Haberin Devamı
Beş gündür ne gazete okuyorum ne televizyon seyrediyorum, ne de beni ben yapan herhangi bildiğim bir şeyle ilgileniyorum.
Tamamen farklı, tamamen yeni bir tecrübe yaşadım.
İstanbul’daydım, bir yere gitmedim...
Bir seminere katıldım sadece.
Belki duyanlarınız vardır.
Outlook, Essence, Summit seminerleri...
Bunlar farklı zamanlarda açılan, peş peşe yapabileceğiniz gibi ayrı ayrı zamanlarda da katılabileceğiniz, kendinizi aslında nasıl tanımadığınızı gösteren, eğlenceli ama insanı sarsan seminerler.
Bu seminerlerde kendinizle ilgili pek yalan söyleyemiyorsunuz...
Bu da insanların çok alışkın olmadıkları bir durum.
Basit bir şey söylüyor aslında.
Hayatınızın bütün alanlarında daha aktif, daha başarılı, daha enerjik olabiliriz.
Aklımızdan geçenleri yapabiliriz...
Sayısız olasılık var içimizde...
Bunları görebiliriz, hayata geçirebiliriz istersek.
Bizi tutan sadece inançlarımız, buna bağlı düşüncelerimiz, düşüncelerimiz sonucunda hissettiklerimiz ve en sonunda da buna uygun geliştirdiğimiz davranışlarımız.
Genelde hayattan beklediklerimizi yeteri kadar alamadığımızı hissederiz ya, bunun sebebi biziz.
İnternet sitelerinde şöyle yazıyor:
“Outlook seminerine katılım sonucu yaşamımızdaki isteklerimizi gerçeğe dönüştürebilirsiniz, ihtimallerimizi olası hale getirebilirsiniz, özgürlüğün yeni bir anlamını keşfedersiniz.”
Özgürlüğün yeni bir anlamını keşfedersiniz.
İşte bu cümlenin peşine takıldım ben.
Özgürlüğün başka ne anlamları var, bunu merak ettim.
İnsanlar ne kadar özgürler, özgürlüklerini ne kadar kullanıyorlar, kendilerini özgür zannederken aslında özgür değiller mi, hayatımızın gidişatını kendi özgür irademizle mi belirliyoruz yoksa sürükleniyor muyuz, irademizle özgürlüğümüz arasındaki ilişki nedir, başkalarının iradelerinin bizim özgürlüğümüzle çatıştığı noktalarda ne yaşanır?
Bu sorulara nasıl cevaplar verdiklerini duymak istedim.
Epeyce de cevap biriktirdim.
Biriken beş günlük gazeteleri karıştırdım dün…
Neşe Düzel’in BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ile yaptığı röportaj, İnternet Andıcı nedeniyle tutuklu eski Genelkurmay başkanı İlker Başbuğ’un Oda Tv davası tutuklusu Müyesser Yıldız’a yazdığı mektup, Suriye’deki çatışmaların sınırımıza dayanması, geçen gün Fatih Çekirge’nin yazdığı Google gözlüğü…
Hayatın nerelere doğru gittiğinin en belirgin işaretinin Google gözlüğü olduğunu düşündüm. Gerçekten yeni bir çağ başlıyor artık.
Bunun işaretleri her gün artarak ortaya çıkıyor.
Seyrettiniz mi Google gözlüğü tanıtım videosunu?…
Mutlaka izleyin…
Ama mutlaka.
Gözlük camınızdan her şeyi görüyorsunuz.
Sesinizle komut veriyor…
Mesajları cevaplıyor, fotoğraf çekiyor, telefonla konuşuyor, hava durumunu öğreniyor, konser bileti alıyorsunuz.
Tek bir gözlük neredeyse bütün hayatınızı değiştirebiliyor.
İşte Outlook semineri de Google gözlüğü gibi oldu benim için.
Yeni bir “gözlük” edindim.
Hayata farklı bir yerden bakmamı sağladı.
Özgürlüğün değişik anlamlarını gösterdi.
Gözlüğümüm camından kendi yarattığım dünyamı gördüm...
Donmaya başlamanın ilk belirtisi dayanılmaz bir uyku isteğidir ya.
Parmak uçlarından başlayan donma ilerledikçe uykunun çekiciliği artar ve insan öleceğini bile bile kendini uykunun içine bırakır ya, o anda uyku yaşamaktan bile daha güzel gelir ya insana.
Kendimi yaşamamak için donmaya razı olduğumu gördüm.
Yaşadığımı zannederken sadece ‘uyuyormuşum’ aslında
Bu gözlükten edinin...
Hepimizin kendimizi görmeye ihtiyacı var...
Denemeye değer... İnanın...