Ha Emre’nin mesajı ha Rüştü’nün telefonu...

Haberin Devamı

Geçen pazar akşamı televizyonda hararetli bir futbol tartışması dikkatimi çekti.

A.Gücü Başkanı Ahmet Gökçek, F.Bahçe Kaptanı Emre Belözoğlu’nun F.Bahçe-A.Gücü maçı öncesi kendi oyuncularından Kağan’a “mesajlı motivasyon” yaptığını öne sürdü.

Elinde de Emre’nin değil ama Emre’nin arkadaşı olan bir menajerin yolladığı bbm mesajları vardı.

Onun iddiasına göre Emre, A.Güçlü Kaan’dan maçta kendilerini fazla sıkmamasını istiyor, karşılığında da onu F.Bahçe’ye alacağını ima ediyordu.

İngiltere’de yaşansa çok ciddiye alınacak, üzerine soruşturma açılacak, belki de F.Bahçe’nin şampiyonluğunu “şüpheli” hale getirecek iddialar bunlar...

Ancak “Kişisel fikrin nedir? F.Bahçe haketmeden mi şampiyon oldu?” diye bana sorarsanız... Ben bunlara itibar etmiyorum. Birkaç sebepten ötürü:

1. Madem bu mesajlar ortadaydı ve bu kadar önemliydi, niye 15 gün sonra ortaya çıkarıldı?

2. Ortada Emre’nin Kaan’a direkt olarak yolladığı bir mesaj yok, dolayısıyla Emre bu konunun dışında kalıyor teknik olarak.

3. Emre’nin bir gece TV’ye bağlanıp, bu iddiaları dillendiren AKP Trabzon milletvekiline aslında kaba ama çok içten bir öfkeyle neler söylediğini izledim.

O savunma Emre’nin bu işlerle alâkası olmadığı izlenimini uyandırdı bende.

4. Bilenlere sordum, eğer şikeli bir maç ayarlanmaya çalışılsa, yöntem kesinlikle bu olamazmış.

Ama yine de insanın aklına kocaman bir “ama...” geliyor.

Haklısınız...

Fakat bizim futbol dünyamız çok yaratıcı değil.

F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım geçen sezon son maçta şampiyonluğu Bursa’ya kaptırdıktan sonra, 19 Mayıs 2010’da düzenlediği basın toplantısında bakın neler söylemişti:

“...Bugün başka kulüpte olanlar veya F.Bahçe’den ayrılanlar şimdi F.Bahçe düşmanlığı yapıyor. Rüştü, bize karşı oynayacak Kasımpaşalılar’ı arıyor. “Hadi sizi göreyim” diyor. A.Gücü’ne mesaj atıyor. Ben de kendisine haber gönderdim: “İnşallah Bursa’da iyi oynarsın” diye. Kaleciler hata yaptılar. Peki ya Rüştü ne yaptı? Çıksın, söylesin. Ben bu şahısları aramadım desin. Beşiktaş kalecisinin bu adamlarla ne işi var? O zaman Bursa’da yediği gol bana şaibeli geliyor. Ağzımdan kötü şeyler çıksın istemiyorum. Bana düşman olabilirsiniz ama F.Bahçe’ye olamazsınız...”

Yani Aziz Yıldırım, bir yıl önce kaçan şampiyonluğun acısıyla Beşiktaşlı Rüştü’ye, bugün A.Güçlüler’in F.Bahçeli Emre’ye yaptığının aynısını yapmış.

Günlerce bu mevzu konuşulmuştu, gündem böyle olduğu için de Bursa’nın şampiyonluğu resmen güme gitmişti.

Bugün de F.Bahçe’ye aynısı yapılıyor.

Dün Rüştü yanlış konuşmalar yapmıştı, bugün de Emre’nin arkadaşları yapmış...

Aziz Yıldırım’ın Rüştü’ye yaptığı olmasa bugün Emre’yi koruma hakkı olurdu aslında...

Ama şimdi kesinlikle yok...

Ne dersiniz?

***


İki romancı ile ilgili ‘harika’ bir dedikodu

Dün Eyüp Can’ın yazısında harika bir dedikodu okudum.

Edebiyat dünyasında yaşanan bir kavganın perde arkası...

Geçenlerde Hilmi Yavuz’un ‘İslam düşmanı’ diyerek başlattığı tartışma sonucu ülkemizden ‘kovulan’ Nobelli yazar Naipaul ile diğer bir romancı Paul Theroux arasında...

Çok yakın iki arkadaş olan, 30 yıl yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen Naipaul ve Theroux, 15 yıldır kavga ediyorlar, birbirleriyle konuşmuyorlar.

Nedeni neymiş biliyor musunuz?

Naipaul, Theroux’nun karısıyla ilişki yaşadığından şüphelenmiş, önce karısından boşanmış, ardından da Theroux’yu hayatından çıkarmış.

Naipaul’un bu paranoyakça tavrına çok sinirlenen Theroux da Naipaul’ün tüm karanlık yanlarını anlattığı bir kitap yazmış. Naipaul’ün ne kadar ırkçı bir adam olduğunu anlatmış.

Naipaul de Theroux için ‘çok sıkıcı bir yazar’ demiş.

15 yıl süren bu kavga geçtiğimiz pazar bitmiş.

Hay Festivali’ne davetli iki yazar pazar günü karşılaşmış.

Theroux uzaktan Naipaul’ü görmüş,

yanına gitmiş ve “Seni çok özledim” demiş.

Naipaul de “Ben de seni çok özledim” karşılığını vermiş.

Küçücük bir cümle yıllardır süren kocaman bir öfkeyi bitirmiş.

Küçük ve sıradan cümlelerin gücü...

Bunu hiç düşündünüz mü?

Hayatımızı belirleyen o cümlelerdir... Büyük olan cümleler ise genellikle yalan olanlardır.

Ama bir de şu hikâye var ki...

Dali, karısı Gala ve İspanyol yönetmen Bunuel arasında geçen...

Bunuel bir gün yürüyüş yaptıkları sırada çocukluk arkadaşı Dali’ye “İri kalçalı kadınları sevmem” demiş.

Dostluk bu tek cümleyle bitmiş.

Çünkü Dali’nin deli gibi aşık olduğu kadın Gala, iri kalçalıymış.

Yıllar sonra yaşlandıklarında Bunuel,

Dali’ye mesaj göndermiş, “İkimiz de çok yaşlandık, son bir şampanya içelim.”

Dali’den cevap: “Ben artık şampanya içmiyorum.”

Büyük adamların da ‘küçük hayatları’ var.

Bize benziyorlar o hayatların içinde.

Bizim gibi bazen sıradan cümleler, bazen büyük cümleler kurup hayatlarını şekillendiriyorlar.

Çocuk gibi küsüp, çocuk gibi kızıyorlar.

Bizim gibi...

Ama sonra gidip kitaplarını yazıyor, resimlerini yapıyor, filmlerini çekiyorlar.

Ve bizimle olan benzerlikleri tamamen bitiyor.

***


İstancool niye bu kadar cool*?

Bir İstancool daha bitti.

Ama kime söylesem, bilmiyor İstancool’u...

Sadece belirli kişilere mi duyuruluyor bu kültür festivali, yoksa insanlar mı kültüre karşı! Bilemedim.

Gerçi bu sene henüz ikincisi yapıldı ama kesinlikle bunu duyurmak için de büyük çaba sarfedilmedi.

Festivalin kurucusu Alphan Eşeli ve eşi Demet Müftüoğlu Eşeli...

Neden bunu duyurmak istemiyorlar, anlamadım.

Neydi bu İstancool?

Üç gün süren bir kültür festivali.

Dünyanın ünlü sanatçıları, bu sene Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye alan Kirsten Dunst, Atilla Dorsay’ın yönettiği ve Nurgül Yeşilçay’ın da katıldığı panelde konuştu.

Ünlü yönetmen Terry Gilliam ile iki söyleşi yapıldı.

Oyunculuğu ve tarzı ile her zaman ilgiyle takip ettiğim Tilda Swinton, ki bu festivale gelmesi çok etkileyici, oyuncu Serra Yılmaz onunla bir söyleşi yaptı.

Ve daha birçok etkinlik ve parti vardı festival kapsamında...

Ama aklıma takılıyor, neden İstancool bu kadar ‘cool’ olmak zorunda?

Duyurulmayan bir kültür festivali, sadece belirli bir zümreye ait bir festival bana çok da ‘kültürlü’ gelmiyor doğrusu...

***


Belgesel FesTiVali Başladı

Fransız Kültür Merkezi’nde 5 Haziran’a kadar dünyanın en iyi belgesellerinin gösterildiği Documentarist var.

40’ı aşkın ülkeden 80 film gösterilecekmiş.

Festivallerden başımızı kaldıramıyoruz...

Bu saçma bir şikayet olurdu tabii ama insan gerçekten hangisine zaman ayıracağını şaşırıyor bazen.

Eşe dosta sordum, “Şu 5’ini mutlaka gör” dediler.

Aklınızda bulunsun, belki zamanınız vardır...

- Katka

- Benim Tatlı Kanaryam

- Kapitalizm, Geliştirilmiş Formül

- Kabilenin Sırları

- 12 Kızgın Lübnanlı

DİĞER YENİ YAZILAR