek projesi olarak anlattırdılar. Çok heyecanlandıkları bir proje.

Bu iş cesaret isteyen bir iş. Ekip olması lazım.
Arcusla dünyada ilgilenen 4-5 kişi var. Çok ciddi bir çalışma. Çok az iş, hayvan deneyleriyle olur. Tıpta ilki yazmak, yayınlamak önemlidir. Biz yazdık. Bu noktaya gelmemde aort anevrizmaları çok büyük rol oynadı. Çünkü girişimsel radyolojide bu ameliyatlar en komplike ve zor olanlarıdır. Bu alan da 1997 yılında başladı. Açık yapsanız, ameliyatların en büyüğü. Kalpten çıkan damara müdahale ediyorsunuz. Çok ağır bir cerrahi. Bunu basite indirgiyoruz biz ve çok komplike hastalarda uyguluyoruz.

Bu tekniğin çıkış noktası, açık cerrahi, operasyona uygun olmayan hastalara ne yapabiliriz. Böylece bu alanda teknoloji gelişmeye başlıyor. Bugün kullandığımız aynı firmanın 3’üncü jenerasyon grefti. Açık cerrahide bu dikiliyor. Kan bunun içinden akıyor.

Bu vücutta kalıyor. En rahatsız edici tarafı taktığınız şeyi çıkartamıyorsunuz, ancak cerrahi müdahale ile çıkartılabilir. Çok iyi plan yapmanız lazım, milimetrik hesap gerektiriyor.

* İnanılmaz etkilendim anlattıklarınızdan ve gösterdiklerinizden. Vücudu kesmeden neler yapıyorsunuz.

Azrail’le beraber çalışıyoruz, tam karşımda duruyor. Aort yırtılmaları çok hızlı müdahele gerektiriyor. Yine ben yendim diyorum her seferinde. Ama korkarım ki bunun acısını benden çıkartacak, hesabını soracak gibime geliyor. Şaka bir yana, tek ve ilk olmanın çok ciddi bir kontrolü var üzerimde. Tek başımayım bu yüzden, başarılı olmak zorundayım. Azrail’e rezil olmamak için de başarılıyım galiba tabii.

Trafik kazalarından sonra oluşan aort yırtılmaları çoğunlukla fark edilmiyor, gerçi artık her acilde bilgisayarlı tomografi var ama. Takip altında aort anevrizmaları olan hastalara da şunu öneriyorum, mutlaka üzerinizde bunu belirtecek bir şey taşıyın, bilgilendirme kartı. Acil durumlar için.

Arcus aort patolojileriyle ilgili akademik alanda tek kadınım

Eşim de doktor. Desteği sayesinde kadınların çok az olduğu bir branşta varım. Özellikle aort konusunda dünya genelinde de çok az kadın var. Arkus aort patolojileri ile ilgili akademik platformda ise benim dışımda hiç kadın bulunmuyor. Tüm kongreler erkek ağırlıklı.
Sevdiğim her şeyi yapmaya çalışıyorum. Sporumu yapıyorum, motosiklet kullanırım, çok iyi kayarım, senede iki hafta mutlaka kayağa giderim, motosikletle çıktığımızda bir ekip halinde yurt dışına gideriz. Endorfin sıkıntısı var bende; aşırı adrenalin. Eşim de motor kullanıyor ve ayrıca yelken yarışçısı. Yelkenlisi var. Ben yarışmıyorum ama yazın yelken yapıyoruz. Yoğun bir tempoda yaşıyorum ama şikayetçi değilim.

Bu işleri yapamazsam, daha az insana yardım etmek zorunda kalırsam üzülürüm asıl. Çok seviyorum yaptığım işi. Tam gün yasasının eksik taraflarının olduğunu düşünüyorum. Daha ne yapacağıma karar vermedim. Başarı stresten kaynaklanır. Kafamda sürekli yapacağım işlemlerin provası yaparım. Sizinle konuşurken bile yapıyorum.

Önce kötüyü, çok kötüyü düşünürüm. Felaket senaryosu ile başlarım işe. En küçük detayı atlamamaya çalışırım, detayla başlayıp hastayı nasıl kurtarırımı düşünürüm. Beynim hızlı düşünür, hızlı hareket ederim, çok hızlı felaket senaryolarına karşı alternatif çözüm üretme zorunluluğum var. Yalnızım ve çok kısa zamanım var. Cerrahi gibi değildir. Cerrahide klips koyup zaman kazanabilirsiniz. Bekleme süremiz yok bizim. Her şeyi önceden adım adım planlamak zorundayım. Hastamı kaybedersem kendimi yenilmiş hissederim, çok uğraşmışımdır çünkü kurtarmak için. Üzülürüm ama yıkılmam. Bir yere kadar biz varız zaten sonrası tanımlayamıyorum, kader sanırım. Gerçekçi biriyim. Benim gibi insanların beyni odalara ayrılmıştır. Duygusallık bir yerde kilitlidir. Gerçek yanlarınız bir yanda. Sorun çözücüyüz biz. Panik anında çok sakin olmam lazım. Benim işim bu.

Kriz varsa sakinimdir, yoksa dağılırım. Kriz anında paniklersem hiçbir şey doğru olmaz

Ben paniklersem hiçbir şey doğru olmaz.O yüzden kriz anında paniklemem ben. Kriz varsa son sakinimdir, kriz yoksa dağılırım. Doğru ve hızlı karar verme yetim çok fazla gelişti. Her şeyi çok hızlı yaparım, çok hızlı alışveriş yaparım mesela. Başkalarının çok zaman harcadığı şeyleri çok hızlı yaparım.
Hastalarımla önce ölümü konuşurum. Kafamdan geçen senaryoları anlatırım. “Sen öleceksin” diye değil tabii ki. Elimde hiç kimse ölmedi. Sonradan olabilir belki. Hasta takip programım var.

Evde tamamen yırtık dolaşırım, salaşımdır. Blue jean ve tişört yeter... Kedim var onunla zaman geçiririm. Rahatlarım, dinlenirim.
Kişisel problemi olan hastaları reddetmeyi tercih ederim, beni anlamayan, gözümün içine bakamayan hastaları almam. Benim anlattığımı anlamayan hastalarla çok zor çalışırım.
Pişmanlıklarım yok. Belki, bilimsel kıskançlıklarım olmuştur. Hırslı, agresif, stresli olacaksınız mesleğiniz için ama bunlar olunca da zor insan oluyorsunuz. Şeker bir insan olamıyorsunuz. Hırçınlaşıyorsunuz. Çünkü kalıplarınız ve kurallarınız var, yaptığınız iş öyle...

Öğrencilerim benimle konuşmaya çekinir. Korkulacak biri değilim ama dışarıdan öyle çok kapalı gözüküyorum belki ondan. Ben artık çok zor vakaları alıyorum, kolay vakaları yapmıyorum.

DİĞER YENİ YAZILAR