Hapse girdim demek ki masumum!

Haberin Devamı

Bizim ülkemizde mazlum oldun mu haklı da olmuş sayılırsın ya, işte bu duygu ocakta unutulmuş süt gibi taşmaya, her yana bulaşmaya başladı. “Mazlum” sıfatını ele geçiren artık her türlü haksızlığı, arsızlığı kendine hak görür oldu.

İş o hâle geldi ki bir mazlumun vıcık vıcık sızlanmalarına karışan kötülüğünü görmektense bir zalimin açık, net zulmünü görmeyi tercih edeceğiz neredeyse...

En azından ben böyle hissediyorum.

O kadar sıkıldım ki zulme uğradığını söyleyen mazlum-zalimlerden...

Mazlum-zalim...

Ben uydurdum bu deyimi ama bence istediğimi anlatan bir deyim oldu.

Her kendini mazlum hisseden, hissettiği kederin arkasında saklı duran şu soruyu es geçiyor:

‘Zulüm görenler sırf ezildikleri için haklı konumuna geçerler mi? Hem mazlum, hem haksız olmak mümkün değil mi?’

Belki bir başka ülkede yaşasaydım bu sorunun cevabını biraz düşünmek isteyebilirdim ama Türkiye’de bu sorunun cevabı çok net, ‘hem mazlum, hem haksız’ olunabilir ki Türkiye bunun cenneti bana sorarsanız.

Her mazlum, kendi kirini mazlumluğuyla örtüyor...

Her mazlum, zalimliğini mazlumluğuyla saklıyor.

***


Bu karmaşık durumu ‘hayali’ bir örnekle açıklamaya çalışayım...

Diyelim ki bir gazetecisin, polis haberleri peşinde koşarken polisle fazla yakınlaştın, ‘polisin adamı’ oldun... Orada kalmadın, polisin kendi içindeki iktidar kavgasına karıştın, ‘adamı’ olduğun polisler adına kavgaya girdin.

Kavga ettiğin polisler intikam almak için seni hukuksuz bir şekilde suçlayıp tutukladılar.

Hukuksuz bir şekilde tutuklandığın için sen ‘mazlumsun.’

Ama sen aynı zamanda ‘polisin adamısın’, bir başka zulmün parçasısın.

Sen ‘mazlum’ olduğun gerçeğini öne çıkartıp, bunu en sonuna kadar kullanıp diğerlerini suçluyor ve gerçeğin diğer yüzünü saklıyorsun.

Haksızlığa uğradığın için ‘mazlum’, gerçeği saklayıp‘mazlum” kisvesi altında başkalarına haksızlık ettiğin için zalimsin.

Şimdi böyle birini nasıl tanımlayacağız?

Mazlumluğuna mazlum ama işin öbür yanı ne olacak?

‘Mazlumiyetini” kullanarak, ‘sistemle’ mücadele edenlere karşı bir ‘Truva atı’ gibi sürdürdüğü saldırıya ne diyeceğiz?

***


Eline güç geçirenin diğerine alabildiğine zulmettiği bir ülkede yaşadığımız için buna benzer örnekler hayatın her yanında karşımıza çıkıyor, bir yanından bakıyorsun adam mazlum, öbür yanını çeviriyorsun adam zalim.

Mazlumla zalim iç içe geçiyor.

Etraf ‘ben hapse girdim hakiki gazeteci benim, hakiki politikacı benim, hakiki dindar benim’ diyenlerle dolu.

Siyaset sahnesinde de aynı garip yapıyı görmüyor muyuz?

Bir zamanlar gerçekten zulme uğramış, ‘mazlum’ olmuş insanlar, bugün gücü ele geçirince zalim olmuyorlar mı?

Bir zamanlar mazlum oldukları doğru, bugün zalim oldukları da doğru.

Nasıl tanımlayacağız şimdi onları?

Böyleleri istiyorlar ki sadece ‘mazlum’ oldukları görülsün, yaptıkları zulüm, geçmişte uğradıkları haksızlıklar adına görmezden gelinsin.

‘Mazlum-zalim’ler bunlar işte.

Gerçek ‘iki yüzlü’ bir hâle gelince, gerçeğin sadece bir yüzünün görülmesini isteyenler de propagandaya ağırlık veriyor.

Bir ‘mazlumluk’ vaveylasıdır gidiyor.

Tabii beni en çok üzen kısmı, zulüm görmüş gerçek mazlumların sesinin çok az çıkması, bu sistemin gerçek mazlumlara konuşma şansı vermemesi.

Onların ‘kirlenmemiş’ haklılığının üstünün, ‘mazlum-zalimlerin’ kirli bağırışlarıyla örtülmesi.

Bu kirli gürültü, bu ülkede ‘haklılığı’, ‘mazlum’ olmanın masumiyetini bile kirletmek için uğraşıyor.

Her şeyin birbirine karıştığı bu dönemde sadece zalimlere karşı direnmek yetmiyor...

Bir de ‘mazlum-zalimlerin’ sahtekârlığıyla uğraşmamız gerekiyor.

DİĞER YENİ YAZILAR